But you weren't Çeviri Türkçe
1,687 parallel translation
But most of all, you wish you weren't such a pussy for wishing for things that will never change.
Öncelikle değişmeyecek şeyler için dilekte bulunmayacak kadar korkak olmasaydım.
But I want you to know if you weren't such a bitch, we'd feel sorry for you.
Fakat şunu bilmeni isterim ki böyle sürtüğün teki olmasaydın senin için üzülürdük.
- But you weren't nervous that night.
- Ama o gece gergin değildin.
But you weren't there.
Ama orada değildin.
You weren't really shit, but you weren't all that great, either.
Çok feci değildin, ama şahane de sayılmazdın hesabı.
But I thought you weren't so keen on this wedding.
Bu düğünü bu kadar çok istediğini bilmiyordum.
But if it weren't for you, - I never would have made it out of Park Ridge.
Ama sen olmasaydın Park Ridge'ten asla çıkamazdım.
But why you weren't there?
- Peki, neden orada değildin?
But you weren't there And I couldn't... And I couldn't do it by myself.
Sen yoktun ve ben ben tek başıma yapamadım.
- But you were honest, weren't you?
- Dürüst davrandın, değil mi? - Ne?
Well, you fellas forget I've been married twice before, and those women were very handsome, but the marriages weren't always so pretty.
Daha önce iki kez evlendiğimi unutuyorsunuz. Çok da yakışıklıydım, ama evlilik her zaman güzel değildir.
But you weren't gonna stop.
Ama durmayacaktın.
You were an escort girl in the Red Guard - but you weren't involved in fighting.
Eğer bir eskort kız varsa Kızıl Muhafız içinde - Ama sen değildin Savaş yerinde
They weren't on a wiretap, but now they're using the phones and photographs to link you all together.
Dinleme yapmıyorlardı, fakat şimdi birbirinize attığınız fotoğrafları ve cep telefonlarını kullanacaklar.
No, but maybe he would if you weren't so bitter.
Hayır, ama böyle katı olmasaydın belki arardı.
Sidney, it happened last night, but you weren't around.
Kollarımın durumu malum. Tabii ki canım.
For me, you weren't just a great writer, but a man returning from Siberia.
Benim için yalnızca büyük bir yazar değildiniz ayrıca Sibirya sürgününden dönen biriydiniz.
You always told me you weren't gonna teach me how to paint... but why to paint. And I'll be forever grateful to you for that.
Bana her zaman nasıl resim yapılacağını değil neden resim yapılacağını, öğreteceğini söyledin ve ben de bunun için her zaman sana minnettar olacağım.
Maybe it's subconscious, but it's obvious you wish he weren't here.
Belki bilinçaltına etki etmiştir ama onun burada olmasını istemediğin gayet açık.
Now, I don't know if I was dreamin or awake, but, man, I'll tell you... I had some thoughts come to me then that weren't no good.
Ayık mıydım değil miydim bilemiyorum, ama adamım, size şöyle söyleyeyim aklıma hiç de masum olmayan fikirler geliyordu.
But that's because you weren't enough of a bastard to leave her before you had made her pregnant.
Bunun nedeni, kadını hamile bırakmadan önce onu terk... edecek kadar pislik olmamandır.
Honey, I think the fear was a lot worse than the actual attack, which I can totally appreciate, but the good news is you weren't hurt, so let's not ruin the evening over it.
Tatlım, sanırım yaşadığın korku saldırının kendisinden daha kötüydü. Bunu anlayabiliyorum. Ama sonuçta başına bir şey gelmedi.
But I'm not going to stand here and tell you what we did was wrong, because we weren't.
Fakat burada kalamam ve neyi yanlış yaptığımızı ona anlat. Çünkü yapmadık.
But I thought you weren't getting home until next week.
Önümüzdeki hafta eve dönersin sanmıştım.
But the murders... weren't you scared, too?
Peki ya cinayetler? Korkmadınız mı?
They weren't exactly planned but... what can you do? She's happy.
Planlı bir hamilelik değil ama ne yaparsın işte.
Everybody who died that day, frank, but mostly our guys,'cause what you're saying is they weren't heroes, they were dupes.
Sen bana ne zaman susacağımı söyleyemezsin pislik. - Kes sesini!
