Au перевод на французский
651,872 параллельный перевод
Ve saldırıları basına duyurmayacağız.
Et nous avons décidé de ne rien annoncer au sujet de l'attaque.
Carnegie Hall'da çalıyor olabilirdin.
Tu pourrais être en train de jouer au Carnegie Hall.
- Ne, ama zehirleme... - Başta bizi de şaşırttı.
Quoi, l'empoisonnement était... une leurre, ça nous a bien eue au départ.
Ne yani, sadece yanlış zamanda yanlış yerde mi bulundum?
Qu'est-ce que tu racontes, que j'étais juste au mauvais endroit au mauvais moment?
Koridorda merdiven görmüştüm.
J'ai vu des escaliers à l'arrière au bout du couloir.
Tek bir fark var, belinde iğne deliği yok.
La seule différence ici, il n'a aucun point de prélèvement au dos.
Bölgeyi hemen boşaltmalıyız.
Il faut évacuer ce secteur au plus vite.
Babanla ilgili olarak geldik.
C'est au sujet de votre père.
En azından ben Happy'le hiç evlenmedim.
Au moins je n'ai jamais été marié à Happy.
Tamam, pekâlâ, Enerji Bakanlığı'ndan Bay Macholz'u arayacağım ve ona rüzgâr tarlasına doğru yola çıktığımızı söyleyeceğim.
OK. Je vais appeler Mr. Macholz du Département d'Énergie, et lui dire qu'on va au parc éolien.
Walt'ın Enerji Bakanlığı'na girmesini istediğine emin misin?
Vous êtes sur de vouloir que Walt aille au D.E.E?
Tamam çocuklar, Sly türbin sunucusuna bağlandı.
Les gars, Sylvester est connecté au serveur de la turbine.
Enerji Bakanlığı'na bize bir şans daha verdikleri için teşekkür ederiz.
Et merci au D.E.E de nous avoir donné une autre chance.
Sly'ın kalbinin kılmasına hazırlan ; üç, iki, bir...
Préparez-vous au cœur brisé de Sly dans trois, deux, un...
Walt, düğün için forma giriyorum ama halter kaldırma için 900 kilo beni aşabilir.
Walt, je me suis mise au sport pour le mariage, Mais tirer 900 kilos pourrait être un peu beaucoup pour moi.
Yani, türbinin parçalarını tekrar ayarlayarak bir vinç yapabiliriz tıpkı Happy'nin garajda zorlama testi için kullandığı teçhizat gibi.
On pourra reconfigurer des parties de la turbine pour faire un treuil, tout comme le treuil qu'Happy utilisé pour le stress-test de l'engin au garage.
Türbin döndükçe, halat etrafına sarılıyor, ama bize en azından vinçe sarılacak 1.5 metrelik halat lazım.
Comme la turbine tourne, le câble s'enroule autour, mais nous aurons besoin d'au moins 1,5 mètre de câble pour envelopper le treuil.
Şimdi, kamyonetin kasasından muşambayı al ben de dikiş yerini kapatmak için bir ısı kaynağı bulacağım.
Prenez la bâche au fond du camion et je vais trouver une source de chaleur qui va sceller la couture.
- İşinize dönün.
Remets toi au travail.
Ve bu arada, 2001 ulusal şampiyonasına katıldım ve piramidin tepesindeydim bebeğim.
Oh, et au fait, j'ai été championne nationale, et j'étais en haut de la pyramide, bébé.
Galiba başardık. Madem bir kaç dakika sonra daha sağlam bir zemine basacağız sana birkaç şey söylemek istiyorum.
Puisque nous serons au sol dans quelques minutes,
Fakat ayak uyduramasam bile, değerli bir ekip üyesi, bir arkadaş olarak kendimi kanıtladım sanıyordum fakat sanırım siz beni her zaman bir ikinci sınıf olarak gördünüz.
Mais même si je ne peux pas suivre, je pensais au moins avoir de la valeur comme membre de l'équipe, comme ami, mais je suppose que tu me vois toujours comme inférieur.
Şimdi Happy'le birlikte kabinin üstüne çıkın kabloya tutunun ve ardından kabini ayırmak için halatı serbest bırakacağız.
Maintenant, toi et Happy devaient monter sur le toit, vous accrocher au câble, et on coupera le câble pour détacher la nacelle.
Felaket tellallığı yapmak istemem ama takviyeli örgülü çelik adına... -... nasıl keseceğiz halatı?
Je déteste être le porteur de mauvaises questions, mais comment, au nom de l'acier tressé renforcé, allons-nous couper le câble?
