A little one Çeviri Türkçe
4,466 parallel translation
Can we have, um, a little extra dressing in, like, in a little one of these?
Ve biraz da ekstra sos ekler misiniz?
And a little one is a big animal still.
Ama yavru da olsa çok büyük hayvanlar.
Once Bodey gives you a little one, you'll be beside yourself. You'll see.
Bodey sana minik bir bebek verdiğinde,... aklın başından gidecek.
Can you imagine what these sweeties would look like if I had a little one sucking on them all day long like they were root beer big gulps?
Bir ufaklığın bütün gün bunları alkolsüz bira gibi büyük yudumlarla içmesiyle bu tatlışlar nasıl görünür düşünebiliyor musun?
And no one has a bigger heart than you, Dallas, even if your robot needs a little oil.
Kimsenin seninkinden büyük kalbi olamaz, Dallas robotunun biraz yağlanması gerekiyor olsa da.
I guess I'm just a little confused on why you never called me on one of those sleepless nights.
Merak ediyorum da, uykusuz geçirdiğin o geceler boyunca beni neden aramadın?
You're not the only one that could use a little team "Sparia."
Minik'Sparia'takımını kullanan bir tek sen değilsin.
Well... guess there is one thing we could do, but it might be a little touristy.
Ş ey... Sanırım yapabileceğimiz bir şey var ama birazcık turistik olabilir.
Well, one year, they had a float in the parade. One of the daughters fell off and she broke her little finger and they came to me, wanting me to sue the whole damn town.
Hatta bir senesinde yürüyüş sırasında kızlardan birisi düşmüştü ve küçük parmağını kırmıştı sonra da bana gelip, tüm kasabayı dava etmek istemişlerdi.
You're a little underdressed to be my plus-one.
Partnerim olmak için biraz sönük giyinmişsin.
A girl goes a little squirrely with no one to talk to.
Kızlar konuşacak birilerini bulamayınca delirebiliyorlar.
Suspected he was getting a little on the side, but not even I guessed this one.
Bir başkasıyla ilişkisi olduğunu düşünüyormuş.
Each and every one of you will be coming up here, individually, and telling us a little bit about yourselves.
Herbiriniz burda bireysel olarak kalkıp kendisini anlatacak.
Well, you could fall on a bunch of'em, and one could get spooked and crawl up your butt and build a tight little nest up there and start to have babies.
Birkaç tanesinin üstüne düşebilirsin ve bir tanesi de korkup popona kaçabilir ve orada kendine bir yuva kurup bebek doğurmaya başlayabilir.
No one will kick you out for liking it a little rough.
Hiç kimse birazcık kaba davrandın diye seni dövmez.
She came to me, already dressed in herbs, and a little top hat, black, tilted to one side.
Bana göründü, üzerinde yemek otları vardı. Bir de sağa yatırılmış siyah silindir bir şapka takıyordu.
he fans have spread the word about One Direction so much that I think it might be a little bit different this time.
One Direction ile ilgili o kadar çok şey yaydı ki... bu sefer biraz farklı olabilir bence.
But, you know, since you're one of the cool kids, maybe you could get the other ones to ease off a little?
Sen popüler çocuklardan biri olduğun için diğerlerine Luke'un üstüne gitmemelerini söylersin belki.
And we also know that cutting off communication with your father because he showed a little concern over your emotional well-being is, well... let's just say I'll be recommending a good private school to your mom and dad... one with only female teachers, possibly a convent.
Ayrıca duygusal açıdan incinmeni istemediği için babayla iletişimi koparmanın da ne kadar kötü bir şey olduğunu biliyoruz. Anne ve babana iyi bir özel okul önereceğim. İçinde sadece kadın öğretmenler olacak, hatta manastır da olabilir.
Somewhere in between, but... a little closer to the second one.
ikisinin arası, ama... ikinci söylediğine daha yakın.
I'm just one of a whole community of guys who are devoted to My Little Pony.
Ben de My Little Pony'ye düşkün erkekler grubunun bir üyesiyim.
She has a life interest in one third of Matthew's share of Downton, and a third of his other possessions, but everything else belongs to little George.
Matthew'in Downton'daki hissesinin yüzde otuzunda ömür boyu mülkiyet hakkı var. Sahip olduğu diğer şeylerin üçte birinde de. Ama diğer her şey küçük George'a ait.
There was only a little bit left in the first one.
İlk olanın içinde biraz kalmıştı.
That don't mean I can't make a little money off of them while I find out if one of them is Drew Thompson.
- Ama bu, aralarında Drew Thompson'ı ararken biraz da para kazanamayacağım anlamına gelmez.
One time he took me to D.C. for dinner - in a little five-seater.
Bir seferinde beni küçük beş koltuklu bir uçakla D.C'ye yemeğe götürmüştü.
