Zamanımız tükeniyor перевод на французский
227 параллельный перевод
Zamanımız tükeniyor! Zamanımız tükeniyor!
On n'aura pas assez de temps.
Zamanımız tükeniyor.
Notre temps est fini. Qu'est-ce que ça veut dire?
Zamanımız tükeniyor onu hemen bulmak zorundayım.
On ne peut pas attendre. Je dois le retrouver.
- Hala bir şey yok Zamanımız tükeniyor!
Qu'elle donne à nos vies un sens nouveau.
Zamanımız tükeniyor.
Le temps passe.
Zamanımız tükeniyor.
Le temps travaille contre nous.
Zamanımız tükeniyor, Doktor.
Nous n'avons plus le temps.
- Dukat, zamanımız tükeniyor.
- Dukat, le temps presse.
- Anlıyorum. Zamanımız tükeniyor, Piper.
Le temps presse, Piper.
Zamanımız tükeniyor.
Nous sommes en retard.
Zamanımız tükeniyor, Komutan.
- Nous manquons de temps.
Daha yalnızca iki güverte bitirebildik. Zamanımız tükeniyor.
Nous n'avons pu fouiller que deux ponts.
Zamanımız tükeniyor.
On n'a plus le temps.
Zamanımız tükeniyor
- Nous n'avons plus le temps.
Acele et, zamanımız tükeniyor.
- Faites vite. Le temps presse.
Zamanımız tükeniyor.
Nous manquons de temps.
Mesele şu ki, zamanımız tükeniyor.
Le fait est que nous n'avons pas beaucoup de temps.
Komiser Choi, zamanımız tükeniyor.
Capitaine Cho nous arrivons à la fin du délai.
- Ama zamanımız tükeniyor.
- pires que ça, avant. - Mais on n'a plus le temps.
- Zamanımız tükeniyor.
- Nous allons manquer de temps.
Zamanımız tükeniyor!
Le temps presse!
Onarmaya çalışıyorlar, ama zamanımız tükeniyor olabilir.
Ils essaient de réparer. Il se peut qu'on manque de temps.
Eski karınız endişelenmekte haklı. Zamanımız tükeniyor.
Votre ex-femme a raison d'être inquiète, le temps presse.
- Evet. - Lütfen. Zamanımız tükeniyor.
S'il vous plaît, on perd du temps.
- Şu ucubeden ne haber? - Zamanımız tükeniyor.
- Quoi de neuf avec le minable?
Tanrım, 18 saat. Zamanımız tükeniyor!
Il reste que 18 h. On rentrera pas à temps.
Deunan, zamanımız tükeniyor!
Dunan, on n'a plus le temps.
Eh, izlediğiniz her şeyde gösterisi, zamanımız tükeniyor.
Quoi que ce soit, il ne nous reste plus beaucoup de temps.
Zamanımız tükeniyor çünkü.
Mais on n'a plus le temps.
Zamanımız tükeniyor ve biz hiçbir şey var, tekrar, gitmek için hiçbir şey.
On n'a presque plus de temps et on n'a rien. Rien!
Anne! Zamanımız tükeniyor!
Maman, aide-moi!
Kim, zamanımız tükeniyor, tabii eğer "şey" yapacaksak.
Kim, on va manquer de temps, si on va, tu sais, s'amuser.
Zamanımız tükeniyor.
On n'a plus beaucoup de temps.
Zamanımız tükeniyor, Nicholas.
Le temps nous est compté.
Bir saniyemiz yok. Rehineleri kurtarmak için zamanımız tükeniyor.
On manque de temps pour sauver les otages.
Zamanımız tükeniyor.
Nous n'avons plus de temps.
Aslında, zamanımız tükeniyor, bitireceğim ve seni burada durdurmak zorundayım.
Vous savez quoi? On va manquer de temps, donc, je vais devoir vous arrêter là.
Zamanımız tükeniyor.
J'ai de moins en moins de temps!
Zamanımız tükeniyor, Biz Magic School geri gidemez beri bizim için güvenli değil çünkü, ben tüm iyi büyülü yaratıklar burada küçük bir liste derlenmiş bize yardımcı olduğunu geçmiş. Ve biz karşı ne hiçbir fikrim yok.
Le temps manque et on ignore ce qui se passe.
Zamanımız tükeniyor.
Nous sommes pressés.
Ama zamanımız tükeniyor, Julia.
Mais le temps presse.
çünkü zamanımız tükeniyor.
Parce qu'il ne nous reste plus beaucoup de temps.
- Shawn, 97 takım ikinci tura geçti. - Zamanımız tükeniyor.
97 équipes sont en 2ème manche.
Ama dediğin gibi, zamanımız tükeniyor.
Mais comme vous le disiez, le temps presse.
Fakat zamanımız tükeniyor, Andy.
Mais le temps fait défaut, Andy.
Zamanımız tükeniyor!
Nous manquons de temps!
Kuzeye yapılan teslimatları tamamlamak için zamanımız tükeniyor, değil mi?
On manque de temps pour essayer de finaliser les livraisons au nord?
Kayıp iki insanın hayatı tehlikede elimizde somut bir delil yok ve zamanımız tükeniyor.
Deux personnes ont disparu. On n'a aucune piste et le temps est compté.
Israrlı taleplerimden ötürü özür dilerim kutsal babamız, ama zaman tükeniyor ve benim ısrarlarım, İngiltere kilisesinin değerli hayatını tehdit eden şeyleri konuşmak içindi.
Je regrette d'être aussi importun, Votre Sainteté, mais le temps presse et mon affaire concerne la survie même de l'Eglise d'Angleterre.
Zamanımız tükeniyor.
Le temps presse.
Neredeyse zamanımız tükeniyor, Jack.
On n'a plus le temps.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144