Sıkıntı yok перевод на французский
1,140 параллельный перевод
Görünüşüm hakkında mağrur olmadım hiç, bu yüzden sıkıntı yok.
Je n'ai jamais fait grand cas de mon apparence donc tout va bien.
Senin için bir sıkıntı yok.
C'est tout parle pour toi.
Sen ve benim aramızda bir sıkıntı yok.
N'est-ce pas?
O konuda bir sıkıntı yok.
On n'a pas de soucis de ce côté.
Talipten yana sıkıntı yok. Ama bu dişi, seçimini çoktan yapmış.
Il n'y a aucune pénurie de prétendants, mais cette femelle a déjà arrêté son choix.
Bir sıkıntı yok gibi.
Il n'agit pas sous la contrainte.
Artık sıkıntı yok oldu!
Je n'ai plus mal.
Herkes giriş için 20 sterlin ödüyor... sıkıntı yok.
Ils paient tous 20 livres pour entrer.
Evet, şu an sıkıntı yok.
Ouais, tout va bien maintenant.
Bak, bu geceyi onun yanında geçirmen gerektiğini düşünüyorsan benim için sıkıntı yok.
Tu sais, si tu veux aller la voir ce soir... je ne suis pas contre
Dışarıdan adam sokmuşlar sanırım ama sıkıntı yok üniversitede voleybol takımındaydın, değil mi?
Je pense qu'ils ont recrutés un pro. Mais c'est bon. Parce que tu as fait du volley à l'université.
Bir sıkıntı yok değil mi?
Tout va bien?
Sıkıntı yok.
C'est cool.
Hayır, idrarla ilgili bir sıkıntı yok. Teşekkürler.
Non, on... on a assez d'urine, merci.
Narnia'da kızarmış ekmek sıkıntısı yok, Ed.
Narnia est loin d'être à court de toasts, Ed.
Dans konusunda sıkıntım yok.
Danser, aucun problème.
Sıkıntım yok dediğin şeyi bir göster hele.
T'entends quoi par "aucun problème"?
Demekki sana sana vereceğim 15 bin için kendimi sıkıntıya sokmama gerek yok.
Ca m'évite d'avoir à vous arnaquer des 15 000 $ que je vous aurais dus.
O adamın, bizim ne kadar sıkıntıyı atlattığımız konusunda hiçbir fikri yok.
Il ignore sans doute ce que nous avons enduré, maman et moi.
Kırıntısı bile yok. İyisin.
Non, aucun signe de cacahuète.
- Paradan yana sıkıntım yok.
- J'ai de l'argent.
Herhalde onda yeteneğin kırıntısı bile yok.
Il n'a probablement aucun talent.
Ama pek para sıkıntısı yok o halde.
Et pour l'argent, ça va?
Başka bir deyişle, tecrübeniz de hiç yok. Bu yüzden şans dilemekle kendinizi sıkıntıya soktunuz. Aracılığınızla işten uzaklaştırıldım.
- En d'autres mots, vous n'avez aucune expérience dans l'édition, mais parce que vous avez persisté à vouloir leur demander une chance, alors vos frères vous renvoient à moi.
Biraz oturun, yer sıkıntımız yok.
Asseyez-vous, on a plein de place.
Sınıf tekrarını karşılayacak imkanlarımız yok biz de öğretmenler düzeni sağlamakta sıkıntı çekmesin diye yaşı büyük olanlarla küçük olanları karıştırmak istemiyoruz.
Nous n'avons plus les moyens pour les redoublements et mettre des enfants plus âgés dans les petites classes est ingérable pour les professeurs responsables du maintien de l'ordre.
Ve sonra gençleşerek yeniden sıkılaşan vokal bağlar titreme ve sarsıntıyı yok edecek, ve bazı durumlarda sesi bir oktav yükseltecek.
Les cordes vocales renouvelées et retendues éliminent les tremblements, les secousses, et montent parfois la voix d'un octave.
Sıkıntılı şimdi de Steve Burris.Onun hakkında birşeyler buldum Ölüm ilanı ve onun Adam ile hiç bir alaksı yok
Rusée. Bon, Steve Burris d'un autre côté, j'ai effectivement trouvé quelque chose sur lui. Sa rubrique nécrologique.
Seni bilmem ama bende bilgi kırıntısı bile yok.
Je ne sais pas pour toi, mais je me noie dans les informations.
Baban konusunda sıkıntılı zamanlar geçirdiğini biliyorum ama mutlu olmanın sakıncası yok.
Je sais que tu en as bavé avec ton père et tout, mais tu as le droit d'être heureux.
Hayır maymun sıkıntılarım yok.
J'ai pas de problèmes d'agent.
Ama benim maddi sıkıntım yok.
Mais j'ai pas de problèmes d'argent.
Sıkıntı falan yok.
Ben, y a pas de problème.
Bayan Hutton'ın bir sıkıntısı yok.
Miss Hutton ne doit pas être dérangée. Et j'ai reçu des ordres.
- Canını sıkma, bir sıkıntıları yok.
- Ne t'occupe pas d'eux ils vont attendre
Harika, çünkü hiç sıkıntın yok.
Ça a l'air bien parce qu'il n'y a pas de problème.
Bir şey olduğu yok, yani neredeyse sıkıntıdan aklımı kaçıracaktım.
Pour rien, je m'ennuyais à mourir.
Bir sıkıntın yok?
Pas de tracas?
Bill kendi karavanını getirmiş. Yani oda sıkıntısı yok.
Bill a son mobilhome, donc il y aura plein de place.
İlaç sıkıntısı yok mu?
Vous rationnez.
İlaç sıkıntısı yok mu?
On ne rationne pas?
Ve ailede doğurganlık sıkıntısı yok, öyle mi?
Il n'y a pas de problèmes de fertilité dans votre famille?
Ufacık zeka kırıntısı bile yok mu?
Tu n'as vraiment aucun bon sens?
Dediği gibi. Onların zaman sıkıntısı yok.
Comme il a dit, ils ont tout leur temps.
Konu açısından bir sıkıntım yok diyelim.
Je suis blindé, question contenu.
Komadaymış gibi davranma lüksüm yok veya senin amigo kız olman, bunlardan hiçbiri normal değil, çünkü Charles Charles sırrımızı tüm dünyaya duyurmakla ilgili hiç sıkıntı çekmez!
Je n'ai pas le luxe de prétendre ça ou que tu sois pom-pom girl, ou que tout ça soit normal, car Charles Charles n'a aucun problème à révéler notre secret au reste du monde!
Gecenin erken saatlerinde bir sıkıntımız vardı ama şimdi sorun yok.
On a eu problèmes plus tôt, mais... plus maintenant.
Cidden kızmış olmalısın. - Hayır. Sıkıntı yok.
Non, tout va bien.
Ve hafızanda olay günü bankada olanlara ilişkin bir kırıntı yok.
Et vous n'avez aucun souvenir de ce qu'il s'est passé le jour où il est venu.
Şüpheliden yana sıkıntımız yok.
On ne manque pas de suspects.
İki gecedir sıkıntısı yok.
les deux dernières nuits.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65