Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ S ] / Sıra dışı

Sıra dışı перевод на английский

3,233 параллельный перевод
Güneş nihayet döndüğünde sıra dışı bir dönüşüm başlıyor.
When the sun finally returns, an extraordinary transformation begins.
Her birinde sıra dışı buz kristali toplulukları var. Yeryüzündeki hiçbir yere benzemiyorlar.
Each contains an extraordinary assembly of ice crystals unlike any other on Earth.
Zemin sıra dışı doğal yapılarla kaplıdır. Bu vadilere kar yağmasını engelleyen rüzgârlar tarafından oluşturulan şekiller.
The floor is covered with extraordinary natural sculptures, created by the same winds that help to keep these valleys free of snow.
Önümüzdeki haftalarda dalış ekibi buzun altına yüzden fazla dalış yapacak ve Erebus Dağı'nın aşağı yamaçlarındaki sıra dışı gizli dünyayı görüntülemeye çalışacak.
Over the coming weeks, the dive team would go below the ice over 100 times to film the extraordinary secret world on the lower flanks of Mount Erebus.
Sürüde sıra dışı bir şekilde 25 tane kurt var. Görüntülenen en büyük sürülerden biri.
The wolf pack turns out to number an extraordinary 25 individuals, one of the largest ever filmed.
Ekip sıra dışı yeni davranışı havadan çekebilmişti. Ama Jeff yakınlarda gözükmüyordu.
The team have filmed extraordinary new behavior from the air but Jeff was nowhere nearby.
Hepsi de sıra dışı bir yaşam savaşına tanık oldukları için tevazu içindeydi.
All of them have been humbled by witnessing an extraordinary winter struggle for survival.
Toplantı yeri biraz sıra dışı. Farkındayım.
The venue's a bit atypical, I know.
Alator sıra dışı bir işkencecidir.
Alator is no ordinary torturer.
Ama altının yapılış şekli sıra dışıdır.
But the manner of its making is extraordinary.
"Sıra dışı bir kadındı."
"She was an extraordinary woman."
"Sarı Toprak" ın sıra dışı manzarasında kadınlar ve erkekler yan yana durur.
Male and female stood together in Yellow Earth's remarkably framed landscapes.
Derken, sıra dışı bir şekilde, biradan bir yudum alır.
But then, unusually, she takes a swig of beer.
Bill Douglas'ın mekan kullanımını düşünürsek, bu uzanma sıra dışıdır.
As director Bill Douglas had rigorously filmed the spaces, we know how unusual this reach is.
Bu, Denis'in sıra dışı Afrika filmi "İyi İş". Renkler harika.
This is Denis's extraordinary African film, Beau Travail.
Derken, muhtemelen öldükten sonra son bir sahnede, bu sıra dışı dans sekansını izleriz.
And then, apparently after his death, we see a final scene, this extraordinary dance sequence.
"İkinci Kattan Şarkılar" ın sıra dışı finalinde kentten uzaktaki çöplüğe atılmış dini semboller görürüz.
They are lost. In the extraordinary ending of Songs from the Second Floor, symbols of religion are being dumped into a wasteland beyond the city.
Bu sıra dışı olayda yer almak üzere Güney Amerika'dan bir milyondan fazla Sahil Kuşu geliyor.
Over one million shore birds arrive from South America to take part in this extraordinary event.
Peki ya bu sıra dışı doğal işlemi kullanıp onu kendi amaçlarımız doğrultusunda şekillendirebilseydik nasıl olurdu?
But what would it be like if we could harness these extraordinary natural processes and shape them to our own purpose?
Bu sıra dışı video ECM'i iş başındayken gösteriyor. İyileştirici kök hücreler yara dokusu yerine sağlıklı dokuyu oluşturuyor.
This extraordinary footage shows ECM at work, recruiting stem cells to build healthy tissue rather than scar tissue.
Yörüngeye oturmak sıra dışı bir deneyimdi ve dünyayı böyle ayrıcalıklı bir perspektiften görmek türümüzün başarılarının değerini bilmeme yol açtı.
'Orbiting Earth was an extraordinary experience'and seeing our planet from such a privileged perspective'made me appreciate our achievements as a species.
Başlama noktaları, dost memelilerden birinin sıra dışı bir keşfi.
And their starting point is an extraordinary discovery about a fellow mammal.
