Sadece bir oyun перевод на французский
526 параллельный перевод
O prenses değil. Tehlikeli bir kadın. Bu büyük aşk sadece bir oyun.
Et comme c'était le plus grand idiot bord elle s'est proposée de le pêcher.
Ne fark eder? Sonuçta bu sadece bir oyun.
Après tout, ce n'est qu'un jeu.
Bu sadece bir oyun, durma ateş et.
- Ce n'est qu'un jeu. Vas-y.
Yani bu sadece bir oyun mu?
C'est juste un jeu? Oui!
- Sadece bir oyun olduğunu biliyorum. Ama şimdi kendini bırakırsan, "idare eder" dersen, ileride de böyle olursun.
Ce n'est qu'un jeu, mais quand on renonce, on devient un lâche.
Bu savaş sadece bir oyun.
Cette guerre est un jeu.
Sadece bir oyun!
Juste une partie.
Neyse ki sadece bir oyun.
Par chance, ce n'est qu'un jeu.
"Çubuk oyunu sadece bir oyun değildir yaşayan bir canlıdır."
"Le mikado ce n'est pas que du bois. " C'est un organisme vivant. "
Sonuçta, bu sadece bir oyun.
Ce n'est qu'un jeu, après tout.
Bu sadece bir oyun.
Ce n'est qu'un jeu.
- Ama Ippolita, sadece bir oyun.
- Mais, Ippolita, ce n'est qu'un jeu!
Bir oyun Oliver, sadece bir oyun.
C'est juste un jeu, Oliver.
Bu sadece bir oyun. "
C'est qu'un jeu. "
Bu sadece bir oyun mu? " dedi.
C'est qu'un jeu "?
Sadece bir oyun daha ve sonrasında rahatsın.
Encore un coup et j'arrête.
Sen de, "Bu sadece bir oyun. Kapa çeneni artık" demek istemiyor musun?
T'as pas envie de dire Écoute, c'est qu'un foutu jeu.
Ayrıca, sadece bir oyun, katılmış olmak yeterli saçmalıklarını anlatma bana.
Et ne dites plus "un jeu partout".
Satranç asla sadece bir oyun değil, dostum.
Les échecs ne sont jamais une partie de plaisir.
Sadece bir oyun.
Juste un jeu.
- Bu sadece bir oyun, Silvia.
- C'est juste un jeu, Silvia.
Bu sadece bir oyun.
Dites-vous que c'est un jeu.
Sinirlenme, sadece bir oyun.
Ne te fâche pas. Ce n'est qu'un jeu.
Çünkü bunun sadece bir oyun olduğunu sanıyordum.
Car je croyais que ce n'était qu'un jeu.
Bunun sadece bir oyun olduğunu unutmamalıyız.
N'oublions pas que ce n'est qu'une pièce de théâtre.
Bu sadece bir oyun!
C'est juste un jeu!
Sadece bir oyun!
juste un jeu!
- Bu sadece bir oyun unuttun mu?
- C'est qu'un jeu, tu te souviens?
- O, sadece bir oyun, Centauri.
- C'était un jeu, Centauri.
Bu sadece arkadaş arasında küçük bir oyun.
- Entre personne de confiance.
Yani bu oyun sadece bir şaka mıydı?
- Ce n'était qu'une blague?
Asma suratını, kötü bir oyun yazdın sadece.
La pièce est ratée.
Ve gördüğüm o tekrarlayan rüyalar sadece zihnimin yarattığı anlamsız bir oyun değil. Bana bir uyarı olarak gönderildi. Bu evde beni bekleyen felakete karşı bir uyarı!
Mon rêve n'est pas une chose insignifiante, mais un avertissement contre la terreur qui m'attend ici.
Bu sadece yeni bir oyun. Bu insanlar benim sinirlerime dokunuyor.
Pour moi, "El Libre" et sa fille ne sont qu'une affaire.
- Hayır, bilmiyoruz, ama bir şeyi biliyoruz : oyun oynama! Sen sadece bir çocuksun!
- Nous savons une chose, c'est que tu n'agis pas du tout comme le membre d'une expédition scientifique, petit chenapan!
Hayır, öyle bir şey yok. Sadece küçük bir oyun oynuyoruz.
Non, nous jouions seulement à un petit jeu.
- Sadece adil bir oyun.
- Non, le fair-play.
Tüm bu aptal hayvan insanların her birinin içinde sadece oyun oynarken dışa vurdukları bir kişilikleri var.
Dans chacune de ces bêtes humaines, il y a une personnalité qui ne se révèle que dans le jeu.
- Arkadaşlar arasında bir oyun sadece.
- Un accident entre amis.
Hayatım, cinayeti çözemesem bile, sadece edindiğim tecrübelerden bir kitap, bir oyun hatta bir film çıkar.
Même si je ne le trouve pas, je peux en tirer un livre, une pièce, un film!
Sadece seni kandırmak için bir oyun oynuyorduk.
C'était un jeu.
Bu oyun sadece iptal edilmekle kalmayacak, fakat sizlerden hiçbirinin herhangi bir sahnede çalışmamanızı da sağlayacağım!
Je veillerai à ce que vous ne remontiez sur scène ni l'un ni l'autre.
- Sadece lanet bir oyun!
Juste un fichu jeu!
Kendinden emin bir şekilde onlara bunun sadece kahrolası bir oyun olduğunu anlat.
Dites leur bien... que ce n'était... qu'un fichu jeu.
Sadece oyun oynayan bir çocuktun
Deux coeurs ont fait le printemps
Sadece senin bir oyun lazım bize.
Une seule! C'est tout!
Sadece rakamsal bir oyun, değil mi? Vücutları saymak. Tek bildiğiniz bu.
On comptabilise les cadavres, et c'est tout!
Sadece oyun oynamak için bir odam mı var yani
J'ai une pièce rien que pour jouer?
Sizin firarınız sadece yüzeysel bir oyun.
Vos évasions, c'est un truc d'aristos!
Sadece iyi bir oyun istedim.
Je ne voulais qu'une pièce à succès.
Ve çocukluk da sadece eğlenmek için özgürce oyun oynayabileceğin bir dönem olmalı. Anlarsın ya.
L'enfance est une période où l'on est libre de faire un sport simplement pour s'amuser.
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24