And as always Çeviri Türkçe
1,634 parallel translation
Thank you for your time, and as always...
Zaman ayırdığınız için teşekkürler, ve son olarak...
And the Australians, as always, have got their stall right next to the New Zealand stall.
Her zamanki gibi Avustralyalıların standı Yeni Zelandalıların yanında.
you'll always feel underdressed, no matter what you wear, and at dinner parties, it will be as if there's a language that sounds like english, and you think you speak it, but they don't hear you, and you don't understand them.
Ve yemek partilerinde sana ingilizce gibi gelen onu konuştuğunu sandığın bir dil olacak. Ama seni duymazlar, sen de onları anlamazsın.
He always come and go at night as he pleases?
Geceleri kafasına estiği gibi gelip gidiyor mu?
Detective Crews and I will always be friends, but in my role as District Attorney
- Charlie Crews'in Eski Avukatı Dedektif Crews ve ben her zaman arkadaş olacağız.
We're going to follow them, and as we've seen it's not always fires that get them all moving, because the entire team goes out.
Onları takip edeceğiz, bildiğiniz gibi onlara bu hazırlıkları yaptıran ve bütün takımın işe çıkmasına sebep olan bu ihbar bir yangın ihbarı değil.
She had always seen her son as a winner and could not see him as anything else.
Oğlunu her zaman bir kazanan olarak görmüştü. Başka bir şey olarak da göremezdi.
She found new satisfaction as her pentagonal union produced the world's most perfect dog, bubblegum, who was truly one of a kind and the child she had always wanted.
Beşli birleşme dünyanın en mükemmel köpeğini üretince onu tatmin edecek yeni bir şey bulmuştu. Ciklet, gerçekten benzersiz ve hep olmasını istediği çocuğuydu.
And for as long as I can remember she always warned be about the dangers of being oppressed in a marriage.
Yanlış hatırlamıyorsam evlilikte, baskı ve şiddet göreceği konusunda sürekli uyarıldı.
They always face inward, as they hold hands and move in a circle.
Elele tutuşup çember oluşturan çocukların daire şeklinde dönerken hep yüz yüze olması gibi.
We could fly back and forth in one of those commuter relationships for awhile, I'm sure, but as close as we are, there would still always be an ocean between us.
Bir süre için uzak mesafe ilişkisi yaşayabiliriz fakat ne kadar yakın olsak da, aramızda koskoca bir okyanus olacak.
I was already traveling with Odysseus and with the Argonauts and to those strange and amazing lands, and that always stayed with me, that fascination of the world, and that I fell in love with the world
İlginç ve harika diyarları Odise ve Argonaut'lar ile keşfetmeye çoktan başlamıştım. Bu dünyanın cazibesi hep benimle beraberdi. Aşık olmuştum bu dünyaya.
Sir Arthur Conan Doyle always cited Winnipeg as having the greatest psychic possibilities of any city he had ever visited, possibly because of the lap, the fur, the frost, etcetera, but especially because of the Forks and the Forks beneath the Forks.
Sör Arşur Conan Doyle, gördüğü şehirler arasında en yüksek psişik potansiyel olan yerin Winnipeg olduğunu yazmış. herhâlde hat, tüyler don falan yüzündendir. Ama özellikle Forks ve Forks'un altındaki Forks yüzünden.
The bridge has not adjusted well to its always-strapped foster home, and it often turns in its sleep when it is possibly dreaming of its lush and joyous originally intended home and pops a girder out of place.
Köprü, sürekli sabit olan yeni evine alışamadı. Sık sık uykusunda dönüp duruyor. herhâlde rüyasında zengin ve coşkulu asıl evini düşünüyor ki bir kirişini koparıyor.
Strangely, and perhaps a testament to the mystical synchronicities always holding sway in this city, his future wife Margaret dwelt as a child in the same three houses, long before ever meeting her future husband.
Ne tuhaftır, belki de bu şehirde kol gezen... mistik uyum yüzündendir, müstakbel eşi Margaret de çocukken müstakbel kocasıyla tanışmadan aynı üç evde kalmış.
But you won't inspire fear, you'll inspire hatred and ridicule, because the only power someone like you has is a mask, and once that mask is removed, you'll be as insignificant as you've always been- -
Ama onları korkutamayacaksın. Senden nefret edecekler ve acıyacaklar. Çünkü senin gibi birinin sahip olduğu tek güç... bir maskedir... ve o maske çıktığında... her zamanki gibi önemsiz biri olacaksın.
If you do as he does, you'll have your throat wet and you wallet always empty.
Eğer ona çekersen, boğazın hep ıslak cüzdanın da boş olur.
As a senior in life and also at work, I've always wanted to tell you this.
Bir büyüğün ve bir üstün olarak sana hep bunu söylemek istemişimdir.
As it always is, distinguished and capable, and with the curls coming forward here, just at the temples.
Her zamanki gibi, seçkin ve kudretli, ve bir buklesi şöyle düşmüştü şakaklarına doğru.
Just as you will always look at me... and see a woman.
Aynı sizin bana her baktığınızda bir kadın görmeniz gibi.
Here is full and people is great tonight as always.
Bu gece her zamanki gibi harika insanlar gelmiş.
And I'll always be... your loving son as well.
Ve ben de sizin, Sevgili oğlunuz...
From now on and forever, we will always be.. In'LOVE'~
Şimdiden sonra sonsuza kadar aşık olacağız.
For a man who had always been authentic, and at one with himself, it was as if he had been injected, with hypocrisy.
Her zaman doğallığın sadeliğini seçmiş, kendisiyle barışık adama sanki ikiyüzlülük enjekte edilmişti.
Well, folk music has always been a political music, but he was really expressing it as an art form in a way that was multileveled and very deep.