But I could always see when you weren't happy, when you were holding something inside.
Ama mutsuz olduğunda, içinde birşeyler taşıdığında ben anlardım.
But I doubt he'd talk to me if you weren'T.
Bilmiyorum. Ama korkarım öyle olmasa benimle konuşmazdı.
But there weren't no other way to get you to come here.
Özür dilerim fakat seni buraya getirmenin başka yolu yoktu.
But you weren't both.
Fakat öyle değildin.
But something told me you weren't going to approve of my conduct.
Ama birşey bana davranışımı onaylamayacağını hissettirdi.
But you weren't done yet.
Ama henüz işi bitmemişti.
You said you weren't going to arrest me, but you are.
Beni tutuklayacağınızı söylemediniz ama tutuklayacaksınız.
You probably weren't sure, but you couldn't take a chance.
Muhtemelen emin değildin, ama riski göze alamazdın.
I mean, granted, I did save your life, but I know I wouldn't be back if it weren't for you two.
Hayatını kurtarmış olsam da,... siz ikiniz olmasaydınız, buraya geri dönemezdim.
But you weren't supposed to be doing any of that.
Bunu yapmamanız gerekiyordu.
But if you did, I know you weren't trying to be bad.
Böylece başını belaya sokmazsın.
no, you weren't grown in the lab, but I was.
Sen laboratuarda büyümedin ama ben büyüdüm.
But you weren't able to deliver your message to the D'Harans.
Fakat D'Haranlara mesajını ulaştıramadın.
But when you weren't there, I missed you.
Ama yanımda olmadığında da, seni özledim.
But how can you be sure they weren't happy with Don all along?
Peki, Don ile mutlu olmadıklarından nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?
You take sides with your friends as a boy, but we weren't just throwing stones over the fence - we were shooting guns.
Bir erkek olarak arkadaşlarınla birlikte tarafını seçersin ancak yaptığımız tel örgülerin üzerinden taş fırlatmak değil kurşun sıkmaktı.
I'd probably walk too if it weren't for my dad, but what are you gonna do?
Babama kalmasaydı muhtemelen ben de ayrılırdım ama ne yaparsın?
It was me. But you said you weren't jealous anymore.
Ama sen artık bizi kıskanmadığını söylemiştin.
But you're right, you weren't in last week.
Ama haklısın, geçen hafta orada değildin.
BUT YOU JUST WEREN'T COMPLETE, RIGHT?
Ama bir şeyler eksik kalıyordu, değil mi?
But you weren't his cardiologist.
Ama siz onun kardiyologu değilsiniz.
I mean, obviously we can't do that. But that's what I would tell you to do if we weren't ordered to stay away from this case.
Yani, bunu yapamayız ama bu davadan uzak durmamız emredilmeseydi kesinlikle böyle derdim.
Right, but you never said you weren't either, did you?
Doğru, olmadığını da söylemedin değil mi?
- Yeah, but I think you'll find that the tests later revealed that the killer of Strachan and the writer of that letter were the same person, weren't they?
Evet ama, daha sonra açıklanan test sonuçlarına da geleceksin sanırım. Hani şu Strachan'ın katili ile mektubu yazanın aynı kişi olduğuna dair olanlar.
but you weren't there 39
but you 1775
but you can't hide 39
but you didn't 486
but you know what 1239
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863
but you don't believe me 17
but you 1775
but you can't hide 39
but you didn't 486
but you know what 1239
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863
but you don't believe me 17
but you didn't listen 29
but you were 65
but you don't understand 77
but you didn't answer 24
but you don't care 28
but you're married 17
but you never know 100
but you haven't 45
but you did it 63
but you're different 28
but you were 65
but you don't understand 77
but you didn't answer 24
but you don't care 28
but you're married 17
but you never know 100
but you haven't 45
but you did it 63
but you're different 28
but you see 277
but you have 69
but you are 252
but you're wrong 130
but you did 316
but you will 163
but you do 339
but you're not 377
but you can't fool me 19
but you did it anyway 18
but you have 69
but you are 252
but you're wrong 130
but you did 316
but you will 163
but you do 339
but you're not 377
but you can't fool me 19
but you did it anyway 18