Do one thing... take him a little further back.
Pekâlâ, onu biraz geriye götür.
Shouldn't that have been a little higher on the list, like, I don't know, maybe number one?
Bunun listenin az daha üstünde olması gerekmez miydi? Mesela 1 numara gibi?
Power can certainly render one a little giddy.
Güç insanı biraz sersem yapabilir.
But it's the only way I see us getting a little breathing room, and I'd rather cross my own line than sign their dotted one.
Ama bize yer açması için bulabildiğim tek yol bu ve onların sınırını aşmaktansa kendi sınırımı aşmayı yeğlerim.
One, did you get a little sun? You're glowing.
Bir, küçük bir güneş gibi parlıyorsun
And we're working it until we catch a fresh one, so... get your little heart a-pumpin'.
Yeni bir tane gelene kadar bunun üzerinde çalışıyoruz, yani o küçük kalbini biraz canlandır.
You better have a little chat with your, uh, partner there in, uh, cabana one.
Kabinedeki ortağınla küçük bir sohbette bulunsan iyi olur.
One little toss of Hannah's pretty blonde hair, and you turn into a fucking moron.
Hannah güzel sarı saçlarını sallayınca geri zekâlıya dönüveriyorsun.
One of the few happy memories I have with Daniel was when he was a little boy, and every Saturday,
Daniel'la ilgili mutlu birkaç anımdan biri şuydu.
After all, who amongst us haven't drawn a bath, lit a candle, put on a little Michael buble and knocked one out?
Sonuç olarak, aramızda küveti doldurmayan mum yakmayan, Michael Buble takılmayan ve otuz bir çekmeyen var mı?
And I was hoping to get a little special one-on-one time with you this weekend.
Ben de bu hafta sonu seninle baş başa zaman geçirmeyi umuyordum.
One : she must think a 15-year-old like me is just a little kid.
Birincisi : On beş yaşında olan beni, sıradan bir çocuk olarak görüyordu.
I'd say I have no one to blame but myself, except it's getting a little hard to remember exactly who "myself" is.
Bunun suçlusunun kendimden başkası olmadığını derdim ki kendimin kim olduğunu hatırlaması gittikçe güçleşiyor.
He was getting a little close to Vincent for my taste, but I managed to disrupt one of his studies.
Bana kalırsa Vincent'a yaklaşmak üzereydi. Ama çalışmalarından birini engellemeyi başardım.
I guess I'm just one of those dads that like to that like to bring a little something home from a business trip.
Ben de galiba şu iş gezilerinden dönüşte çocuklarına hediye getiren baba tiplerinden biriyim.
I put a little extra sauce on that last one.
Sonuncusuna biraz fazladan sos koydum.
One little adventure, and you turn into a prison warden.
Bir küçük macera, ve birden hapis gardiyanına dönüştün.
I thought if you could come over to the house in the next couple days, one night, and let's sit down and just have a little business discussion.
Düşündüm de eğer bir kaç gün içerisinde mekanıma gelirsen bir gece oturup ufak birkaç iş görüşmesi yaparız
- Mm-hmm. - Mr. McCoy brought the girls to see Tracey, everything was going fine, and then the youngest one started to play around a little bit.
- Mr. McCoy kızları Tracey'i görmesi için getirdi, herşey iyi gidiyordu, ve sonra küçük kız etrafta biraz oyun oynamaya başladı.
Because one was this big black guy, and the other was a skinny, little white dude.
Çünkü biri koca bir zenci diğeri de cılız, beyaz bir herifti.
Just this little redheaded one. He's a biter!
Bu biraz kızıl saçlı olmuş.
One of them gave me a little pocketknife as a keepsake.
İçlerinden biri bana hatıra olarak bir çakı vermişti.
One man should give her a little something back.
Bir erkek ona yaptıklarının karşılığını vermeli.
Not a... a big one, just, uh... enough that he deals a little bit on the side, and... he can never...
Tam bir bağımlı değil ama. İşte, evlilik dışı ilişkileri olsun asla tek bir kadına sadık kalamayacağı olsun...
We let this one play out a little while longer, we'll get'em, you'll see.
Caza karteli gibi. Bu şeyi biraz daha oynarsak gör bak onları da alırız.
Vanessa, you run a nice little hospital here, but let this one go.
Vanessa, burada küçük güzel bir hastane çalıştırıyorsun ama bir kez izin ver.
a little bit more 67
a little bit 790
a little bit of everything 17
a little 1985
a little while ago 61
a little tired 30
a little later 32
a little further 29
a little late 32
a little respect 43
a little bit 790
a little bit of everything 17
a little 1985
a little while ago 61
a little tired 30
a little later 32
a little further 29
a little late 32
a little respect 43