Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ H ] / Hep

Hep перевод на французский

74,100 параллельный перевод
Neden beni hep zor durumlara sokuyorsun Caleb?
Pourquoi me mets-tu toujours dans des situations difficiles, Caleb?
Bu gösteride hep birlikteyiz ve birlikte öleceğiz.
Nous sommes tous ensemble dans cette attraction, et puis nous mourons.
Hep birlikte oturup yemek yer ve konuşuruz.
Je nous ai préparé à manger. On peut tous s'asseoir et passer un bon dîner et parler.
Hep beni bulursun.
Tu pourras toujours me trouver.
Eğer bir şeyler planlıyorsan senin hep bir adım önünde olacağım.
Si tu planifies quelque chose, j'aurai toujours une longueur d'avance sur toi.
Senin hep bir adım önünde olacağım.
J'aurai toujours un coup d'avance sur toi.
Hayatım hep istediğim Kaliforniya rüyasına dönüştü.
J'ai vécu le rêve californien.
Ama son zamanlarda hep iş seyahatindeyim. Yalnız başına kalıyor.
J'étais en déplacement récemment, elle a dû rester seule.
Çatal bıçak takımını hep unutuyorsun.
Tu oublies toujours les couverts.
Hep küçük bir kız kardeşim olsun istemişimdir.
J'ai toujours voulu avoir une petite sœur.
Hep mesaiye kalıyorsun.
Toujours à travailler tard.
Alistair'ın zayıf yanı hep kibri olmuştur.
La fierté a toujours été la faiblesse d'Alistair.
Bir şey buluruz. Hep buluruz.
Je trouverai quelque chose.
Hep bir bit yeniği vardır.
Il y a toujours un piège.
Hep kolay olanları soruyorsun.
C'était plutôt simple.
Öyle bir ihtimal hep vardı.
C'est toujours un risque.
Emiliano hep uslu.
Emiliano est toujours gentil.
Hile hurda bunlar hep.
Tout cela, c'est une arnaque.
Hayvancılık hep vardı, hep var olacak.
Ça a toujours existé et ça existera toujours.
Seninle hep gurur duymuşumdur.
J'ai toujours été fier de toi mon gars.
Üvey annen hep böyle çok mu konuşur?
Ta belle-mère est toujours aussi bavarde?
- Hep böyle söylerler.
- C'est ce qu'ils disent toujours.
Hep benim de bu hastalıklardan birine yakalanacağımdan korktum.
J'ai toujours eu une peur paranoïaque d'avoir une de ces maladies.
Hep genç bir yaşta kalp hastalığına yakalanacağımı düşünmüştüm. Çünkü hem babam hem de büyükbabam kalp krizleri geçirmişti.
J'ai toujours cru que j'aurais jeune une maladie cardiaque, parce que mon père et mon grand-père en ont eue.
Ama bana hep güçlü kemikler için süte ihtiyacımız olduğu söylendi.
Mais on m'a toujours dit que le lait rend les os solides.
Bütün bu bölgede domuz ya da hindi çiftlikleri hep siyahi veya Latin bölgelerine yakın oluyor.
Et dans la majeure partie de cette zone, les habitations des porcs et des dindes, c'est là qu'habitent les Noirs ou les Hispaniques.
Tip 1 diyabetin önlenmesinin imkânsız olduğunu düşünmüştüm hep.
J'ai toujours cru qu'il n'y avait pas de prévention pour le diabète de type 1.
Örneğin McDonald's, hep tam zamanlı altı çalışana sahip, bizim bulduğumuz kayıtlara göre, bu kişilerin maaşları bu hükumet programınca ödenmekte ancak finanse edilmesi onları düzenleyen üreticilerce yapılmaktadır.
McDonald s, par exemple, a six personnes à plein temps, selon nos informations, dont les salaires sont payés par ce programme gouvernemental, mais fondé par les producteurs qui le régulent.
Bu yüzden bu gıdalar okullarımızda ve pazarlama mesajları genç ve daha küçük yaşlar için bu sayede çocuklar hep yanlış türde yiyeceklerin ağına takılır.
C'est pourquoi les écoles servent ces aliments et s'adressent à un public de plus en plus jeune pour que les enfants soient accros à toutes sortes de mauvaise nourriture. On peut faire plein de parallèles.
15G ORTALAMA 30G TAVSİYE EDİLEN ORTALAMA GÜNLÜK LİF Ama, konuşmalar genelde hep protein üzerine. Bana göre protein onlarca yıldır sihirli bir pazarlama kampanyasının odağı.
Mais on tend à ne parler que des protéines, donc pour moi, c'est cette campagne magique de marketing qui avantage les protéines depuis des décennies.
Haklıydı. Köpek dişlerinin hep et yemek için olduğunu düşündüm ama hangi hayvan bu küçük dişlerle öldürüp çiğ şekilde yer ki?
Je croyais que les canines étaient pour la viande, mais quel genre d'animal pourrait tuer et manger de la viande crue avec ces mini-dents?
Hep birlikte Azra'ya gideceksiniz.
Et vous allez tous à Azra ensemble.
Bu adamla zarlarımız hep yek gelir biliyor musun?
Tu sais combien de fois on a joué au chat et à la souris avec ce type?
Hep küçük olarak kalacaksın.
Tu seras toujours mon bébé.
Hep birlikte olalım baba.
Reprends-toi, papa.
- Jimmy. Sürekli pislik içindeydi ama, hep pisti.
... et elle se salissait tout le temps.
Hep döner.
Elle tourne toujours.
- Hep bir planı vardı, değil mi?
Il prévoyait toujours tout, non? Oui.
Gerçek adımı yazsınlar hep olduğum adamı.
Qu'ils y indiquent mon véritable nom, l'homme que j'ai toujours été.
Genelde ilk yorumlarımız hep yanlış çıkar.
Nos théories initiales changent sans arrêt.
Jöle getiriyor hep.
Elle m'a apporté de la gelée.
Tüm bu süre boyunca seni hep destekledim. Sana imrendim.
Et toutes ces années, je t'ai soutenu, je t'ai admiré, je m'en suis remis à toi.
Sana hep iyileceğimi söyledim.
Je t'ai toujours dit que j'irais mieux.
Biz de vardık, hep birlikte.
On l'a montée tous ensemble.
Hep çalışıyor. Kimseyle görüşmüyor.
Elle travaille sans arrêt et ne voit personne.
Daryl'ın beni aldattığını düşündüğümde sevişirdik, gözlerini kapatırdı, ben de hep kimi düşündüğünü hayal etmeye çalışırdım.
Quand je doutais de Daryl et qu'il fermait les yeux pendant l'amour, j'essayais de deviner à qui il pensait.
Ama brownie'yi hep ben yaparım.
C'est moi, d'habitude.
Hep böyle katillerle mi buluşursun?
Tu rencontres souvent des tueurs?
Ama konuşan hep yumruklar olmaz.
Il s'agit pas toujours des poings.
Hep bir yerden sen çıkıyorsun, değil mi?
Il se passe toujours quelque chose avec toi.
Pazarları hep spreyliyor.
Tous les dimanches.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]