Alan and me Çeviri Türkçe
448 parallel translation
You can remove men like Alan and me from the system, but we helped create it.
Beni ve Alan'ı sistemden çıkarabilirsin, ama biz onun yaratılmasına yardım ettik.
Tell me about Allan and you.
Bana, Alan ile kendinden söz et.
Then somebody else called and said that you'd give me another 50... if I'd come down here and identify him, plus the cab fare.
Sonra başka birisi daha aradı ve buraya gelip tablomu alan kişiyi teşhis edersem bir 50 $ daha vereceğinizi söyledi., artı taksi parası.
ls murder a right reserved for that hated nation that has taken everything else from me - - everything but my secret, the secret of my submarine boat and the energy that propels it?
Cinayet, her şeyimi alan, nefret dolu bir topluma ait bir şey mi sanıyorsunuz? Her şeyimi aldılar, ama sırrımı, denizaltımın ve onu çalıştıran gücün sırrını alamadılar. Denediler.
It's on the reading list at college, and Alan Benson loaned it to me.
Üniversitenin kitap listesinde, ve Alan Benson bana ödünç verdi.
He's going to the picnic with Alan, and he's taking me.
Pikniğe Alan'la beraber gidiyor, ve beni götürüyor.
I sure do appreciate Alan and his old his old father giving me this opportunity.
Bana bu fırsatı verdikleri için Alan'a ve babasına müteşekkirim.
Alan, come and help me with Millie.
Alan, yardım et, Millie'ye bakalım.
You get rid of them for me at a reasonable profit... and we're in business.
Anlamlı bir kâr ile benim için onlardan kurtul ve beraber çalışalım. Nehirden soğuk bir meltem geliyor, Alan.
Alan, I have told people you love me, and I have told myself you love me.
Alan, insanlara ve kendime senin beni sevdiğini söyledim.
Reverend Brown has asked me to announce that there will be a prayer meeting tonight to pray for justice and guidance.
Rahip Brown benden bu akşam piknik alanında "Adalet ve yol göstericilik için dua" yapılacağını duyurmamı istedi.
All the men who bought me, they knew about good and evil.
Beni satın alan herkes, iyi ve kötüyü bilir.
He said that field we were comin'up to was it, and he would stop and show me.
O da yaklaşmakta olduğumuz alanın inşaat sahası olduğunu ve durup gösterebileceğini söyledi.
Not only is he a liar and a cheat and a scoundrel and a crook who has taken money from little old ladies but he's also talked people into doing things especially me that they would never in a thousand years have dreamed of doing.
O sadece yaşlı kadınların parasını alan yalancı, dolandırıcı, alçak ve sahtekar biri olmakla kalmayıp benim gibi bin yıl düşünse böyle şeyler yapmak aklına gelmeyecek insanları bu işe ikna etmiştir.
And then there are, I imagine, some guys that are paid to watch me.
Ve galiba beni gözetlemesi için para alan birileri de varmış.
Alan, why don't you wait and fly with me?
Alan, niçin bekleyip benimle uçmuyorsun?
I met them at the campsite this morning, and they said they'd help me when they saw I was hurt.
Bu sabah kamp alanında onlarla karşılaştım. Beni yaralı görünce yardım etmek istediler.
You help me, and true as God I guarantee you're on a scheduled airline out of Jan Smuts Airport.
Bana yardım edersen, Tanrı şahidimdir ki Jan Smuts Hava alanından çıkışını garanti edeceğim.
Alan's been telling me about the women on the planet - beautiful and naked, I understand?
Alan bana gezegendeki kadınlardan bahsediyordu... güzel ve çıplaklarmış galiba?
If it were up to me, I'd leave the following in Krakow... the Old Market Square and the old Cloth Hall as reminders.
Bana kalsaydı, Krakow'da bulunan Eski Çarşı Alanı'nı ve Eski Elbise Hali'ni bırakırdım.
