Ve o zaman перевод на английский
14,262 параллельный перевод
Her şeyin finansmanını ben yaptım ve o zaman posta odası maaşı alıyordum. 15,000 dolar falan kaldı.
I've got like 15,000 left.
- Rutin çıkış sırasında, toprak - numunelerini toparladık ve o zaman oldu.
During routine exit, we collected soil samples and, when it happened.
Bunun böyle bir etki yaratacağı hiç aklıma gelmemişti çünkü önceden de televizyona çıkmış, filmlerde oynamıştım ve o zaman da telefon rehberindeydim.
You know, I'd never dreamed that there was going to be any, that kind of impact, because I'd been on television before and done movies before, and I was listed in the phone book. Didn't matter to me.
Keşke o zaman burada olasaydın.
You should've been here for that.
Madem hayatımızı riske atacağız, o zaman Hava Kuvvetlerine katılalım.
And if we wanted to risk our lives... then we would've joined the Air Force.
Ve eğer biz kendimiz ya da zaferimiz hakkında düşünüyorsak. O zaman doğru yapmıyoruz.
And if we're thinking about ourselves or chasing glory, then we're not doing it right.
O zaman 6 : 30 gibi tekrardan burada buluşuyoruz ve ardından da otelin restoranında yemek yemeye gidiyoruz, tamam mı? Nihayet biraz dinlenme fırsatımız olacak. Harika.
So, guys, we're gonna meet back down here at 6 : 30, and then we're gonna head to dinner in the hotel restaurant.
Biriyle herhangi bir formda bir ilişkide olmayalı o kadar zaman oldu ki nasıl yapacağımı unutmuşum.
It's just been a really long time since I've been in a partnership of any nature with anybody, and I've forgotten how to do it.
Yani eğer motokrosa giriyorsa ve motokros Ray'ın yaptığı şey ise o zaman bende bunu kendi şeyim yapmalıyım.
I mean, if she's into motocross, and motocross is Ray's thing, then I should just make it my thing.
İçki içmiyorsan ve ılımlı komünist değilsen o zaman nesin?
Right. So you don't drink and you're not pink. What are you?
Daha önce erkek kıçı yalamadın o zaman?
You've never eaten out a guy's ass before?
Biz hudutlarımızı güvende ve güçlü tutalım o zaman Bonaparte'tan korkmamıza gerek kalmaz.
Let us keep our borders safe and strong, and then we have no need to fear Bonaparte.
Sen yanımda olmasaydın, o zaman ve şimdi...
If you hadn't have been there... then, and now...
Çünkü seni bulmaya geleceğim, ve bulduğum zaman o deliğe seni ben tıkacağım.
I'm gonna find you and put you in it.
O zaman gözyaşlarına hakim ol ve "bir daha görüşene dek" de.
All right, well, forgo the tears and just say, "till we meet again."
Yer ve zamanı söylerim o zaman.
Call you with the where and the when.
Diyelim ki biri aradı ve hatta, sonra bir kişi daha arıyor o zaman telesekretere bağlanmayacak değil mi?
So, if you're on a call and another call comes in, the call doesn't go to an answering machine, right?
Dedikodu o zaman.
Must've just been a rumor.
Evet, belki ama cazip bir ganimet ve Charles Sandringham'dan para temin ederse o zaman kral da ona katılacaktır.
Maybe. But it's a tempting prize. And if Charles secures the money from Sandringham, then the king will join him as well.
Birlikte durup birlikte yürümek ve birlikte savaşmak için disiplinimiz olursa o zaman Tanrı'nın izniyle birlikte kazanacağımızı biliyorum.
Now, if we have the discipline to stand together, to march together, and to fight together, then by God, I ken we will win together.
Seni düşünmüş olsaydım bana yaptığın her şey için o zaman kin tutabilirdim.
If I ever thought of you, then I might hold a grudge for all the things that you've done to me.
Geri gidersem tekrar o hendekte kehribardaki bir yusufçuk gibi çaresiz ve kımıldamaktan aciz bir şekilde yattığım zaman gibi olacak.
If I... if I go back, then it will just be like lying in that ditch again, helpless and powerless to move, like a dragonfly in amber... except this time it will be worse, because I'll know
Bir bok yok elinde o zaman.
You've got nothing, then.
O zaman ürün kodları 1-1-4-K ve 1-1-5-K olacak.
So those will be product codes 1-1-4-K and 1-1-5-K.
Açıkçası, su özelliğinin yapılması ve içinde yaşayan hayvanlar için yazılı bir talep almamıştım. Ama eldeki yapılan işe baktığımızda hoşgörmeye hazırım. - Harika, o zaman hoşgörün.
Obviously, I received no written request for the insertion of a water feature and the keeping of livestock but I'm prepared to overlook it, given the estimated work on the table.
Nash ve Veronica da tezgahı o zaman tasarladılar.
Which is when Nash and Veronica figured the frame.
O da buralara sıfırdan yükseldi ve bence Hispanik bir polis müdürünün zamanı geldi.
