Biliyorsun ki перевод на испанский
4,451 параллельный перевод
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki o yosmaların hiçbiri yerime bakmaz.
Sabes igual que yo que ninguna de esas malditas me cubrirá.
Biliyorsun ki bankamatiklerin gizli kamerası var.
Los cajeros tienen cámaras de seguridad, ¿ lo sabías?
Çok düşündüm ve sorun olmadığına karar verdim. Nereden biliyorsun ki?
He pensado mucho en ti, y he decidido que estoy bien con ello.
Nereden biliyorsun ki amına koyayım?
¿ Cómo cojones puedes decir eso?
Biliyorsun ki, akıllı olduğunu sanıyorum..
¿ Sabes que pienso que eres lista?
ve çok iyi biliyorsun ki, benim dünya tarihi bilgim olmadan yenilirsiniz.
Y sabes perfectamente que sin mí, os van a aniquilar en Historia.
Biliyorsun ki maç yarın.
Ya sabes, el partido no es hasta mañana.
Saydıkların hakkında ne biliyorsun ki?
¿ Qué sabes de alguna de esas cosas?
Çünkü sende biliyorsun ki o hala derinlerde evleneceğin kadın onun eline su dökemez.
Es porque muy adentro de ti, sabes que ella no podría ni sujetarle la vela a la chica con la que todos creíamos que ibas a casarte.
Hadi ama rahibe. Sen de biliyorsun ki Hz.
Vamos, hermana.
Düşündüğün şeyler dışında, yaradılışım hakkında ne biliyorsun ki?
¿ Qué sabes tú de mi naturaleza, aparte de lo que crees saber?
Fakat biliyorsun ki, buradakiler açıksa, içeridekiler de açıktır.
Pero si las luces están encendidas aquí afuera, hay posibilidades de que todavía estén encendidas dentro...
Fakat biliyorsun ki, buradakiler açıksa, içerdekiler de açıktır.
Pero si las luces estan encendidas aqui afuera, es muy probable que esten encendidas también dentro
Biliyorsun ki, pek çok insan bir çocuk sahibi olmayı çok istyor, ya sizin şu yaptığınız... onu kullanarak birbirnizi incitmek mi?
Sabes, mucha gente amaría tener hijos, y tú todo lo que haces es... ¿ Lo usan para herirse el uno al otro?
Biliyorsun ki onu öldürmek zorundaydık.
Sabes que teníamos que matarla.
Ancak biliyorsun ki çocuklarım buraya geliyor
Pero, sabes que mis hijos están viniendo
- Nerden biliyorsun ki bana ne dediğini
¿ Cómo sabes lo que me dijo en la cantina?
Biliyorsun ki, önümüzde çok uzun bir yol var.
Nos queda mucho camino por delante.
Biliyorsun ki söylediği her şeyi yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacer todo lo que te diga, ¿ sabes?
Biliyorsun ki, Ryan'la ben yüzyıllar önceki hikaye.
Sabes que lo mío con Ryan fue hace una eternidad.
Sen de benim kadar biliyorsun ki...
Sabes tan bien como yo que- -
Biliyorsun ki...
Bueno, sabes...
Biliyorsun ki görevden düşen askerler arasında mesleki stresin yarattığı rahatsızlıklar çok yaygın,... özellikle de Afganistan'dan dönenler için.
Sabes que las lesiones de estrés ocupacional son comunes entre los veteranos que regresan, especialmente de Afganistán.
Sende benim kadar iyi biliyorsun ki dışarıdayken işler tersine dönebilir.
Mira, sabes tan bien como yo cuando estás ahí fuera, las cosas pueden cambiar en una moneda.
Savaş Arabası bir başarısızlık örneği ve sende benim kadar iyi biliyorsun ki başarısızlıklar kontrol altına alınmalı.
Chariot es un fracaso, y bién sabes al igual que yo que los errores hay que contenerlos.
Ama ayrıca biliyorsun ki Charleston kuş uçuşu, kaç, 400 mil uzakta mı?
