Yıldızım перевод на португальский
3,401 параллельный перевод
Ben bir yıldızım.
Eu sou uma estrela.
- Parlak bir yıldızım.
- Uma estrela brilhante e estrondosa.
Benim yıldızım da son derece zehirlidir.
E os meus shuriken estão muito envenenados.
Mago doğruyu söylüyor Güneşim ve Yıldızım.
O Mago diz a verdade, meu sol-e-estrelas.
Güneşim ve Yıldızım yaralanmış.
O meu sol-e-estrelas está ferido.
Yaranı temizlemesine izin ver Güneşim ve Yıldızım.
Deixai-a limpar a vossa ferida, meu sol-e-estrelas.
Gezegenimiz bu noktaya kadar var olamayabilir. Ama, ola ki oldu, bu durumda yıldızımızın son ölüm acılarına tanıklık edecek kavrulmuş ve çorak bir avuç kayadan başka bir şey kalmayacak.
O nosso planeta poderá não sobreviver até este ponto, mas se tal acontecer, restará pouco mais do que uma rocha queimada e estéril para testemunhar o final agonizante da nossa estrela.
Artık önemli olan konu, yıldızımızın içeriye doğru patladığıdır.
O que importa agora é que a nossa estrela começou a implodir.
Artı, yıldız, son derece nadir şansı o kadar - biz geri döndük Başladığımız yere.
Além do mais... estas estrelas são raríssimas, e a probabilidade de... Então voltamos à situação inicial.
Tanıştığımız insanlar Novus'taki geçidin bir deprem sonucunda zarar gördüğünü ya da yıkıldığını düşünüyor.
As pessoas que conhecemos acreditam que o Stargate em Novus, foi danificado ou destruído por um terramoto.
Anlaşıldı, ben tamamım, ya sen? Tamam mıyız?
- Está tudo pronto?
Şarj için kullandığımız yıldızları biliyorlar,... tedarik için geçitten yararlandığımızın da farkındalar.
Sabem quais as estrelas que usamos para recarregar, sabem que usamos o portal para nos reabastecermos.
Yıldız geçidi Komutanlığı,.... konukçu bir bedene bilinç aktarımı yapabilen..
O Comando do Stargate conhece raças alienígenas que conseguem descarregar uma consciência para um corpo hospedeiro.
Bunun ne zaman, hangi yıldızlarda olacağını bildiğimi söyleyemem... Keza, bunu evrene bakışımızı nasıl değiştireceğini de...
Não tenho a pretensão de saber quando isso será em que estrelas irá acontecer ou até como isso irá mudar a nossa visão do Universo.
Bu kızı 19 yıldır seviyorum, Ben. Bu hayatımın yarısı demek oluyor.
Eu amo esta miúda há 19 anos, Ben, é metade da minha vida.
Baban 65 yıldır buranın saygı duyulan bir vatandaşıydı ve birden mantıklı davranmayı reddedip en kutsal yasalarımız çiğnedi.
Espera mesmo que eu colabore? O seu pai foi um cidadão estimado durante 65 anos. E depois de repente, decidiu abandonar a razão... e violar as nossas leis mais sagradas.
â ™ ª Söyle, yıldız bezeli sancağımız â ™ ª â ™ ª dalgalanıyor mu â ™ ª
Então, porque é que não consegues olhar para mim de frente? Estás com medo?
Sonunda tam bir yıldız oldu, anasını satayım.
Acabou a comer uma estrela de rock.
Tabii, tıpkı bir yıldız polis takımı gibi.
Certo, tipo uma polícia "All-Star Team"
Ama Macau'da açtığımız kulüp yıldız gibi parlıyor.
Mas a jóia da coroa é um clube em Macau.
- Evet bir yıldız olacağım.
- Sim, seria uma estrela.