Bu sonuçlar sıra dışı görünebilir. Ama babanın genç yaşta sigara içmesiyle obez oğullar arasındaki ilişki diğer tüm sosyal faktörler hesaba katıldığında bile doğruluğunu koruyor.
This result may seem extraordinary, but the correlation between early smoking fathers and obese sons held true even when they took all other social factors into account.
Yani yeni bir iş, yeni bebek sıra dışı yeni arkadaşlar...
So that's a new job, new baby, some unique new friends...
Korkarım ki biraz sıra dışı.
I'm afraid it's a little offbeat.
Sıra dışı güçIeri oIan savaşçıIar vampirlerle savaşma sanatında kiIise tarafından eğitiIdiIer.
Warriors with extraordinary powers, trained by the Church in the art of vampire combat.
- Sıra dışı bir durum var mı? - Hayır.
Anything out of the ordinary?
Sıra dışı bir kimyamız var. İnsanlara tuhaf geliyor ama benim için değil.
We have a very unconventional chemistry, it makes people feel awkward, but not me.
Silva'nın bilgisayarına bakıyorum da görünüşe göre sıra dışı bir şeyler yapmış.
Now, looking at Silva's computer, it seems to me he's done a number of slightly unusual things.
Sıra dışı bir erişim yetkin var, Marta.
You have a very unusual security clearance, Marta.
Çok sıra dışı.
Most unusual.
Teknisyenlerimiz telefonunuz, araba anahtarınız ve diş fırçanızda sıra dışı derecede yoğunlaştıklarını tespit etti.
Our techs found abnormally high concentrations... on your phone, your car keys, your toothbrush.
- Sıra dışı.
- Insulting.
Sıra dışı bir hızla büyüyor.
Her growth rate is unprecedented.
Sıra dışı cesaretiniz için ödüllendirileceksiniz.
You are to be commended for your exceptional bravery.
Nasıl yani? - Sıra dışıdır.
It's radical.
- Yirmi sekiz yaşında evlenmek sıra dışı bir şey değil.
UMPIRE : 40-15.
Simon asla sıra dışı yeteneklerini paylaşmaktan utanmadı.
Simon has never been ashamed of sharing his extraordinary abilities.
Pek çoğu gün ışığını sıra dışı yetenekleri olan biri sayesinde görüyor
Most of them see the light through the man of extraordinaryl qualities...
Odaklanılması gereken sözcük grupları sizin hakkında konuşacağınız "sıra dışı" "yapış yapış," "Muhtemelen Sırp."
The focus group words that come up about you are "odd" "clammy," "probably Serbian."
Ekip, Gregg ile Jeremy'nin sıra dışı idaresi altında maceralarını çekip bir dizi kısa filmde, hatta bir televizyon programında yayınladı.
Under Gregg and Jeremy's unorthodox direction - The crew recorded their adventures in a series of short movies... and even a TV show.
Sıra dışı yapılar inşa emek istedim.
- To build radical structures.
Sıra dışı bir oyuncusunuz.
You're an exceptional actor.
Ve her şeye rağmen hayatta kalma mücadelelerinin sıra dışı örneklerini keşfedeceğiz. Gezegenin başka hiçbir yerinde bulunmayan örnekleri.
as can be found anywhere on the planet.
Nazikçe yaralarınla ilgileneyim ara sıra da dışarı çıkarız.
Let me tenderly tend your wounds and occasionally make out with you.
Eğer biri ara sıra ailesini arasaydı... ve onlara hayatında olanları anlatsaydı... böyle rahatsız edici olmak zorunda kalmazdım.
if somebody would just call his parents every once in a while and told them about what's hapening in his life I'd not have to be so noisy.
Düşünüyordum da sen de istersen ara sıra birlikte takılmayı isterim.
I was thinking you know, sometime... I'd like to hang out or something if you wanted to?
İşiniz kanuni yöntemlerin dışına çıkmak olunca bu tip şeyler ara sıra kaçınılmaz olur.
When your job involves working outside the law, sometimes it can't be avoided.
Yalnızlığı tercih ettiğini ve ara sıra yalnızca beni gördüğünü düşünüyorlar.
They think you'd rather live alone and have me visit occasionally.
Sıklıkla banka oturup bir yıl önceki gibi yeşil çayıra göz gezdirdim.
I often sat, as I'd done a year before, on the bench by the house looking out over the meadow.
Bu sıra iyi mi yoksa herkesi tanıştırmak mı istersin?
Is that order okay? Or d-do you wanna introduce everyone?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]