¿ Pero también sabes que Charleston tiene que estar, qué, 650 kilómetros en línea recta?
Bak, Profesör, sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, gökte- - gökte gözleri var, değil mi?
Mire, profesor, usted sabe tan bien como yo, que tienen... Tienen ojos en el cielo, ¿ verdad?
Gayet iyi biliyorsun ki organ alımını kendimiz yapmayı tercih ederiz.
Sabes que preferimos hacerlo nosotros.
Bebeğim, sen de biliyorsun ki, o vadide cep telefonu çekmiyor.
Cariño, sabes bien que en ese lugar no hay señal de celular.
Henry, biliyorsun ki..
¿ Sabes, Henry?
Sen de biliyorsun ki Lindsay, Weber daha önce Janssen'ı hiç yenemedi.
Sabes Lindsay, Weber nunca ha ganado a Janssen.
Yapabileceğimi biliyorsun ki yaparım.
Sabes que puedo y lo haré.
- Grace, biliyorsun ki onlar bana ait değil.
¿ Y qué hay del que está en tu mesita de noche en la cajita con el anillo? Grace, sabes que no son míos. ¿ Sí?
- Şimdi senden istediğimiz şey.. - Arthur, biliyorsun ki şu ana kadar hile ve tuzaktan başka bir şey görmedim.
- Arthur, tú sabes que sólo me han lanzado trucos y trampas.
Ve sende benim kadar biliyorsun ki, onları tekrar yapmaktan alıkoyacak bir şey yok.
Entonces sabes tan bien como yo que no hay nada que les impida hacerlo otra vez.
Biliyorsun ki, faizi iki kat daha pahalı patlıyacak.
Doblar las ganancias será caro.
Biliyorsun, bu yüzden... Yaptıkların birden bire seni yemeye başladı diye,... sakın kendini ipe dizme. Tabii ki hata yaptın.
Sabes... no te saques del juego por un error porque de repente te está carcomiendo.
Sana iyi gelmeyeceğimizi tabii ki biliyorsun ama taze pişmiş muhteşemliğin kokusunu aldın mı, bir de bakmışsın, yatağında kırıntılar içinde ağlıyorsun.
Seguro que sabes que no somos buenos para ti, pero un olorcillo de nuestros bienes recién cocinados, y lo siguiente que recuerdas es que estás en la cama, cubierta de migas, llorando.
Biliyorsun, geçen gün ki felaketi sensiz atlatamazdım.
Sabes, no pude haber pasado por todo ese horror del otro día sin ti.
Sen nereden biliyorsun ki?
¿ Qué sabrás vos, pendejo?
- Elbette ki biliyorsun.
Claro que sí.
Biliyorsun, düşünüyorum ki...
Sabes, creo que...
Belli ki benden iyi biliyorsun.
Tú obviamente sabes más que yo.
Anlamaya başlıyorum ki Sen birşeyi yalnış biliyorsun.
Comienzo a darme cuenta que sabían que algo andaba mal.
Sen de biliyorsun ki zengin ve varlıklı koca çıkıp gelene kadar işi halledemezlerdi.
Sabes tan bien como yo que no se hubiese hecho a tiempo.
Tabi ki, biliyorsun, biraz zordur.
Obviamente, ha sido complicado.
- Tabii ki biliyorsun.
- Por supuesto que lo sabes.
- Eminim ki bunu biliyorsun, Eli oyuna gelmeyecek kadar zekiydi.
Seguramente ya sabe, que Eli era demasiado inteligente para eso.
- Ne demek ki o? - Ne istediğini biliyorsun sanmıştım.
- Pensaba que sabías lo que querías.
Biliyorsun, düşünüyorum ki...
¿ Sabes? Pienso que...
Sen ne yaptıklarını biliyorsun Cezaevinde ki parkmetre hırsızlarına?
¿ Sabes cómo tratan a los ladrones de parquímetros en la cárcel?