Soru şu ki перевод на испанский
422 параллельный перевод
Soru şu ki, yarın kendimi daha iyi hissedecek miyim?
La pregunta es : "¿ Me sentiré mejor mañana?".
Soru şu ki, ne kadar nakit para istiyorsun?
La pregunta es : ¿ cuánto dinero quiere?
Soru şu ki, biz onun için hazır mıyız, bay MacIver?
Es posible que no estemos a su nivel, Mr. MacIver.
Soru şu ki, 1922 yılındaki deneyimlerimizden nasıl yararlanabiliriz.
La cuestión es cómo aprovechar la experiencia adquirida de aquel año.
Şimdi, soru şu ki : Ben ne unuttum?
La pregunta es : ¿ de qué me olvido?
Soru şu ki, siz gittiğinizde, hükümeti kim yönetecek?
Mientras no esté aquí, ¿ quién dirigirá el gobierno?
Şimdi soru şu ki Bu savunma, kötülüğün yeni biçimlenmiş etinden alınan seyreltilmemiş hücrelere karşı koyabilecek mi?
Ahora, la cuestión es : ¿ será suficiente esta protección contra las fuerzas del Mal? ¿ Podrá resistir un ataque de la sangre extraída de la carne recién formada?
Soru şu ki, bununla nasıl başa çıkacağız?
La cuestión es como manejarlo?
Asıl soru şu ki, katil o olduğunu biliyor muydu?
La pregunta es : ¿ el asesino sabía quién era?
Soru şu ki, sen kimsin Allah aşkına?
La pregunta sigue siendo, al igual que en la tierra eres tu?
Cevaplanmayan, belki de cevaplanamayacak, anahtar soru şu ki :
Una pregunta clave hasta ahora sin respuesta y que tal vez no la tenga es :
Soru şu ki ; ne kadar fazlasını?
Pero, ¿ cuánto más?
Soru şu ki Bayan Schlegel'ın zaman içinde annemle arkadaş olmaya çalışıp çalışmadığı...
La cuestión es que si durante el tiempo que Sta Schlegel logró trabar amistad con mi madre...
Büyük soru şu ki ; bu süre yeterli olacak mı?
La cuestión es si será suficiente tiempo.
Soru şu ki ; sinemanın anlamı ile hikaye anlatmak.
La cuestión es contar una historia con los significados del cine.
Soru şu ki ne kadar?
¿ La pregunta es, cuánto?
Ama soru şu ki ; [br] Buraya nasıl geldi?
La pregunta es : ¿ Cómo ha llegado hasta aquí?
Asıl soru şu ki sende cesaret var mı dostum?
La pregunta es : ¿ lo tienes tú, mi hermano?
Soru şu ki, şu güç alanına yakalanıp kızartma olmadan nasıl kanaldan geçeceğiz?
El campo de fuerza nos freirá.
Soru şu ki senin hak ettiğin bedelin ne olduğu.
El tema es la compensación,., a la que tienes derecho,
Soru şu ki : Neden Borglar uzayda herhangi birinin bulabileceği, içinde tüm teknolojilerini barındıran gemilerinden birini, başıboş olarak arkalarında bırakmışlar?
¿ Por qué dejaron una de sus naves y toda su tecnología en el espacio al alcance de cualquiera?
Soru şu ki : Şimdi nasıl bir yöntem izleyeceğiz.
La pregunta es, ¿ qué haremos ahora?
Tek soru şu ki, kadın öldükten sonra adam niye çıkıp gitmedi?
La única pregunta es, una vez que ella muere ¿ por qué él no se fue?
Soru şu ki... beni ne kadar uzağa yollayacaklar?
La cuestión es que no sé Io lejos que me van a destinar.
Soru şu ki ağız açık mı yoksa kapalı mı?
La pregunta es boca abierta o boca cerrada?
Asıl soru şu ki, Redding'in affı geçersiz sayılabilir mi?
La pregunta es, ¿ se puede revocar la amnistía?
Asıl soru şu ki.
Bueno, la pregunta es,
Asıl soru şu ki :
La gran pregunta es...