He's come up through the ranks, and it's time for a Hispanic chief of police.
O zaman itibariyle meyve, sebze ve kuru yemiş yiyordur.
By which time he would have been eating fruits, vegetables, and nuts.
Pekâlâ o zaman, illa bir film söyleyeceksem içten ve gizli sevgim olan film olarak'Aşkla Randevu'diyorum.
All right, uh, then, uh... if pressed... [clears throat] I would say that I have a passing affinity for, uh... "Must Love Dogs." Are you serious?
Park her zaman açık ve sincap da tavşanla beraber her zaman o parkta.
The park is always open, and the squirrel Is there with rabbit, And squirrel and rabbit are there all the time.
çiçek ve meyve dağından yakışıklı maymun kralsın o zaman niye hala yalan söylüyorsunuz?
The Handsome Monkey King from the Mountain of Flowers and Fruit Then why are you still lying?
- O zaman arabana git ve kendi işine bak.
Well, get back in your car... and mind your own business.
O zaman hala vaktin var.
Well, you've still got time.
İfadesinde, Ona asla dokunmadığını, doğrudan onu işten çıkarmakla tehdit etmediğini, Ancak, o zaman 25 yaşında olduğunu ve eğer bir yerlere danışmazsa yakında başına bir şey geleceğinden endişelenmeye başladığını belirtti
He never touched her, she acknowledged in an interview, and he never directly threatened her job, but she said she was 25 and she began to worry that she would soon suffer professionally if she did not submit.
Ve ikiniz de evli değildiniz o zaman?
And you were both single all that time?
ve bu tamamen, o zaman ki şartlarda, makul olmayan bir seçim de değildi
And it was not a completely unreasonable choice given the circumstances.
Axelrod'u kolluk kuvvetlerine rüşvet vermekle ve adaleti engellemeyle suçlamayı başarırsak Huzur Şehri'ne kavuşuruz o zaman.
So when we tie Axelrod to bribery of law enforcement officers and obstruction of justice... We are sitting pretty in Schaefer City.
O zaman, sen de yarısını sakla.
Then you should've kept half of that for yourself, too.
O zaman Rab babanın günahını çocuğa yükledi çünkü O merhametli olsa da, erdemliler bile günaha doğar ve babalarının günahlarının cezasını çeker.
"And then the Lord laid the sins of the father upon the child. For though he is merciful, even the righteous are born in sin and must bear the iniquities of their fathers."
Kilitli ve yüklü o zaman, efendim.
- Locked and loaded, then, sir.
Ve dediğin gibi, başarılı olursa o zaman tabii. Sen de payını alırsın. Claro que sí.
And like you say, if this all pans out... well then, of course, you get a taste.
Ve eğer itaat edersen, o zaman...
And if you're compliant, then...
- Altı kez o yoldan gittin ve her zaman geri döndüm.
And I always come back.
O zaman sanıyorum ki yazarları ve edebiyatçıları çağıracaksınız.
We are targeting millennial readers. Then I assume you'll be inviting authors and literati.
Çok hasta olduğunda ve tedavi olmayı reddettiğinde o zaman ne yapacaksın?
So, what are you gonna do when she's very sick, and she refuses to take her medication?
Belki biraz daha dengesini koruyabilirse ve hala birbirinize karşı aynı şeyleri hissederseniz, o zaman kim bilir?
Look, maybe in a little while, if she can maintain some sort of equilibrium, and you both still feel the same way about each other, then who knows?
On yıldır genelev işletiyorum ve bildiğim bir şey varsa, o da benimle ne zaman kafa bulunduğu.
I've run a brothel for 10 years, and if there's one thing I know, it's when I'm being fucked with!
Eğer iki sevgiliden biri ayrılmak istiyor ve öbürü diğerini kalmaya zorluyorsa o zaman gösterdiğin nezaket haddi aşmak anlamına gelir.
When one person wants out and the other one - is forcing them to stay there... - Uh-huh.
Şimdi eğer Auschwitz batarsa ve inanın bana batacak çünkü doğrusu çok zayıf bir dayanak,... o zaman bütün soykırım iddiaları şüpheli olacak.
Now if Auschwitz sinks, and it is, believe me, a very leaky vessel indeed, then the whole Holocaust campaign is in doubt.
Lordum, eğer Bay Irving'in Yahudi karşıtı olduğunu biliyorsak,... ve Yahudi katliamını inkar etmek için tarihi bir gerekçe olmadığını da biliyorsak,... o zaman ikisinin bağlantılı olduğunu görmek çok büyük bir farklılık olmayacaktır.
My Lord, if we know that Mr. Irving is an anti-Semite, and if we know there is no historical justification for Holocaust denial, then surely it is no great stretch to see that the two are connected.
Geçtiğimiz yıllar, sezonlar boyunca çok kez sakatlandım ve o her zaman beni büyük an için hazırlamanın bir yolunu buldu.
Like, I've been injured so much over the years, through the seasons, and he's always found a way to get me in shape for the big moment.
ve onun 18
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve o 216
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
o zaman 2152
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve o 216
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17