Çok fazla перевод на английский
46,695 параллельный перевод
Çok fazla acı.
Lots of pain.
Çok fazla parazit var.
Only picking up static.
Çok fazla insan var.
So many people.
- Her gün yenmek için yeni yollar öğreniyoruz Insan vücudunun sınırları, Hâlâ geçmek için çok fazla engel var.
- Every day we learn new ways to conquer the limits of the human body, and yet there are still so many barriers to cross.
Dinle, kağıttaki solgunluk çok fazla değil fakat mutfak camının doğuya baktığını bilmek için yeterli.
' Well, look, the fading pattern on the paper, it's not much, but it's enough to know your kitchen window faces east.
Çok fazla abarttın.
You've had too much.
- Çok fazla müdahil oldunuz mu?
Are you involved much?
Bu çok fazla.
Well, that's intense.
Kendisini çok fazla önemseyen şu altın kız seni ve arkadaşlarını ona götürmemiz için bize büyük para teklif etti. Çünkü hepinizi öldürmek istiyor.
This golden gal with quite a high opinion of herself... has offered us a large sum to deliver you and your pals over to her... because she wants to kill y'all.
Çok fazla renk var.
There are so many colors.
Mars hakkında çok fazla sorum var.
I have so many questions about Mars.
- Çok fazla bacağı var.
- It has so many legs.
Hayır, orada çok fazla insan vardı.
No, there were so many people there.
Çok fazla dış güç harcıyorsun.
Too much external force.
Çok fazla kas gevşetici içtim. Hemen etkilenirim, biliyorsun.
I took too many muscle relaxers, and I'm a lightweight.
- Odama taşıt. - Çok fazla dosya olacaktır.
And get them to move it into my office.
Çok fazla açı var.
Too many angles.
Şu sıralar çok fazla adalet savaşçısı yaralı hâlde kapıma dayanıyor. Elde avuçta ne varsa tükettiler.
Too many aggro would-be crime fighters keep showing up hurt and cleaning out my supplies.
- Çok fazla ışık var mı?
- Too many lights?
- Çok fazla göğüsler var.
- Too many boobs.
Dostum Billy Çok fazla göğüs gibi bir şey olmadığını söyleyebilirim.
My buddy Billy would say that there's no such thing as too many boobs.
- Görünüşünden çok fazla değil.
- From the looks of it, not much man.
... doğumun karşılığını ödemek için çok fazla değilse.
Were not too much to pay for birth.'"
Ama polislerin çok fazla sorusu var.
But the cops have a lot of questions.
Her şeyi çok fazla düşünüyor ve sorguluyorsun.
You overanalyze and you overthink everything.
Bu yüzden çok fazla uyumadın.
You're not getting a lot of sleep.
Muhtemelen çok fazla pizza ve şaraptandır.
It's probably just too much pizza and wine.
Bunu anlamak zorundasın çünkü ailemden maddi destek alsam da bu çok fazla çalışmadığım ve fedakârlık yapmadığım anlamına gelmez.
Well, you need to understand that just because my family comes from money does not mean it didn't take a lot of hard work and sacrifice.
Sekstir, bilmem nedir, çok fazla şey oldu.
Too much sex and too much... stuff.
Çok fazla var.
There's too many of them.
Bu haftalar sürebilir. Çok fazla vahşi atları var. Yani öylece...
That could take weeks, they got so many wild horses.
Ve bizim toplumumuzdan birinin görkemli Amerikan mustanglerini kırma fikri... Bu çok fazla.
And the thought of someone in our community breaking the backs of majestic American mustangs, it's too much.
- Pekala, çok fazla çalışmayın Çünkü bu haftasonu enerjinize ihtiyacınız var.
- Okay, well don't work too hard'cause I need you to have your energy this weekend.
Bize çok fazla zaman ayırmamalı.
It shouldn't take us too long.
Jose, sanki burada yüzümden çok fazla var gibi.
José ". This is, like, so much of my face in here.
Eğer çok fazla olduğunu düşünüyorsan durmamı söylemen yeter. Anladın mı?
If it gets too much, you have to tell me to stop, understood?
Buraya çok fazla sörf yapmayız.
We don't do a lot of surfing over here.
Bunun o motor için çok fazla olduğunu biliyorsun.
You know that's way too much booze for that engine.
Kime kardeşimiz diyeceğimiz konusunda çok fazla seçiciyizdir.
We're just real selective... who we choose to call our brother.
Çok seviyorum ve çok fazla alıyorum, ana sorunum bu.
I love it too much and I get it too much, that's my main problem.
Evet, çok fazla.
Yeah, a lot of it, too.
Ama batıya gideceksek çok daha fazla silah lazım olacak.
But you're gonna need a lot more guns if you're gonna go west.
Bu çeyrekliklerden çok daha fazla!
It's much more than these quarters.
Çok mühim bir mesele bu Diane. İşin içinde senin de bildiğin bir şey var ve daha fazla bir şey söylemeye lüzum görmüyorum.
This is extremely important, Diane, and it involves something that you know about, and that's enough said about that.
Dean'ın ettiğinden çok daha fazla.
More than Dean's ever done.
Havluya kıyasla daha fazla silahı vardı. Ve bir kadını hoşnut etmekten çok bir geyiğin soyunması hakkında daha fazla şey biliyordu.
He - - he had more guns than towels, and knew more about dressing a deer than pleasing a woman.
Çiftliğimde son 90 günde gördüğüm şeyler büyüleyiciydi. Ve bununla, hayatımda yaptığım diğer her şeyden çok daha fazla gurur duyuyorum.
What I have seen in the last 90 days on my ranch has been magical, and I'm more proud of that than anything I have ever done in my entire life.
Bu çok fazla.
It's too much.
Christian'ın çok fazla kravatı var.
Uh, uh... Christian has a lot of ties.
Geçen gece tartıştığımız miktardan çok daha fazla.
A lot more than what we was arguing over the other night.
Sana çok daha fazla paraya mal olurdum.
Could've cost you a lot more money.
çok fazla değil 61
çok fazla konuşuyorsun 37
çok fazla parazit var 16
çok fazlalar 23
fazla 31
fazlasıyla 93
fazla vaktim yok 53
fazla kalamam 17
fazla vaktimiz yok 83
fazla değil 199
çok fazla konuşuyorsun 37
çok fazla parazit var 16
çok fazlalar 23
fazla 31
fazlasıyla 93
fazla vaktim yok 53
fazla kalamam 17
fazla vaktimiz yok 83
fazla değil 199