You want to have your space with me inside and him outside.
Benim içeride ve onun dışarıda olduğu.. bir alan istiyorsun sanırım sen de.
But he indulges me, and I'm grateful because I'm interested in his subject...
Ama ondan memnunum ve minnettarım çünkü gördüğün gibi, ben de onun alanıyla ilgileniyorum...
- He found me, and he... came into the area of service and started chattering about the sermon.
- O beni buldu... ayin alanına geldi ve vaaz hakkında gevezelik etmeye başladı.
She gave me a picture book with portraits of men and women with names like Veronica Lake and Alan Ladd.
Bana bu kitabı verdi ünlü kadınların ve erkeklerin fotoğrafları ile dolu örneğin, Veronica Lake ve Alan Ladd.
You're the first person to come and talk to me about Allan and what happened.
Sen gelecek ilk kişisin ve... Benimle konuş Alan.
I will not take money from a man who hates me, Mr. Havisham. And who takes my child from me, for whatever reason.
Benden nefret eden bir adamdan para kabul edemem Mr. Hobişon... ve ne sebeple olursa olsun çocuğumu benden alan bir adam
And it occurs to me that running a program like this is bound to create considerable interest in the whole area of popular philosophy.
Bana öyle geliyor ki, böyle bir program çalıştırmak, popüler felsefe alanında yeni bir ilgi alanı yaratmaya mecburdur.
So you've made up all these stories about a monster killing people for the sake of putting the blame on Uncle Ding and using me as a witness to all this, in order to let the people think he's the mastermind in all this
Demek herşeyi sen planladın... İntikam alan canavar hikayesiyle... Tüm suçu Ding Amcaya yıkacaktın... ve bizi de tüm bunlara tanık yapıp...
If these keys fit that white Corvette parked outside... we might just do that, because that'll mean... you were tailing me from that construction site on Sixth and Figueroa, and then... I won't believe you're a reporter.
Bu anahtar dışarıdaki beyaz Corvet'i açarsa dolaşmaya çıkmamız gerekecek çünkü bu beni Figueroa'daki inşaat alanından buraya kadar takip ettiğin anlamına gelir ve o zaman da gazeteci olduğuna inanmam.
What had taken me six hours and 27 cups of tea, he accomplished in just a few minutes.
Benim 27 fincan çay ve altı saatimi alan şeyi o sadece bir kaç dakikada halletti.
And thus he granted me the space for Lupus Base One.
Böylece, Birinci Lupus Üssü için belirlediğim alanı bana bırakmıştı.
God has put me in charge of this branch office and when I retire, there will be no one to take my place.
Tanrı, beni bu şubede görevlendirdi ve ben emekli olduğumda, yerimi alan kimse olmayacak.
But I have it on good advice that the punks that jumped me and took his truck, they took the girl they kidnapped to the White Tiger's for a quick sale.
Ama edindiğim bilgiye göre, bana saldıran ve onun kamyonunu alan serseriler kaçırdıkları genç kızı, hızlı bir satış için Beyaz Kaplan'a götürmüşler.
I just need a minute more of your time, so we can shoot from behind you towards me, and, um..... that way we have someplace to go when we cut.
İhtiyacımız olan bir dakika daha sonra arkana geçip, bana doğru çekim yapacak... Böylece kestiğimizde bize biraz alan kalmış olacak.
Oh, is she the guy with your jacket and your passport that you told me you lost in Ishtar?
Kaybettiğini söylediğin pasaportun ve montunu alan kişi mi?
While she went out in the parking lot to find me, she went to one room... and someone in the parking lot said :
Beni bulmak için park alanına giderken, bir odaya girmiş. Park alanındaki birisi :
And they're sweet, or desperate, or sad, and they do call me and everybody else in our line of work.
Onlar tatlı, ya da umutsuz, üzgün insanlardır, bana telefon ederler ve bizim iş alanımızdaki başkaları.
