Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ Z ] / Zamanı

Zamanı перевод на французский

428,001 параллельный перевод
Veba zamanındaki karmaşayı öğrendim. Havariler Amentüsü'nü ezberledim ve oldukça küfürlü gece ranza muhabbetine katıldım. Orada üçüncü bacağın sandığımdan çok daha farklı bir şey olduğunu öğrendim.
J'ai appris beaucoup de choses, j'ai retenu tous les Principes des Apôtres, et en discutant avec les autres campeurs, j'ai découvert que la troisième étape va plus loin que ce que je croyais.
Önüme bakmanın zamanı geldi.
Il est temps de passer à autre chose.
ESPN zamanını hatırlıyor musun?
Tu te souviens la fois avec ESPN?
- Hareket etme zamanı! - Hareket etme zamanı.
On y va!
Hareket etme zamanı! Hareket etme zamanı!
On y va!
Parti zamanı. Yani, Duane'in Ünlü Hap Ruleti zamanı geldi!
L'heure est à la fête, alors c'est l'heure de la célèbre Roulette de Duane!
Değil mi? - Hala konuşmak için zamanınız var, değil mi?
Tu as encore le temps de la faire changer d'avis.
Klasik müziği her zaman çok sevdim ama babam dişçi müziği derdi.
J'ai toujours aimé la musique classique mais mon père appelle ça de la musique pour cabinet.
Blake'in maçlarda tutmadığım zaman Colts'un kazanamadığı şanslı Colts havlumu sevdiğini hatırlamıyorum.
Je n'ai aucun souvenirs de Blake avec ma serviette porte bonheur des Colts, que je serre fort à chacun de leur match, et si je ne le fais pas, ils perdent.
Her zaman doğru olanı yaparım.
Toujours a faire ce qu'il faut.
Tamam, istediğiniz zaman girin.
Vous pouvez y aller quand vous voulez.
Kendim hakkında iki ilginç gerçek var biri her firma için geçerli bir soru diğeri zaman olursa tüm dünya için cömert bir yorum.
J'ai deux faits intéressants sur moi, une question pertinente sur chaque société, et, si on a le temps, un commentaire concis sur le monde en général.
Küresel bir tohum şirketinde çalışmak benim için her zaman bir rüyaydı.
Ça a toujours été mon rêve de travailler chez un semencier.
Ama yapboz yapacağımızı söyleyip sonradan yapmadığımız zaman noel noel olmaz.
Mais ce n'est pas Noël si on ne dit pas qu'on va faire des puzzles et qu'on ne les fait pas ensuite.
Neden çoğu zaman görmezden geldiğin bir şeyle bu kadar çok ilgileniyorsun?
Pourquoi tu tiens tellement à quelque chose que tu ignores la plupart du temps?
Dinleyin, daha şimdi oğluma paranın sorumluluğu hakkında çok yüklendim bu yüzden bunun olması için hiç ideal bir zaman değil.
Écoutez, je viens de faire sévèrement la morale à mon fils pour avoir été irresponsable avec son argent, donc ce n'est pas le moment idéal pour que ça arrive.
Eğer bu iş böyle yürüyecekse o zaman ben yokum. Kendi işimi yaparım ya.
Tu sais, si c'est comme ça, alors j'arrête.
O zaman bir şey yemeden evden çıkmıyorsun.
Tu es donc parti sans rien manger.
Tamam, gelme o zaman.
D'accord. Ne viens pas.
O zaman kesinlikle en mükemmel gömleği bulmamız gerek.
Il nous faut donc trouver la parfaite chemise.
Elçi misin sen? O zaman ona güvenlik şifrelerini değiştirdiği için teşekkürlerimi ilet.
Donc tu vas lui dire merci d'avoir changé les codes, et que je veux récupérer mes outils dans l'entrepôt.
- Hayır. O zaman elçiye ihtiyacım yok, tamam mı?
Bon, j'ai pas besoin d'un messager, ok?
Tamam o zaman, toplantıya çağırdığımda geleceksin.