Ucuz iş gücünü sömüren denizaşırı bir ülkede en fazla 10 dolara mal edilmiş bir çantayı 4000 dolara aldım demek için gün boyu alışverişte boş boş dolanan tüketici olarak bilinen programlanmış robotlar olarak bakıldığında bu beyin yıkama düzeyine korkuyla birlikte hatırı sayılır bir saygı duymanız gerekir.
Temos que pasmar perante o nível da lavagem cerebral onde estes robôs programados conhecidos como "consumidores" vagueiam pela paisagem só para entrar numa loja e gastar, digamos 4.000 € numa bolsa que custa provavelmente 10 euros para produzir numa fábrica clandestina no exterior, só pelo status que essa marca supostamente representa na cultura.
Beni beş yıldır görmediğim bir adamla birlikte yaşamaya mı yollayacaksınız?
Vais me mandar viver com um tipo que não vejo a cinco anos?
Senin gibi bir rock yıldızının Bradford'da işi ne? Seni daha önce nerede gördüğümü hatırladım.
- Já sei onde te tinha visto.
Ama 10 yıldır yalnız kalmadım ve korkuyorum.
Estou sozinha há dez anos e estou a enlouquecer. Vá lá, Al. Não estás sozinha.
Eğer bunları yaparsak ve her hafta ayağımızı yorganımıza göre uzatırsak onca yıldır bedavaya orada yaşamamıza izin verdiği için Maw Maw'a verecek 20 dolarımız olur.
Se fizermos tudo isso e cumprirmos o nosso orçamento semanal, teremos... Vinte dólares restantes para começarmos a pagar à Vó por todos os anos em que lá vivemos de graça.
Bekle, rock yıldızının burada kaldığını mı söyledin?
Calma aí, disseste que o roqueiro estava aqui?
nasıl gidiyorsun? 'Ayı adam bana deli olduğu için, Ve dengesiz rock yıldızı bağırsaklarımı deşmek istediği için,
Porque tem o homem do urso zangado comigo, e o roqueiro perigoso a querer estripar-me.
Star Wars'un hikayesi ise şöyle, hatırlamayanlar için biraz anlatayım : İmparatorluk "Ölüm Yıldızı" denen dev bir makine yapar.
Mas a história de "A Guerra das Estrelas", para os que não se lembram, diz que o império criou uma máquina gigante chamada a "Estrela da Morte".
Örneğin imha edilecek gezegenlerdeki canlılara Ölüm Yıldızı sakinlerine satmak üzere el yapımı kenevir çanta ve gurme kahve gibi lüks ürünler ürettirdiler.
Por exemplo, criaram programas para que os habitantes de planetas que iam ser destruídos, pudessem vender artigos de luxo como sacos de cânhamo e café gourmet aos habitantes da Estrela da Morte.
Lukas, seninle ilk karşılaşmamız çok iyi geçmemiş olabilir. Ama takımımıza katıldığın için çok mutluyuz. Bu yılki kamu hizmetine, Ehrenfeld'e hoş geldin.
Lukas, apesar da nossa primeira reunião não ter corrido lá muito bem, estamos felizes por te juntares à equipa, por isso bem vindo ao teu ano de serviço civil em Ehrenfeld.
Yıldız mı?
O quê?
Ben bir film yıldızıyım.
Sou uma estrela de cinema!
- Yıldız arması takmalıyım.
Eu tinha que usar uma estrela.
- Yıldız arması mı?
Uma estrela?
Aynı yıldızı takmanız utanç verici. - Avukatım ve temsilcim.
É uma vergonha ver-te com a mesma estrela!
Michael'ın Gümüş Yıldızı mı vardı?
Michael tinha uma?
Oates'un Gümüş Yıldızı neden aldığına baktım.
Imprimi a citação de Oates para a Estrela de Prata.
CIA neredeyse on yıldır hareketlerini takip ediyor ama ne zaman yaklaştığımızı sansak, ortadan kayboluyor.
A CIA segue os passos dele há quase uma década, mas todas as vezes que chegamos perto, ele desaparece.
Burada baktığımız şey evrendeki ilk yıldızlardan birinin patlama anındaki ölümüdür.
