Yok birşey перевод на испанский
4,515 параллельный перевод
Yok birşey. Kafanı tut.
Mantenga su cabeza.
Gerçi sadece kitap ve kağıtlardan başka birşey yok ama.
Está llena de cuadernos y libros. Venga.
Bak bu yaptığımızda garip birşey yok.
De hacer una montaña de una cosa natural.
Yapacak birşey yok...
Si no tengo más remedio...
Umuttan başka birşey yok.
Que ya casi no hay esperanzas.
Öyle birşey yok Pascal, inan bana.
No, Pascal, no está orgullosa. Se lo aseguro.
Yapabileceğin birşey yok, kurallar böyle.
No es mi culpa, es la ley.
Eğer senin rızan gerekliyse, korkacak birşey yok.
Si hace falta tu consentimiento estoy tranquilo.
Ama destek diye birşey yok.
Pero no hay refuerzos.
Hatırladığım fazla birşey yok
Recuerdo que me gustaba la forma en que sonaba.
Sana birşey olacağı yok.
Nada va a sucederte.
Kazanmak için yapmayacakları birşey yok.
Solo quieren ganar.
Kıyafetlerimden başka birşey yok beyefendi.
- Eso es todo lo que tengo, señor
Tanrı diye birşey yok.
Dios no existe.
Biriyle konuşmak ya da elinden birşey yemek için izin yok.
Hablar, o comer, tampoco.
- Artık biz diye birşey yok Eric.
- No's no seamos más, Eric.
Birşey olduğu yok.
Nada de lo que está pasando.
- Birşey yok.
Nada.
Burada böyle birşey yok. Ancak... - Heykeli duymuşsunuzdur.
Aquí no hay nada de eso excepto la vista desde arriba del Coloso.
- Buradan birşey almanıza imkan yok.
- No podrán sacarla de aquí.
Dinle beni, içimde olmayan birşey için buna gerçekten ihtiyacım yok.
Mira, yo no necesito que se trata de algo que no lo es.
Konuşamayacağımız birşey yok.
No hay nada que no se puede hablar.
Birşey yok.
Nada.
- Burada birşey yok.
- Ahí no hay nada.
Bu soruşturmada onların hiç biri yok... PCC ile ilgili birşey yok, isim de yok, alakası yok.
En esta investigación no aparece el PCC, ninguno de ellos... ninguna fecha, ningún nombre.
Burada birşey yok.
No hay nada aquí.
Diğer zamanlar diye birşey yok! Ne?
No hubo otros momentos.
Gerçekten başka birşey yok mu?
Hermana Inés, ¿ a qué viene esa turbación?
Ona söyleyeceğin birşey yok muydu?
Tienes algo que decirle, ¿ no?
Anlatacak pek birşey yok.
No hay mucho que contar.
Meraklanacak birşey yok.
Nada de qué preocuparse.
Utanılacak birşey yok.
No tienes que avergonzarte.
Öyle birşey yok.
No existen.
Bundan daha çok istediğim birşey yok, Simon.
Me encantaría, Simon.
Doğru, ki zaten öyle birşey yok.
Cierto, que totalmente no la tiene.
Kutlanacak birşey yok.
Nada que celebrar.
Evde seninle kalıp, yüzlerce film izlemekten daha çekici gelen hiç birşey yok. Ve tabii bir de o kadınları bir daha görmemekten.
No hay nada más atractivo para mí que estar en casa contigo viendo cien películas y nunca a esas mujeres nuevamente.
- Yapabileceğimiz birşey yok mu?
- ¿ No hay nada más que podamos hacer?
Bu yüzden yapabileceğin birşey yok.
Así que no hay nada que puedas decir.
Benim ölümümde acınacak birşey yok.
No hay piedad en mi muerte
Üzgünüm buna yapabileceğim birşey yok.
Lo siento que no soy capaz
Ama dert edecek birşey yok.
Pero eso es aoky
Onların ölümünde üzülecek birşey yok.
No hay compasión en sus muertes.
Ellerimde birşey yok.
Tengo las manos vacías.
Sana söyledim, birşey yok.
Será nada.
Seninle ilgili yanlış olan birşey yok, Alma.
No te pasa nada malo, Alma.
Aslında hiç birşey yok.
Nada de nada.
Gerçekten, ilginize teşekkür ederim. Çok nazik bir hareket ama ortada endişelenecek birşey yok.
De verdad aprecio su preocupación, es muy dulce pero no hay nada de que preocuparse
Bunda mantıksız olacak birşey yok. O bir hırsız.
Lo único que he sido ha sido racional
Bunun hakkında yapabileceğin çok birşey yok, değil mi?
Bueno, no hay mucho que puedas hacer al respecto. ¿ Verdad?
Bir kızı seven bir erkek olarak, Fark ettim ki böyle birşey yok.
Como un tío que ama a una mujer, me doy cuenta de que no existe tal cosa.
birşey 36
birşey değil 209
birşey sorabilir miyim 18
birşey olmaz 30
birşey söyle 33
birşey mi oldu 44
birşeyler 19
birşey olmadı 22
birşey yok 115
birşeyler söyle 44
birşey değil 209
birşey sorabilir miyim 18
birşey olmaz 30
birşey söyle 33
birşey mi oldu 44
birşeyler 19
birşey olmadı 22
birşey yok 115
birşeyler söyle 44