Ne biliyorsun перевод на португальский
9,927 параллельный перевод
"Uzun Ömür Girişimi" hakkında ne biliyorsun söyle.
Diz-me, o que é que sabes sobre a Iniciativa Longevidade?
Peki ya acı ile ilgili ne biliyorsun?
O que pensas sobre a dor?
Onun hakkında ne biliyorsun?
O que sabe sobre ela?
O ihtimali devre dışı bıraktığımı ne biliyorsun?
O que te faz pensar que exclui essa possibilidade?
- Ağabeyinin geçmişiyle ilgili ne biliyorsun?
- Quem sabe o passado do teu irmão?
Peki ya sen benim hakkımda ne biliyorsun?
O que sabes sobre mim? Responde-me.
- Şu heykel ile ilgili ne biliyorsun?
O que sabe sobre aquela estátua? Aquela?
Ne biliyorsun?
O que sabes?
Ballard hakkında ne biliyorsun?
O que tens sobre a Ballard?
Film hakkında ne biliyorsun?
- O que sabes sobre isso?
Alison DiLaurentis hakkında ne biliyorsun?
O que sabes da Alison DiLaurentis?
Elia Berkeley cinayeti hakkında ne biliyorsun?
O que é que sabes sobre o assassínio da Elia Berkeley?
- Tayland hakkında ne biliyorsun?
O que sabes sobre a Tailândia?
Onun hakkında gerçekten ne biliyorsun?
O que sabes realmente sobre ele?
Adam hakkında ne biliyorsun?
O que sabes sobre este tipo?
Yusuf Qasim hakkında ne biliyorsun?
E o Yusuf Qasim?
Yusuf Qasim hakkında ne biliyorsun?
O que sabe sobre Yusuf Qasim?
Les Turner hakkında ne biliyorsun?
O que sabes sobre o Les Turner?
Benim hakkımda ne biliyorsun ve kime anlattın? Kolaymış.
O que sabe sobre mim, e quem lhe contou?
Louis bunu sekreter listesinin üstüne koymuş o listeyi hala saklıyorum çünkü seni hala önemsiyorum ve sen bunların ne yaptığını biliyorsun?
O Louis pô-lo em cima da lista das secretárias que guardei para ti, porque ainda me preocupo contigo.
Ne yaptığımı biliyorsun. Evet biliyorum.
- Sabe o que fiz.
Sen ne olduklarını nasıl biliyorsun?
Como sabes o que elas são?
- Ne istediğimi biliyorsun, - çünkü aynı şeyi istiyoruz.
- Sabes o que eu quero porque também queres.
- Benim yüzümden ne kadar acı çektiğini biliyorsun.
Sabes o que sofreu por minha causa.
Tek umudumuzun ne olduğunu biliyorsun değil mi?
- Sabes qual é a nossa esperança?
- O halde ne yapacağımı biliyorsun.
Então, compreendes o que vai acontecer a seguir.
Bu hep böyleydi. Bu yüzden de veda edecek kelimeleri bulmanın benim için ne kadar imkansız olduğunu biliyorsun.
Sempre conheceste, e é por isso que já sabes que é impossível para mim...
Ne zamandır biliyorsun?
Há quanto tempo sabes?
Onların ne kadar kötü olduğunu herkesten iyi sen biliyorsun.
A empresa do teu pai. Sabes melhor do que ninguém como eles são sinistros.
Ne olduğunu biliyorsun.
- O que foi? - "O que foi?" Tu sabes o que foi.
Sen bu kablonun ne işe yaradığını nereden biliyorsun?
E sabia que era esse cabo como?
Ne istediğimi biliyorsun.
Sabe muito bem o que quero.
Her zaman ne yaptığımı nereden biliyorsun?
Como sabes o que costumo fazer?
- Ne demek istediğimi biliyorsun. - Pekâlâ, evet.
- Sabes o que eu quis dizer.
Ne yaptığını biliyorsun.
Sabes o que fazes.
Adın ne? Adımı biliyorsun zaten.
- Tu sabes o meu nome.
Biraz önce "sıradakini" okudum, Sıradaki ne demek biliyorsun, değil mİ?
Mas a Kerry aqui é a rainha da pilha de manuscritos e ela veio ter comigo a dizer que acabara de ler o próximo "O Que Vem a Seguir".
- Ne olduğunu biliyorsun.
- Quando o quê? - Sabes a que me refiro.
Bekar bir anne olmanın ne kadar zor olduğunu biliyorsun.
Sabes como é difícil ser mãe solteira.
Onun ne olduğunu biliyorsan, kullanamayacağını da biliyorsun o zaman.
Se sabes o que isso é, então sabes que não consegues usá-la. Não.
Ne yaptığını biliyorsun.
Você sabe o que fez.
Hakkımda ne biliyorsun Bay Pelham?
O que é que sabe sobre mim, Sr. Pelham?
Hadi, Edward, ne istediğimi biliyorsun...
Vá lá, Edward, sabe o que eu quero. A minha ânfora.
- Bunları ne işe yaradığını biliyorsun değil mi?
Sabe o que são?
Eğer olursa, ne yapacağını biliyorsun.
Se não ficar, sabe o que tem de fazer.
Ne yapman gerektiğini biliyorsun.
Sabes o que fazer.
Defiance'ın benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun ve başka şansım olsaydı...
Tu sabes o quanto Defiance significa para mim, - e se tivesse outra opção...
Mide yıkatacak kadar aşırı olmasın. Neil'ne sever biliyorsun.
- Não a ponto de ficar a cair para o lado.
Ne zamandır biliyorsun?
- Há quanto tempo sabes?
Ofsaytın ne olduğunu zaten biliyorsun. Evet.
- Sabes o que é fora de jogo?
Bu topluluğun turistlere ne kadar dayandığını biliyorsun.
Sabes quanto é que esta comunidade depende dos turistas?