Sıradışı перевод на английский
2,569 параллельный перевод
Sıradışı bir şey değil ki bu.
This is nothing out of the ordinary.
" ve sıradışı, ilham verici
" and maintains an uncommon resilience
Sıradışı bir şey.
Extraordinary.
Bunun sıradışı olduğunun farkındayım, ama adli tıp ekimiz gerçekten çok yoğun. Mümkün olduğunca çabuk kimlik tesbiti yapmamız gerekiyor... Morga götürülmesini bekleyebilirdik ama...
I know this is... a bit out of order, but our forensics team are really stretched and we need to get a positive ID as soon as possible, so...
Sıradışı bir şey için banka işlemlerini kontrol edebilir misiniz?
Can you check her recent banking activities, See if there's anything unusual?
Thierry'nin bu sıradışı, her şeyi filme çekip izlenmemiş halde kutulara tıkma huyu aslında Fransa'daki çocukluğuna dayanıyordu.
Thierry's extraordinary habit of filming everything and locking the unwatched tapes away in boxes had its roots in his childhood in France.
Daha sıradışı olansa, bir Roma kenti olan Hierapolis'dir. ( Pamukkale )
More unusual is the ancient Roman city of Hierapolis.
Bunca yıldır sağ elimi kullanıyordum, çünkü herhangi bir şekilde sıradışı görünmek istemedim.
I've been using my right hand all these years'cause I didn't want to seem unusual in any way.
Üzerimde 100 metre kaya var ama buna değecek çünkü önümde dünyanın en sıradışı mağara sistemlerinden biri var.
There's 1 OO metres of solid rock above me, but it's going to be worth it, because ahead is one of the most unusual cave systems in the world.
Ülkenin güneyinde, ne kadar sıradışı bir yerde olduğunu görebilirsiniz.
You can see how close at an unusual location in the south of the country.
Ama Dünya bu bölgenin, gezegenin petrol üretimine hükmeden kısmı olmasında son bir rol oynadı, ve ben de bunu görmek için lran'daki bu sıradışı dağlık bölgeye geldim.
But the Earth played one final role in turning this area into the dominant oil-producing region in the world, and to see what it is I've come to an unusual mountain range in Iran.
Bir kaç sıradışı jeolojik bir olayın, kullanabileceğimiz bir petrol kapanı oluşturabilmesi için milyonlarca yıl geçmesi gerekiyor.
It takes millions of years, and some pretty extraordinary geological events, to create an oil trap that we can exploit.
Bilmiyorlardı ama uzaklardaki Pasifik Okyanusu'nda oluşan Büyük Salınım'ın merhametine kalmışlardı. Sıradışı sıcaklıktaki su, Pasifik'in batısına doğru gittiğinde rüzgarları değiştirir yağmuru ve fırtınaları Amerikalardan uzaklaştırarak karanın içlerindeki insanları susuzluktan kavurur. Normalde bu, uzun vadeli bir etki oluşturmaya kafi değildir.
they were at the mercy of the Southern Oscillation in the distant Pacific Ocean. taking rain and storms away from the Americas and leaving communities inland parched. leading to a series of mega droughts lasting decades.
Tek başına yeni bir aleti denemek onun için sıradışı bir davranış değildi.
It wasn't unusual for him to test stuff out on his own.
Biraz sıradışı bir durum olur. Ama mümkün.
You know, it's not typical, but it can happen.
Sıradışı bir gözlemi olmuş.
He did have one unusual observation.
Sıradışı ölümler. Hiç kimsenin asla istemeyeceği türden.
Abnormal deaths... a death like no one wants ever.
Jüpiter ve Io arasındaki çekimsel etkileşimin gücü sıradışıdır.
The power of the gravitational interaction between Jupiter and Io is extraordinary.
Ortaya çıkacak sıradışı herhangi bir şey...
Anything out of the ordinary
Fakat, Toricelli'nin kullandığı aparatlar, civanın sıradışı ağırlığı ve sert camdan tüp bunun üstesiden geliyordu.
But Torricelli's apparatus was overcoming this by using the extreme weight of mercury and a rigid glass tube.
Ona 1928'de, elektronu benzersiz biçimde tanımlayacak görsel tasarlama yetisi veren hayli gelişmiş ve sıradışı düşünme yöntemi okul yıllarında bilenmişti.
It was this highly developed and unusual way of thinking, honed in his schooldays, that would enable him in 1928 to visualise a unique way of describing the electron.
Fedaileri arayıp onlara hep beraber sinemaya gittiğimizi ve kapıda sıradışı bişey olmadığını söyler misin?
Will you call the goons and tell them we all went to the movies or something so there's no weirdness at the gate?