Soru şu ki seni Emerald City'e vermeli miyim?
Lo que me pregunto es si te regresaré a la Ciudad Esmeralda.
Soru şu ki, nasıl devre dışı bırakırız?
- Sí. La pregunta es ¿ cómo se activa?
Soru şu ki, neden hayallerimiz var?
La pregunta es... ¿ Por qué imaginamos?
Soru şu ki, neden yapmadı?
¿ Por qué no lo ha hecho?
Ama soru şu ki, sen onunkini paylaşmaya çalıştın mı gerçekten?
Te pregunto, ¿ has intentado compartir la suya?
Soru şu ki :
La pregunta es :
Soru şu ki sizin korumanız var mı?
¿ Tienes protección para ti?
Soru şu ki, şimdi ne yapıyoruz?
La pregunta es : ¿ Qué hacemos ahora?
Soru şu ki, hangisi?
La preguntas es, ¿ En cual?
Ama soru şu ki, nasıl bu kadar korkusuz oldun?
La pregunta es : ¿ Cómo te volviste tan temerario?
Asıl soru şu ki ;
La cuestión es :
Ve asıl soru da şu ki, onunla ne yapacağım?
Y te pregunto : ¿ qué voy a hacer yo con él?
Ama sorun şu ki eğer şirketi arayıp, onlara, "elimde, 45 yaşında aslan terbiyecisi olmak isteyen bir muhasebeci var" dersem ilk soracakları soru "Kendi şapkası var mı?" olmayacaktır.
Pero verá, el obstáculo es que si ahora llamo a la agencia y les digo... "Tengo un contador de 45 años que quiere convertirse en domador de leones" ... su primera pregunta no será :
Daha önce anlamadığın bir şeyi anlamak güzel bir duygu. Fakat sorun şu ki, bir şeyi anladığın anda, daha çok soru ortaya çıkıyor.
Es hermoso comprender algo que antes no podías comprender, pero el problema es que en el momento que comprendes algo, ese algo genera más preguntas.
Belli ki, teknik direktör Martin Luther tüm hücumcuları sokmaya karar verdi. Maçın bitmesine iki dakika kala bunu yapmalı da. Büyük soru şu :
Obviamente el entrenador Martin Luther ha decidido ir a por todas y en efecto debe hacerlo, a sólo dos minutos para el final.
Ve dedim ki, "Ben senin evladın değilim. Size sadece bir soru sordum efendim, tüm bilmek istediğim bunu gördüğünüzde neler hissettiğinizdir."
Le dije "No soy su hijo, simplemente preguntaba señor, eso era lo que quería saber, conocer lo que pensaba sobre ello"
Evet, bir aday için güzel bir soru, kaldı ki, cevabım da şu, elbette ki...
Mi respuesta, por supuesto, sería...
Asil soru su ki tüm bunlar yasal miydi?
La pregunta real es esta. ¿ Era todo esto legal?
Şimdi asıl soru şu ki ;
La única pregunta ahora es :
Dün akşamki seansta Bella Tanios'a şu soru soruldu : "O korkunç adamla neden evlendin?" Elbette ki kocası Jacob'dan bahsediyordu.
En la sesión espiritista de anoche a Bella Tanyos le preguntaron por qué se había casado con un hombre terrible, refiriéndose a su marido Jacob.
Soru su ki sen neden burdasın, Pacey?
La pregunta es ¿ por qué estás en detención?
Aniden, 911'i arıyorsun bir polise gizli saklı varsayım numarası yapıyorsun ve bütün bunlar bir şekilde gizemli bir kadına bağlanıyor. Ve tabii ki ortaya şu soru çıkıyor :
De pronto, llamas al 91 1 le haces preguntas hipotéticas a un oficial de la ley y todo esto gira en torno a una misteriosa mujer fatal lo cual impone una interrogante :
İnanıyorum ki fırsatı değerlendirdin... futbol kariyerini bitirmek için, hiç soru sorulmadı.
Aprovechó para acabar con su carrera sin que le hicieran preguntas.