O que estamos a ver aqui é a morte explosiva de uma das primeiras estrelas do Universo.
Çünkü içinde yaşadığımız bu yapısal evren tüm o harikalar, yıldızlar, gezegenler ve galaksiler sonsuza dek var olamaz.
Porque este universo estruturado em que habitamos e todas as suas maravilhas, as estrelas, os planetas e as galáxias, não podem durar para sempre.
Olur da kainatın uzak geleceğine kadar yaşamayı başarabilirsek uzak gelecekteki atalarımızın sönmeye yüz tutmuş kalan son yıldız korlarından enerji elde etmek için medeniyetlerini kırmızı cüceler etrafında inşa ettiklerini hayal etmek mümkün. Tıpkı geçmişteki atalarımızın soğuk kış gecelerinde ısınmak için kamp ateşi çevresine toplandıkları gibi.
Se sobrevivermos até ao futuro distante do Universo, então é possível imaginar os nossos descendentes distantes a construírem a sua civilização em torno de anãs vermelhas para captarem a energia dessas últimas brasas estelares a desvanecerem-se, tal como os nossos antepassados se aglomeravam ao redor de fogueiras
Ve Amber gibi yükselen bir yıldızın bu fotoğrafı bayağı bir faturayı öder sanırım.
E com a estrela da Amber em ascensão, - essa foto valia algum dinheiro.
Bu trilyonlarca yıldızın bulunduğu ada,... 2.5 milyon yıl ışık yılı uzaklıktadır. Fakat her yıl bu ara yarım milyon kilometre kısalmaktadır.
Esta ilha com mais de um bilião de estrelas, situa-se a mais de 2,5 milhões de anos-luz, mas a cada hora que passa, essa diferença diminui em 500 mil km.
M.S 4 Temmuz 1054 yılında, yeni, parlak bir yıldız belirip, 3 hafta boyunca diğer yıldızları gölgede bırakacak derecede parlamıştır.
A 4 de Julho de 1054, surgiu uma nova estrela brilhante, e ofuscou todas as outras estrelas do céu noturno por mais de três semanas.
Yada başka bir yoldan izah etmek gerekirse, eğer evrendeki bütün insanları alıp... nötron yıldızındaki maddeler kadar sıkıştırsaydım... Tüm dünya bu yıldıza sığardı.
Ou, dito de outra maneira, se eu pegasse em todos os seres humanos no planeta e os comprimisse com a densidade de uma estrela de neutrões, então caberíamos todos dentro disto.
Fakat teleskoplarımızı galaksinin merkezindeki yıldızların... yörüngesine doğrulttuğumuzda, alışılmadık birşey gördük.
Mas quando apontamos os nossos telescópios às estrelas que orbitam o centro da nossa galáxia, vemos algo muito invulgar.
Bu, aydınlanma yolunun yaşamımızı ya da ölümümüzü anlamaktan değil, yıldızların yaşamlarını ve ölümlerini anlamaktan geçtiğini öğretiyor.
E ela ensina-nos que o caminho para a iluminação não está na compreensão das nossas próprias vidas e mortes, mas nas vidas e mortes das estrelas.
Uzak yıldızlarla tek temasımız, bize ulaşmak için evreni baştan başa geçen ışıkları sayesinde oluyor ve bu ışıklarda işlenmiş, evrenin neyden yapıldığı bilgisine kanıt olan bir şey var.
O nosso único contacto com as estrelas distantes é a sua luz que tem viajado por todo o Universo para chegar até nós, e codificada nessa luz, está a chave para entender de que o Universo é feito.
Rock yıldızı Dorian mı?
O astro do rock?
Kızımı neden dolaba uyuşturucuyla kafası karışmış bir rock yıldızıyla ürpertici ve sahte bir ilişkinin içine girmesine zorladım böylece isminin gazeteye çıkabilmesini mi?
Por que obriguei minha filha a entrar em uma relação falsa com um roqueiro drogado e enrustido para ter o nome no jornal?