Bu soru, bu dönemin sıradışı araştırmacısı, İstanbul Üniversitesi, Prehistorik Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Mehmet Ozdogan'a yöneltildi.
This question is directed at Prof. Mehmet Ozdogan, researcher extraordinaire of this era, and head of the Prehistorical Archeology Department,
Araştırma beni Michelangelo'nun sıradışı Musa heykeline götürdü.
Research took me to Michelangelo's unusual Moses sculpture.
Bu büyüklükte bir kayanın Dünya'ya çarpması sıradışı değildi.
Now, it's not unusual for rocks that big to hit the Earth.
Bunda sıradışı olan oldukça kalabalık bir yerde olmasıydı.
What was unusual about this one was that it was over quite a densely-populated area.
"Western Approaches" sıradışı bir filmdi. Çünkü Technicolor ile çekilmiş ilk belgeseldi. Bir seyahatname değildi.
"Western Approaches" is an extraordinary film, because it's the first ever Technicolor documentary that isn't a travelogue.
Ne kadar sıradışı bir ad.
What an unusual name.
Oldukça sıradışıydı.
It was pretty extraordinary.
- Sıradışı?
Extraordinary?
- Peki gün içinde sıradışı bir şey oldu mu? Ya da tuhaf bir telefon görüşmesi?
And what about during the day, was there anything out of the ordinary, any strange phone calls?
Çünki... Eğer aptal olsaydım, çok daha sıradışı belaya, yada bilirsin, kızınla olan öğle yemeğini kaçırmak gibi.
No, because... if I was an idiot, right, I would get into far more mundane trouble, or, you know,
Öyleyse geriye son çaremiz kalıyor. Manyak diye kovduğum öngörülü bir bilimadamımızca yapılmış sıradışı yeni silahımız.
Then we're down to our last hope, a radical new weapon built by a visionary scientist
İlacı değiştirmek acımasız ve sıradışı cezanın temelini oluşturur.
And switching drugs is the very essence of cruel and unusual punishment.
Kırk yılda bir sıradışı birşeyler olur.
Every once in a blue moon, something extraordinary happens...
Sıradışı hiçbir şey görmedin mi?
You didn't see anything unusual?
Farraday'ın hesabında sıradışı olan tek hareket de, Cayman Adaları'ndaki Spy-Ventures hesabına 10 bin dolar transfer etmesi.
And the only unusual charge in the Farradays'account was the 10 grand that Roger wired to the Spy Ventures account in the Cayman Islands.
İşi pişirmek, iki kişinin sıradışı bir seks yapması demek değildir.
Hooking up can mean anything from making out to casual sex.
Baltayı Michael'ın kafasına vururken hem de peşisıra kanı baltanın sapına sıçramış ve parmağındaki yüzük sıradışı bir desen oluşturmuş.
When you were swinging that axe at Michael's head again and again, his blood seeped onto the handle of the axe, and your ring left behind an unusual pattern.
Sıradışı bir şey yok.
There was no unusual calls.
Sıradışı hiçbir şey yoktu.
There was nothing out of the ordinary.
Cinayetleri Dr. Webb'in işlediği gün gibi ortada olsa da Delaware patolojisti, Raymond Langston sıradışı bir şey görmediğini söylüyor.
And yet, with the evidence of Dr. Webb's murders literally glittering before him, Delaware General's pathologist, Raymond Langston, claimed to have seen nothing unusual.
Çölde ilgini çeken sıradışı bir yer var mıydı?
Did you have any places of interest out in the desert, off the beaten path? Sure.
Bugün, biz, hala yaşıyoruz Biz yalnız gibi evren ise yüzlerce ve binlerce insan görüyoruz gökyüzünde sıradışı zanaat Onlar 5.000 yıl önce olduğu gibi.
Today, we are living still, as if we are alone in the universe while hundreds and thousands of people are seeing unusual craft in the skies as they did 5,000 years ago.
Güneş enerjisi ve internetiyle Çok radikal olucak.
With solar internet and a zip line. It's going to be rad.
Aslında oldukça radikal.
It's actually really rad.
Aşağıda olan şey Dünya'daki en sıradığı patlamalardan biridir.
You know, what's happening down there is one of the most unusual eruptions on Earth.
Bunun sıradığı bir dalış olacağı kesin.
This promises to be an unusual dive.
Bunun radikal bir şey olduğunu düşünmüştüm.
I think that's rad.
Sıradışı.
Extraordinary.
- Sıradışı.
Extraordinary.
sırada 98
sıradan 64
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sırada ben varım 21
sıradaki sensin 35
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18
sıradan 64
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sırada ben varım 21
sıradaki sensin 35
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18