English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ A ] / A little

A little Çeviri Türkçe

223,509 parallel translation
And a little bit later, I go into town.
Bir zaman sonra ben de şehre indim.
- Payback. When I first start make a little money, them a-sniff around like them want a taste.
Biraz para kazanmaya başlayınca kokusunu alıp tatmak istediler.
Now due to Zion's age, the case had been sealed, but I dug a little deeper and found that Zion committed his first murder at the age of 14 on the island of Antigua.
Yaşı nedeniyle Zion'un dosyası mühürlenmiş, ama biraz daha araştırdım ve ilk cinayetini 14 yaşında Antigua'da işlediğini öğrendim.
I... I think you should give the jury a little more credit than to fall for your obvious theatrics!
Sanırım jürinin senin bu teatral oyunculuklarına kanmayacaklarına biraz daha inanmalısın.
Sebastian, maybe back off a little.
Sebastian, belki biraz gevşemeli.
Can I ask you a question that you might find a little offensive?
Biraz kırıcı bir soru sorabilir miyim?
Isn't it a little racist?
Irkçı değil mi?
- Look, she's being a little... extreme, yeah, but she's got her reasons, okay? - She's psychotic.
- O bir psikopat
Church or bowling or, I don't know, go to the VFW hall, do a little square dancing.
Kilise olur, bovling olur ya da ne bileyim, gaziler salonuna gidip dörtlü danslara katıl.
Uh, sure, but I was hoping we could do a little something better than watch TV...
Tabii ama televizyon izlemekten daha iyi bir şey yapmayı umuyordum.
- A little fuckin'.
- Düzüşmek.
Girlfriend's a little heavy, Hank.
Kız arkadaş biraz fazla oldu Hank.
Look, does it need a little work?
Biraz tamirat gerektiriyor mu?
I gotta leave it a little long here to cover up some of that red neck.
Amele yanığı enseni kapamak için uzun bırakayım mı?
Okay. So, we wanted to get together... because we have a little news.
Pekâlâ, buluşmak istedik çünkü küçük bir haberimiz var.
It will be nice to have a little Bennett around.
Etrafta küçük bir Bennett'ın koşturması güzel olur.
Got a little morning sickness.
Sabah bulantılarım oluyor.
I know this whole thing with Heather sucks, but... With the passage of a little time, the healing'will begin.
Heather meselesi çok can sıkıcı, biliyorum ama zaman geçtikçe iyileşmeye başlayacaksın.
It's a little late now, isn't it?
Artık biraz geç, değil mi?
They did a little mug shot.
Sabıka fotoğrafını çekmişler.
I got a little gift for Heather.
Heather'a bir hediye getirdim.
Brought you a little present.
Sana ufak bir hediye getirdim.
I brought you a little gift.
Size hediye getirdim.
But don't you think I'm a little... old?
Ama sence de biraz yaşlı değil miyim?
Just cooking a little breakfast for my favorite girl.
En sevdiğim kıza kahvaltı hazırlıyorum.
Could be doing a little better on the boyfriend front, though.
Daha iyi bir erkek arkadaş bulabilirdin gerçi.
There's a little potato underneath the ham and bacon bits.
Jambon ve pastırma parçalarının altında küçük bir patates var.
I think I just need a little time.
Sanırım zamana ihtiyacım var.
Listen, Berto's in a little bit of trouble.
Bakın, Berto'nun başı dertte.
Oh, taking Abby on a little surprise trip for her birthday.
Abby'yi doğum günü için sürpriz bir geziye çıkaracağım.
And... brought you a little gift.
Sana da küçük bir hediye getirdim.
- All right, whoa! - Yes! That's a little too much love.
- Bu kadar sevmeseydin iyiydi.
I called in a little favor and got a couple tickets.
Bir tanıdıktan iki bilet ayarladım.
Yeah, there's a little diner there that serves great enchiladas.
Orada şahane enchilada yapan bir yer var.
Hey, I'll tell you what, next time I come down here, how about you and me, we do a little bit of wrestling, huh?
Bak ne diyeceğim. Bir dahaki gelişimde biraz güreşmeye ne dersin?
I had a little problem with the Charmin pyramid.
Charmin piramidinde sorun yaşadım.
Got a little kick.
Biraz yaktı.
Let me tell you a little bit about mine.
Sana söyleyeyim Biraz benim için.
Maybe a little.
Belki biraz.
I don't know, a little over $ 1,000.
Bilmiyorum, biraz fazla 1.000 dolar.
Okay, but there's just a little hitch in the giddy-up.
Tamam, ama var Sadece küçük bir aksaklık Başını döndürmede.
A little...
Birazcık...
Here's a little message from The Riddler.
The Riddler'dan bir mesajım var.
Okay, let me give you a little Celebrity 101, Ron.
Tamam, sana ünlülerle ilgili bir kural vereyim, Ron.
I'd like to visit a little. I don't even know anyone at my table.
Masamdaki kimseyi tanımıyorum bile.
Maybe because this is the one place we might both get in, that might make this whole thing a little less scary!
Belki burası ikimizin de girebileceği tek yer olduğu ve bu, tüm bunları daha az korkutucu hâle getirdiği içindir.
Actually, you know what? My... my stomach's feeling a little weird.
- Aslında midem biraz bulanmaya başladı.
'Cause I could draw a diagram with three stick figures and one little stick.
Üç çöp adam ve minik bir çöple şemasını çizebilirim.
He always was a bendy little feller.
Hep lastik gibi bir veletti zaten.
Look, when you guys were little, if I bought one of you a toy, I had to get the other one a toy.
Dinleyin. Küçüklüğünüzde birinize oyuncak aldığımda diğerinize de almam gerekirdi.
Cheer him on a little.
Onu biraz neşelendirmek istedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]