Art Çeviri Türkçe
317,431 parallel translation
No. I got scurvy. And my Kimmy left, and we used to get Channel 6, but now we don't.
İskorbüt oldum, Kimmy'm gitti ve eskiden Channel 6 çekerdi, artık yok.
- [chuckles] You're my favorite daughter-in-law now.
Artık en sevdiğim gelinim sensin.
And proper penmanship is a lost art, like drunk driving.
Hattatlık kaybolan bir sanat. Sarhoş araba sürmek gibi. İstiyorum işte.
No way.
Yok artık.
Well, Bon-Bon, we better get goin'.
Bon-Bon, gidelim artık.
Oh, my God. Mrs. Wheeler, - put those away.
Yok artık Bayan Wheeler şunları kapat.
What are you, his livestock now?
Nesin artık, ev hayvanı falan mı?
Yeah, Art, what's up?
Evet Art, nasıl gidiyor?
Uh, Art, what are they on about?
Ah, Art, neyin üstündeler?
With Yanis gone, perhaps you'll focus on what's important.
Yanis'in gitmesiyle, artık neyin daha önemli olduğuna odaklanabilirsin.
I have a new codename for the island.
Ada için yeni bir kod adım var artık.
But now he's gone.
Ancak artık yok.
Krystal, you took off.
Krystal, sen artık yoksun.
This is my operation now.
Bu artık benim operasyonum.
Pull back, think of your roommate.
Hey, Krystal, hadi artık. Geri çekil, oda arkadaşını düşün.
You have to now carry this with you at all times.
Artık bunu hep yanında taşıman gerekiyor.
It's over.
Artık bitti.
No one hears you walking the halls of this building... not anymore.
Artık hiç kimse bu binanın koridorlarında senin ayak seslerini duymak istemiyor.
Throwing the election back to the states, it gives us less certainty.
Seçimi eyaletlere bırakmak belirsizliği artırıyor.
- SCOTUS deadlock is feeding the chaos.
- Yüce Divan çıkmazı, kaosu artırıyor.
You don't think it does anymore?
Artık yok mu?
I don't want to hear about Brockhart.
- Artık ondan söz etme.
There's rumors they don't even have him anymore.
Belki artık ellerinde bile değildir.
You win the day, and then you win the day after, and you do the same thing every day until you're dead.
Ölene kadar art arda her günü kazanırsın.
I want to start to help the country heal again.
Artık ülkenin yeniden iyileşmesine yardım etmek istiyorum.
Yes, but we're not in the House now.
Artık Meclis'te değiliz.
- You know, that's enough.
Yeter artık.
We're here now because you want a bump in Medicare?
Yaşlı sigortasında artış istediğin için mi konuşuyoruz?
Because what you thought you wanted is now here.
Çünkü istediğinizi sandığınız şey artık burada.
Does anyone even use that word anymore?
Artık o kelimeyi kullanan kaldı mı?
But you're in the White House now.
Ama artık Beyaz Saray'da sen varsın.
Look, he doesn't work here anymore, so...
- Bakın, artık burada çalışmıyor.
So since Usher is special advisor now, where does that leave you?
Usher artık özel danışman olduğuna göre sen ne oluyorsun?
Grow up!
Büyü artık!
Wake up, Claire!
Uyan artık Claire!
Wake up!
Uyan artık!
Over the past several days, there has been increased ICO chatter, but that is the new normal.
Son zamanlarda ICO'nun iletişim faaliyetleri artmıştı ama artık bu normal bir durum.
Doesn't bother me at all anymore.
Artık hiç umursamıyorum.
We lost Ahmadi a short time ago and believe he is no longer in Damascus.
Ahmedi'yi kısa süre önce kaybettik ve artık Şam'da olmadığını sanıyoruz.
All right, I've been waiting to say something, but I've waited and I don't want to wait anymore.
Bir şey söylemeyi bekliyordum ama artık beklemek istemiyorum.
I need this. " I'm tired of it.
Bıktım artık.
Well... I believe that the opportunity will present itself to the next president, whomever he may be.
Ne yapalım, bu şerefe bir sonraki başkanın nail olacağını sanıyorum, artık her kim olursa.
- I don't want it anymore.
- Artık istemiyorum.
And there's no way Romero can force her to now.
Artık Romero onu zorlayamaz.
Which has made me think of Tom... who doesn't really have a reason to be here anymore, does he?
Bu da aklıma Tom'u getiriyor. Artık burada olması için bir neden yok, değil mi?
I never do at those things anymore.
Artık böyle gecelerde hiç eğlenmiyorum.
It's not like the old days, when you used to meet surprising people.
Eskiden şaşırtıcı insanlarla tanışırdın, artık öyle değil.
The one no one uses anymore?
Hani artık kimsenin kullanmadığı?
Not anymore.
- Artık değil.
This is ancient history, but by modern political standards, my election was a landslide.
Artık çok eskide kaldı ama modern politik standartlara göre çok büyük bir farkla seçilmiştim.
We're a new country.
- Artık yeni bir ülkeyiz.