O zaman koşar adım iki kilometre önce önünden geçtiğimiz silah...
Alors on ferait mieux de retourner au magasin d'armes que nous avons croisé à environ 1.5 kilomètres d'ici.
daha çok ağırlık atmanız lazım. Atılabilecek her şey zaten atıldı.
Tout ce qui pourrait être jeté est déjà au sol.
O halata tırmanın ve sıkı tutunun.
Grimpez au câble et accrochez-vous.
- Deniz Kuvvetleri'nde aldığın nişancılık beratına ne oldu?
Hey Cabe, qu'en est-il de la qualification au tir des Marines?
Bu en etkili noktanın bir adım ötesi kesin kalp krizidir!
Un cheveu au-dessus, c'est l'arrêt cardiaque garanti!
Pekâlâ, ben de kontrol kulübesine enerji takip yazılımını bağlayıp amperin tetani bölgesinde kaldığından emin olabilirim.
Je peux me brancher au logiciel de surveillance de l'énergie dans la salle de contrôle pour être sur que les ampères restent dans la zone de tétanie.
Avuçlar ve parmaklarda ikinci derece yakınlar var ama nabız güzel.
Brûlures au second degrés sur les paumes et les doigts, mais le pouls est bon.
- Hayır, değil çünkü Sly ve aylak arkadaşlarıyla oynamaya Ahmaklar Dünyası'na gidiyorsun.
Non, parce que tu vas jouer au "Nerd World" avec Sly et son clan de tarés.
Pekâlâ, o zaman işe koyulalım.
Mettons nous au travail.
Dürüst olmak gerekirse, Leonard diğer hatta ve boş odalarını teklif ediyor.
Pour être honnête, j'ai aussi Leonard au téléphone, et il me propose sa chambre d'ami.
Penny, bu el ilanında işgal eden kişiye geldiği yazıyor. Ama dairelerimiz değiştiği için sana mı yoksa bana mı geldiğini anlamadım.
Penny, cette circulaire est adressée au "locataire", mais avec l'échange de nos apparts, j'ignore si c'est à toi ou à moi.
Onları bir ara parka çıkaralım da beraber oynasınlar.
On devrait les emmener au parc pour qu'ils jouent ensemble.
Ve sana verdiğim hediyeye gelince. "Beni şaşırt" demiştin. Ne güzel şaşırttım ama değil mi?
Et au vu de ton cadeau, tu m'as dit de te surprendre et bon sang, je l'ai fait.
O zaman onu sabit tut da doldurulmuş olarak düşüneyim.
Garde-la au moins immobile pour que je crois qu'elle est empaillée.
Bilgin olsun, kavga ettikleri zaman ağlarsan seni McDonalds'a götürürler.
Et pour info, si tu pleures pendant qu'ils se disputent, ils t'emmèneront au McDo.
Ne güzel, başının üzerinde bir çatı olmadan yıldızları seyretmeni kolaylaştırır.
Super, tu pourras plus facilement regarder les étoiles sans un toit au-dessus de ta tête.
Ele geçirilmek gibiydi ama şeytan tarafından değil.
C'est comme être possédé, mais au lieu de Satan, c'est...
- İşe koyulalım mı?
On se met au travail?
Yemek olmak yerine yemeğe çıkmak falan işte.
Sortir pour déjeuner au lieu d'être le déjeuner.
İş yerinde bir kaza geçirdim. Kaydım ve çorba çuvalımın üzerine düştüm.
J'ai eu un accident au travail, j'ai glissé et je suis tombé sur mon sac de soupe.
Düşünüyordum da Halley'yi bu hafta sonu hayvanat bahçesine götürebiliriz. Sen işe dönmeden önce ailecek bir zaman geçiririz.
Je me disais qu'on pourrait peut-être amener Halley au zoo ce week-end, pour passer un peu de temps en famille avant que tu ne retournes travailler.
Sheldon, hastasın işte, yatağa dön.
Sheldon, tu es malade, retourne au lit.
Çalışmam gerek.
Ce dont j'ai besoin, c'est d'aller au travail.
Laboratuvara geldiğin zaman biraz tuhaftın zaten.
Tu avais l'air un peu dérangé quand tu es venu au labo.
Laboratuvara mı?
Au labo? !
Söylemek istemiyordum ama işe geri dönmekle ilgili sıkıntılar yaşıyorum.
Je ne voulais pas te le dire, mais... J'ai vraiment du mal à retourner au travail.
İşe geri dönersem, Halley'yi terk etmiş olacağım.
Si je retourne au travail, j'abandonne Halley.