Ha перевод на испанский
583,026 параллельный перевод
Bayım, arabanızı alan kişiyi gördünüz mü?
¿ Monsieur, ha visto a la persona que se llevó su vehículo?
Diğerlerini öldürdü çünkü Reddington'a çalışıyorlardı.
Ha matado a otros porque trabajaban para Reddington.
Geç kaldınız. O gitti.
Llegan demasiado tarde, se ha ido.
Anlayamıyorum. Judith içlerindeki tek iyi olan kişidir.
No lo entiendo, Judith es la única que ha sido amable.
Yaptığı onca güzel şeyden sonra, Justin'e çok kötü şeyler söylediler.
Dijeron las cosas más terribles sobre Justin, después de todas las buenas obras que ha hecho.
Nereye gittiğini biliyor musunuz?
¿ Sabe a dónde ha ido?
Söyledi mi?
¿ Lo ha dicho?
Sperry Tıp Kuruluşunun başkanının, şu anda evlerine doğru gittiklerini biliyoruz.
El presidente de la Fundación Médica Sperry, ahora mismo va de camino a su casa en Falls Church. - Vale, bien, ¿ qué ha dicho el médico?
Sperry Tıp Kuruluşu ile olan ilişkini açığa çıkarmak için senetleri kullanmış.
Ha utilizado los bonos para descubrir tu implicación en la Fundación Médica Sperry.
Çünkü kaynaklarım Reddington'ın senin kuruluşuna milyonlarca bağış yaptığından oldukça eminler.
Porque mi fuente estaba bastante segura de que Reddington ha donado millones a su fundación.
Reddington'la çalışan insanları öldürmen için seni kim tuttu?
¿ Quién la ha contratado para que vaya a por la gente que trabaja para Reddington?
Seni kiralayan kişi, bu insanların kim olduğunu biliyor.
La persona que la ha contratado sabe quién es esa gente.
Birisi senin için onu kiraladıysa, kim olduğunu söylemeyecektir.
Si alguien la ha contratado para que fuera a por ti, no va a decir quién.
New Jersey'nin en güzel yerlerini şimdiden kasıp kavurdu bile.
ha destruido algunas de las partes más bellas de Nueva Jersey.
O sınırı sadece bir insan aşabildi.
Solo un ser humano la ha cruzado.
Tamam, zamanım dolmuş, o yüzden teşekkürler.
Bueno, se ha acabado el tiempo. Gracias.
Bonnie, ben de sevdim ve kaybettim ve bu bana önemli bir yaşama nedeni verdi.
Bonnie, yo he amado y perdido, y eso me ha enseñado una lección importante en la vida.
Victor kedilerden birine basmış ve bileği burkulmuş, bu yüzden veterinere gidip ikisini tedavi ettireceğim.
Victor ha pisado uno de los gatos y se ha torcido el tobillo, así que voy a ver si el veterinario les puede curar a los dos.
Aman Tanrım, geliyor.
Oh, Dios, ha vuelto.
Bunların hepsi saçmalıktı.
Eso ha sido una sarta de mentiras.
Evet, benim içinde kolay değil.
Bueno, para mí tampoco ha sido fácil.
Hadi ama, küçük bir hata yaptı.
Venga, ha cometido un pequeño error.
Arkamdan başka bir adamla görüşüyordu.
Se ha estado viendo con otro hombre a mis espaldas.
Hizmetçim, Trinidad'a geri döndü.
Mi criada ha vuelto a Trinidad.
Yani, oldu bitti ve seninle olduğuma memnunum.
Ha ocurrido, lo hemos dejado atrás y es muy bueno estar contigo.
Kim bilir ne pişirdi.
Quién sabe lo que ha cocinado ahí.
Tam olarak önümüzde oldu.
Ha pasado literalmente ante nuestras narices.
Evet! Ve faul aldı!
¡ Ha hecho tapón!
Kaçıyorsun çünkü vaktin dolmuş.
Estás huyendo porque se te ha acabado el tiempo.
Takımla irtibat çabalarından sonuç çıktı mı?
¿ Ha habido suerte contactando con el resto del equipo?
İkinci seferde daha kolay oldu.
Bueno, ha sido más fácil la segunda vez.
Ray öldü.
Sara. Ha muerto.
Görevimiz değişmedi.
La misión no ha cambiado.
Bu sana halüsinasyon gibi mi geldi?
¿ Eso te ha parecido una alucinación?
Arkadaşınla kavuşmanız nasıl geçti?
¿ Cómo ha ido la reunión?
Gemi bozuldu.
La nave... se ha roto.
İçinize ne kaçtı sizin?
¿ Qué os ha pasado?
- Bu da neydi?
¿ Qué diablos ha sido eso?
- O kadar da kötü değildi.
- Bueno, no ha sido tan malo.
- Bu da zaman depremi miydi?
- ¿ Eso ha sido otro temblor de tiempo?
Gemi ağır düzeyde hasar aldı.
La nave ha sufrido daños críticos.
Bu bizim için başından beri tek yönlü bir seyahatti.
Este siempre ha sido un billete solo de ida para nosotros.
Son zamanlarda öldürme işi kişisel olmaktan çıktı.
Matar se ha vuelto jodidamente impersonal últimamente.
Başıma gelen her şey çektiğim onca acı hepsi bu anla sonuçlandı, değil mi?
Todo... lo que me ha pasado... El sufrimiento que he padecido, todo ha conducido hasta este momento, ¿ verdad?
Gideon, 1942'ye dönüyoruz dedi.
Hola, Gideon me ha dicho que volvemos a 1942.
Görev sona erdi. Legion zaman çizgisindeki normal yerine kondu. Şimdi sıra bende.
La misión ha terminado, hemos vuelto a poner a la Legión en el lugar adecuado de la línea del tiempo, así que... ahora me toca.
Bu gemi ben yokken, benim liderliğimde olduğundan çok daha iyi işlemiş.
El equipo ha funcionado mucho mejor en mi ausencia de lo que nunca hizo bajo mi liderazgo.
- Bu neydi?
- ¿ Qué ha sido eso?
- Oldu mu?
¿ Ha habido suerte?
Tıpası koptu ama sanırım kurtarmayı başardım.
No hay lugar como el hogar. Bueno, el corcho se ha roto, pero creo que he conseguido salvarlo.
Bu hiç olmadı.
Esto nunca ha pasado.