Tas перевод на испанский
90,560 параллельный перевод
Bir keresinde mezar taşını tek eliyle söktüğünü görmüştüm. Ayrıca evcil hayvan mezarlığıyla oldukça ilgili.
Lo he visto mover una lápida con una mano y está completamente obsesionado con el cementerio de mascotas.
Dünyanın bildiği şey... yardım görevlileri taşıyan bir ISAP uçağı dün akşam Rusya sınırı içinde Ural Dağları'nın uzak bir bölgesine düştü.
Lo que el mundo sabe... un avión ISAP que llevaba voluntarios se estrelló anoche en una región remota de los montes Urales dentro de la frontera rusa.
Altına bakmadık taş bırakmayın.
No dejes piedra sin mover.
Buraya yeni taşınmışsınız gördüğüm kadarıyla.
Ya veo, te mudaste recientemente.
Ben taşınmadım.
No me conmovió.
Annem ve ben buraya yeni taşındık...
Mi madre y yo acabamos de mudarnos, así que...
Annem Riverdale'e taşındığımızı söylediğinde, Bunu bir fırsat olarak kullanıp belki daha iyi bir ben olmak için kendimle bir anlaşma yaptım.
Así que, cuando mi madre dijo que nos mudábamos a Riverdale, hice un pacto conmigo misma para usar esto como una oportunidad para convertirme tal vez, con suerte, en una mejor versión de mi misma.
Riverdale'ye nereden taşındınız?
¿ Dónde estuvo antes de trasladarse aquí?
Archie. Neden yeni bir kimlik ve sürekli taşınıyorsun?
- ¿ Por qué la nueva identidad, el moverte de un lugar a otro?
Futbol oynamayı çok seviyorum. Ancak bu formayı taşımak sadece futbolu seven bir kaptanı hak ediyor.
Me encanta jugar al fútbol, pero su alineación merece un capitán que solo ame el fútbol.
Jason'dan nefret ediyordun, şimdi de Polly karnında onun bebeğini taşıyor.
Odiabas a Jason y ahora Polly está embarazada con su bebé.
Hayır, taş kesmiş gibi uyuyordu. Minnettarım.
No, estaba dormida como un tronco.
Şu Mullah'ın vücudunu... taşıyorlar.
Basta de tonterías.
Taşınmak iyi fikir.
Este cambio podría ser bueno para ti.
Daha yeni Midnight'a taşındım.
Me acabo de mudar a Midnight.
Neden buraya taşındın?
¿ Por qué te mudaste aquí?
Buraya yeni taşındım.
Me acabo de mudar.
Bu yüzden buraya taşındık.
Por eso estamos aquí.
- Sırf kart taşırım da.
- Porque solo uso tarjeta.
11 kiloyu kesinlikle taşıyabiliriz.
Podemos cargar 11 kilos.
Bir şeyler yemeye hazır mısın diye bakmaya geleceğim.
Volveré a ver cuándo tás preparao para meterte algo en la panza.
Shay Dağı'nın uzak kısmına barışı sağlayabileceğimiz yere taşındık.
Nos mudamos a la parte más lejana de la montaña Shay donde pudimos practicar nuestro camino en paz.
Tanrım, hiç güzel değil.
Joer, Señor, sí que tás bueno.
Buradan taşındım da.
Me fui del pueblo.
Bir dakika, taşındı mı diyorsun yani?
Espera, espera, un segundo. ¿ Dices que se ha mudado?
İki inçlik iletim hatları 7,200 volt taşıyor.
Dos cables de cinco centímetros conduciendo 7.200 voltios.
Taşımana gerek yok.
No tienes por qué llevármelas.
Onun iyiliği için, Holden'a yakın olmak için eve taşındığını söyleriz.
Por su bien, simplemente le diremos que te mudas a casa para estar más cerca de Holden, ¿ de acuerdo?
Tanrım, buraya taşınacağım.
Dios mío, voy a mudarme aquí.