So now I have to build me a building... where there's washable walls, washable floors... and an unbreakable light.
Şimdi yıkanabilir duvarları yıkanabilir yerleri olan ve sürekli ışık alan bir ev inşa etmemi istiyorlar.
She went to a park... and told me... made an area in the park.
Bir parka gidermiş... ve bana dediğine göre... parkta bir alan varmış.
Determine the minimum field energy Dr Crusher needs and use the rest to get me onto my bridge.
Dr. Crusher'ın ihtiyaç duyacağı minimum alan gücünü hesaplayın ve kalanını da beni köprüme sokmak için kullanın.
AND ALAN INSISTED ON BUYING ME THIS NEW COAT.
Ve Alan da bana bu mantoyu almak için tutturdu.
Of course that was way down the track, after they gave me aspirin and sent me home. Oh, and then what?
Tabii ki, tümör tarama alanının dışındaydı, daha sonra bana aspirin verip eve yolladılar.
Now, since we have limited space I would like to move that the baby share a room with Daddy and me.
Sınırlı alanımız olduğundan bebeğin babanız ve benimle aynı odada kalmasını öneriyorum.
They've been monitoring me, executing a prearranged program on her ship's computer, an ingenious combination of force-field projection, holography and transporter effects.
Beni takip ediyorlardı, gemisinin bilgisayarında önceden ayarlanmış... güç alanı yaratma, holografi ve ışınlayıcı faaliyetlerini içeren... hünerli bir bilgisayar programı faaliyetteydi.
It occurred to me to set up a frequency harmonic between the deflector and shields, using the warp-field generator.
Aklıma yansıtıcı ve kalkanlar arasında... warp alanı jeneratörlerini kullanarak bir frekans uyumu yaratmak geldi.
- Hey, man. Me and the minimum-wage brothers in the mailroom wanna know how long do you think it'll take you to bone that new executrix.
Ben ve posta odasinda asgari ücret alan kardeslerim su yeni yöneticiyle yataga girmen ne kadar sürer diye merak ediyoruz.
She told me... that she'd never let her get married... that Tita protected that girl like a fiend... and that the house became a battlefield.
Bana dedi ki... onun evlenmesine asla izin vermeyecekler... ama Tita kızı bir arkadaşı gibi koruyacak... ve bütün ev bir savaş alanına dönecek.
You want me to look around and tell you... if someone here has the same taste that I do?
Yani bana çevreme bakmamı ve burda benimle aynı tadı alan... birini bulduğumu söylememi mi istiyorsun?
Hung, now Jimmy break my heart when he refused to speak Vietnamese with me as did Tommy and our new son, Alan.
Hung, yeni adıyla Jimmy'nin Tommy ve küçük oğlumuz Alan gibi benimle Vietnam dilinde konuşmayı reddetmesi yüreğimi parçaladı.
- 40 interviews and no one's hired me.
- 40 görüşme yaptım, işe alan yok.
Utilizing only the most modern equipment D.E.F.'s staff of highly skilled and experienced artisans and journeymen deliver a product of unparalleled quality enabling me to proffer, with absolute confidence and pride a full line of field and kitchenware unsurpassable in all respects by my competitors.
Alanında son derece tecrübeli zanaatkâr ve ustaların fabrikada mevcut olan en son teknolojiyi kullanarak ürettikleri ve saygıdeğer rakiplerimizin asla erişemeyecekleri bir kaliteye sahip olan bu geniş sahra gereçleri ve mutfak eşyaları yelpazesi bana tam bir güven ve gurur içinde tanıtım imkânı sunmaktadır.
and merry christmas 27
and meanwhile 86
and me 1014
and mean 19
and me included 17
and me too 52
and men 25
mexico 335
metro 61
merci 624
and meanwhile 86
and me 1014
and mean 19
and me included 17
and me too 52
and men 25
mexico 335
metro 61
merci 624