Folk müzik hep siyasi bir müzik olmuştur. Ama o, bunu çok katmanlı ve çok derin bir sanat biçimine dönüştürdü.
As always, watch your brooms, hockey sticks, dogs, birds, bears and bats.
Ve her zamanki gibi süpürgelere terliklere, köpeklere, kuşlara ve ayılara dikkat edin.
glad, as always, to oblige my friends and neighbors.
Dostlarıma ve komşularıma hizmet etmekten memnun olurum.
Eminently practical and yet appropriate As always
Hem uygun hem de uygulanabilir
And yet appropriate as always
Hem de tamamen uygun
With him, as always, his coach and father, Sergeant Pete Daytona, of the US Marines.
Koçu ve babası, Birleşik Devletler Deniz kuvvetlerinden Çavuş Pete Daytona her zamanki gibi onunla birlikte.
They've always been that way as competitors, as individuals and now as a pair team?
Hem yarışmalarda, hem de özel hayatlarında öyle olmuşlardı, ama çift olarak?
Even more for women. Lobster for five, and the same wine as always.
Hele ki kadınlar... 5 kişilik istakoz.
I've always been a fan of Ken's, both as a person and as a visionary, and I love it.
Hem insan olarak, hem de bir sanatçı olarak her zaman Ken'e hayranımdır ve filmi seviyorum.
And we'd always admired him as a drummer, and we liked him as a guy.
Davulcu olarak ona hep hayrandık, insan olarak da çok severdik.
Our goal, as always in performing, is to try and entertain you and search out the beauty that is life, the splendor and poetry of it all.
Her daim amacımız sizi eğlendirmeye çalışmak ve hayatın güzelliğini araştırmak onun ihtişamını gözler sermek.
And, as always, the world outside is waiting for us.
Ve her zaman olduğu gibi dışarıda bizi bekleyen bir dünya var.
But my mom pretty much cries just as much as she always did, and my dad doesn't care more than ever.
Ancak, ne annemin göz yaşları dindi ne de babamın umursamaz tavrı değişti.
And as far as licentiousness is concerned.. .. my daughter is always on page three.
Ve bunların üç katını kızım yapmıştır.
There's always been a greed factor in human civilization and what has happened with the creation of corporations which are the dominant institutions of our age is that they have perfected that as a system.
İnsanlık medeniyetinin her zaman açgözlü bir yönü oldu ve çağımızın baskın şirketleri bu yönümüzü mükemmelleştirdiler.
I think that James and Michelle, As always the first!
Sanırım James ve Michelle her zaman ilk gelenler olur!
Your wife, daughter, parents and brothers will always remember you... as the righteous man you were.
Karın, kızın ailen ve kardeşlerin hep seni... erdemli bir adam olarak hatırlayacak
To go to bed with someone to carry your conversation into the realm of the body a realm of insecurity and vulnerability and fear, as well as pleasure was always fraught with the sad evidence of how difficult it is to understand another person and make yourself understood. "
Biriyle yatmak sohbetini, zevkten olduğu kadar, güvensizlik, savunmasızlık ve korkudan ibaret olan bedenler alemine taşımak daima başka birini anlamanın ve kendini anlaşılır kılmanın ne kadar güç olduğunun hazin kanıtlarıyla dopdolu olmuştur.
Never does, always first class- - so long as it's discreet and doesn't attract attention.
Asla çekinmez. Her şey, birinci sınıftır. Tabii gizli ve dikkat çekici olmadığı sürece.
However, with strong opposition to the proposal, and what opponents of the plan call "irresponsible spending," high school students will be forced to stand in line just as they always have.
Nasılsa, teklife dikkatlice baktığımızda, ve ihaledeki diğer katılımcıların "sorumsuz davranış" diye nitelendirdikleri lise öğrencilerinin sınırları her zaman zorlanmıştır.
Those things that grow in the ground, my people and I will gather wild as we always have.
Yerde yetişen o şeyleri, halkım ve ben hep yaptığımız gibi doğadan toplarız.
And as my mother used to say the weak are always trying to subvert the strong.
Ve annemin dediği gibi zayıflar hep güçlüleri devirmeye çalışır.
And Greg's always going to have the charges hanging over him.
Ve Greg'in tepesinde hep o suçlamalar asılı duracak.
As I know to my cost, for Mr Musgrove always attends the assizes and I'm so glad when he's safe home again.
Kendimden biliyorum, Bay Musgrove sürekli mahkemelere gider, eve sağ salim döndüğüne çok memnun olurum.
The Dalrymples are nothing in themselves, but family connections are always worth preserving. And they are regarded everywhere as good company.
Bunlar her yerde iyi çevre olarak görülür.
I know I haven't always been, um, present as much as I would've liked, and I...
Her zaman istediğim kadar çok yanında olamadığımı biliyorum.
As a daughter, Maria may count on me always, to secure her comfort and protection.
Kızım olarak Maria her zaman, konforunu ve korunmasını sağlayacağım konusunda bana güvenebilir.
and as far as i'm concerned 49
and as a result 91
and as you can see 106
and as usual 32
and as for you 86
and as far as i know 17
and as you know 78
and as your friend 23
and as i said 17
and as for me 30
and as a result 91
and as you can see 106
and as usual 32
and as for you 86
and as far as i know 17
and as you know 78
and as your friend 23
and as i said 17
and as for me 30
and as of now 16
and as i recall 25
and as such 83
and as it turns out 36
and as far as i can tell 27
and as 20
as always 696
always 2079
always and forever 43
always alone 22
and as i recall 25
and as such 83
and as it turns out 36
and as far as i can tell 27
and as 20
as always 696
always 2079
always and forever 43
always alone 22