Ama bilim ve teknolojiyi kullanarak öbür tarafa ulaşma düşüncesi Dr. Frost, Arthur'un fikrini bir üst seviyeye taşıyordu.
Pero la idea de usar la ciencia y la tecnología para alcanzar el más allá, el doctor Frost solamente estaba llevando la idea de Arthur al siguiente nivel.
Kate'in gizli görev yerini bir sonraki seviyeye taşımak... konusunda iki kere düşünmem gerekiyor.
Hace que me lo piensa dos veces sobre mover la infiltración de Kate al siguiente nivel.
Yeni bir eve taşındık.
Estamos en una casa nueva.
- Taşınmış.
Lo movieron.
Bir araba ile taşınmış olabilir değil mi?
Colocado boca abajo.
Sonra Finch'in cesedini barın avlusuna taşıdı.
Luego trasladó el cuerpo de Finch al patio del pub.
Ölüm tehditleri aldı ve sürekli ailesiyle birlikte taşınmak zorunda kaldı.
Y recibió amenazas de muerte Y se vio obligado a mudar constantemente a su familia.
Araştırmalara göre, ölüm riski taşıyan yan etkilere nadiren rastlanıyor. Yılda 10.000 kadında 11'den az vakayla karşılaşılıyor. Maruz kalanlar ölüm riski bulunan kan pıhtılarının görülme oranının iki katına...
Aunque los efectos colaterales potencialmente letales son raros menos de 11 casos cada 10000 mujeres que lo usan por año las familias afectadas señalan que la incidencia de coágulos mortales se duplica...
Babanla birlikte toplayıp aklamaları için bu iki beye taşıdığınız 100 milyon dolarlık uyuşturucu parası hariç.
Salvo por los $ 100 millones del narcotráfico que tu padre y tú recogen y trasladan para que los laven estos caballeros.
Yarın sabah ilk iş taşınacağımızı çocuklara söyleyeceğiz, emlakçı arkadaşın Linda'yı arayıp evi satılığa çıkaracağız.
A partir de mañana a la mañana, tras decirles a los niños que nos mudamos llamaremos a tu amiga de bienes raíces, Linda, y publicaremos la casa.
Eşler, anneler, babalar, yeni bir işe başlayıp aileleriyle taşınırlar.
Los maridos, padres, madres y esposas se mudan todo el tiempo.
Sürekli taşınırlardı.
Se mudaban a diario.
Anne babanız da bize taşınsa iyi olur belki.
Quizá tus padres quieran mudarse aquí.
Onlar buraya taşınır, ben de başka yere.
Quizá ellos puedan mudarse aquí y yo quedarme allí.
Yeni bir yere taşınmak hiç kolay olmaz.
No es fácil estar en un nuevo lugar.
Bir şekilde taşıdığı virüsü kendine bulaştırdı muhtemelen sorgulayamamaları için.
De algún modo, se inoculó a sí mismo con el virus que portaba, probablemente para que no le pudieran interrogar.
Yaptığın seçimleri düşünüp taşınacaksın.
Mientras contemplas las elecciones que tomaste.
Daenerys Targaryen taşındıktan bir gün sonra gelip alabilir.
Daenerys Targaryen podría retomarlo cuando te termines de mudar.
İnsanın aklına Eski Taş'tan Jenny'nin çalışmaları geliyor. Ormanın Çocukları'ndan geldiğini iddia eden üçkağıtçı.
Me hace acordar a Jenny de Piedrasviejas la embustera que decía ser descendiente de los Hijos del Bosque.
Ama cellat taşında öldü.
Y murió en el bloque del verdugo.
Babam idam taşına sürüklenirken o platformda Joffrey ve Cersei'nin yanında duruşunu hatırlıyorum.
Me acuerdo de ti, parada en ese estrado con Joffrey y Cersei cuando arrastraron a papá al bloque.
Senin yüzünden işimi başka bir yere taşımam gerekecek.
Gracias a usted, tendré que llevar mi negocio a otro lado.