D'accord mais quand je fais une réunion, tu rappliques.
Buluştuğumuz zaman bir çaresine bakarız.
On va devoir trouver un moment pour se rencontrer.
Mekanı bulmam zaman aldı.
J'ai mis longtemps à trouver l'endroit.
Senin için bir şey yaptım, her zaman bakıp beni hatırla diye.
Je t'ai fait ça pour pas que tu m'oublies.
Sadece işlerin biraz zaman geçince... daha kolay olacağını düşünmüştüm.
J'espérais que ça serait plus simple avec le temps.
Gun'un alışması biraz zaman alıyor.
Faut s'habituer au flingue.
Zirveye giden yol her zaman dümdüz değildir.
La route vers le sommet est sinueuse.
- Ve her zaman... o şeyin uçacak gibi olduğunda... - En az.
Minimum.
O zaman kadehlerimizi Kurt Zehnder, Charlie Cartwright, Miguel Fernandez, ve 8113'ün tüm ölenleri için kaldıralım.
Levons nos verres à Kurt Zehnder, Charlie Cartwright, Miguel Fernandez et à tous ceux du 8113e qui sont tombés.
Her zaman inançlı!
Toujours fidèles!
Her zaman ileriye! Tanrıya şükür Zehnder vardı... yoksa şu an başkaları bizim için kadeh kaldırıyor olabilirdi.
Toujours prêts! Vive la piètre constitution de Zehnder. - Sinon on serait pas là.
Onu şu an... hastaneye götürüyorlar. Birkaç saate çıkmış olurlar. Ne zaman eve gidebiliriz?
Il va passer quelques heures à l'hôpital.
Havalimanı açılır açılmaz, sizi buradan çıkaracağız. Tamam, ne zaman olacak?
Dès que les aéroports auront rouvert.
Buna tutunman gerek bebeğim, çünkü... içinde bulunduğum bütün durumlarda devam etmemi sağlayan şey... her zaman sahip olduğum için minnettar olduğum şeylerdi.
Tiens bon. Chaque fois que j'ai été dans la merde, j'ai tenu le coup en pensant à la chance que j'avais.
Gitme zamanı.
On y va.
- Kaşı o zaman. Sevgilin nerede?
Alors, on va creuser.
O zaman son çıkan göt nasıl yeleği detone etti? Onu beyninden vurdum.
Comment le dernier a activé le gilet?
Ne zaman yeniden açılacak.
- Il rouvre quand?
Eve ne zaman geldiğin konusunda bir bilgin var mı?
Tu sais quand tu rentres?
Sıradaki kim o zaman?
À qui le tour? Connie?
Ama her şey zaman aldığından hala suç sorunu var.
C'est comme tout, ça prend du temps. donc le crime est toujours un gros problème pour eux.
Zor bir zaman olduğunu biliyorum, o yüzden soracaklarım için şimdiden özür dilerim ama her bilgi önemli.
Je sais que c'est une période difficile pour vous, donc je m'excuse à l'avance sur ce que je vais demander, mais chaque information est cruciale.
Zaman kısıtlaması ve vaka yoğunluğu nedeniyle en verimli yolun bu olduğunu düşünüyorum.
Étant donné le temps contraint et notre montagne de dossiers, je pense que c'est la façon la plus efficace de faire.
- O zaman niye kaçtın?
Alors pourquoi vous être enfuie?
Benden söylemesi, girmek için zaman kolluyor.
Je te dis, elle cherche juste une entrée
Sarılmak zorunda değildim bir daha ne zaman görüşeceğiz muhabbeti yoktu.
Pas de câlin obligatoire, pas de conversation étrange pour savoir quand est-ce qu'on va se revoir.
- Zamanım yok anne.
Pas le temps maman.
İddiaya varım, harika zaman geçirdim seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum diyor.
10 dollars que c'est elle, pour te dire qu'elle a passé un bon moment, et qu'elle veut te revoir.
Diyor ki "Harika zaman geçirdim."
Et elle dit, " J'ai passé un bon moment.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]