Can be Çeviri Türkçe
128,523 parallel translation
I've got no idea how this can be happening to me.
Bunun bana nasıl gelebileceği hakkında hiçbir fikrim yok.
And you can be honest with me.
Dürüst olabilirsin.
You can be supportive or I can leave.
Desteklersin ya da giderim.
"Be all that you can be."
"Olabildiğin gibi ol."
It can be easy to rationalize doing the wrong thing, can't it?
Yanlış olanı yapmayı makul kılmak ne kadar kolay olabiliyor, değil mi?
The break up of a relationship can be very disruptive for someone with your condition, David.
Senin durumundaki birini ayrılık çok etkileyebilir David.
This job can be consuming, but...
Bu iş bazen çok yorucu olabiliyor.
"Can be"?
Bazen mi?
And now, finally, I can be useful.
Ve şu an nihayet işe yarayabilirim.
Wyoming, Montana, some place we can be isolated.
Wyoming olur, Montana olur. Gözlerden uzak olacağımız bir yer lazım.
And then the clerk leads me to the dairy section where the milk is kept, and then he said to me, proud as can be...
Sonra tezgâhtar beni sütlerin olduğu mandıra bölümüne götürdü, sonra da gururla bana dedi ki...
I truly think that the Baudelaires can be an enormous, enormous fortune in my life.
Baudelaireların hayatım için cidden büyük bir servet olabileceklerine gönülden inanıyorum.
Women can be doctors just as men can be receptionists.
Kadınlar doktor, erkekler de sekreter olabilir.
We can fight the black things together, and then we can go home, and we don't have to be afraid anymore.
Siyah şeylerle birlikte savaşabiliriz. Sonra da evimize gidebiliriz ve artık korkmamıza gerek kalmaz.
How can you be sure?
- Nasıl emin olabiliyorsunuz?
I can't be late.
Geç kalamam.
Well, technically, you can't really be canceled if you haven't aired.
Teknik olarak, eğer yayınlanmadıysanız kaldırılamazsınız.
That can't possibly be your real name.
Bunun gerçek ismin olması mümkün değil.
I may not be real, but I get a funny feeling I can still make you bleed.
Gerçek olmayabilirim ama yine de... kanını akıtabilirim gibi geliyor.
There were five of us, and it can't be just me.
5 kişi idik ve artık sadece ben olamam.
Can I be honest?
Dürüst olabilir miyim?
Now, I wish they could be, particularly in the circumstances, but certain things can't be ignored.
Şimdi, olmasını isterdim, özellikle bu şartlar altında, ancak bazı şeyler göz ardı edilemez.
You can't be everywhere at once.
- Aynı anda her yerde olamazsın.
Can I be honest with you?
Açık konuşabilir miyim?
There must be something we can do for her.
Yapabileceğimiz bir şeyler olmalı.
'Cause if I believe that this disease is a blessing... then I have to believe that you'd be given as much time as possible to help as many people as you can.
Bu hastalığın bir kutsama olduğuna inanırsam o zaman kalan hayatının büyük kısmını mümkün olduğunca fazla insana yardım etmek için harcayacağına da inanmam gerekir.
You can't always be there for us when you're here for everyone else.
Burada herkes için bulunurken sürekli bizimle olamazsın.
How can I be happy about that?
Bundan nasıl mutlu olabilirim?
But I could be talked into a circle jerk... that is, if you can get it up in this place.
Ama edepsiz konuşmalar yapabilirim. Yani burada kaldırabileceksen eğer.
You know I can't stand to be touched.
Dokunulmayı sevmediğimi biliyorsun.
It can also be a tablet.
- Tablet olarak da alınabilir.
How can a door be there and not be there at the same time?
Bir kapı hem orada hem de aynı zamanda başka yerde nasıl olabilir?
You can't be here.
Burada olamazsın sen.
And I may not be on his frequency right now, but you can hear me just fine, can't you?
Şu an onun frekansında olmayabilirim ama sen beni gayet iyi duyuyorsun değil mi?
Tell me, how can we be underground when we're not even inside our body?
Söyle bana, vücudumuzda bile değilken nasıl yer altında olabiliriz?
Can't be too careful.
Dikkatli davranmakta fayda var.
Megan, you have no idea... how important that little life growing inside of you just might be, but if you'll allow me... we can find out together.
Megan, içinde büyüyen o küçük canlının ne kadar önemli olabileceğini tahmin edemezsin. Ama bana izin verirsen bunu birlikte öğrenebiliriz.
- It can't be.
- Olamaz.
- Can't be.
- Olamaz.
When you lose someone important to you, "it can't be" are often the words that run through your saddened head.
Sizin için önemli birini kaybettiğinizde kederli zihninizde dolaşan sözcük genellikle "olamaz" olur.
It can't be that I've lost someone so important.
Benim için bu kadar önemli biri ölmüş olamaz.
It can't be that I will never see them again.
Onu hiç görmeden güzel bir hayatım olamaz.
It can't be, it can't be... it can't be.
Olamaz, olamaz olamaz.
My name is Lemony Snicket, and it is my job to report the history of the Baudelaire orphans, but it can't be that you have nothing better to do.
Benim adım Lemony Snicket. Baudelaireların geçmişini anlatmak benim işim ama sizin yapacak daha iyi bir şeyiniz olmalı.
The Baudelaires believed, incorrectly, that they would never see their Aunt Josephine again, but it can't be that you are interested in watching them suffer as her last words echo again and again throughout her empty and doomed house.
Baudelairelar, Josephine'i bir daha göremeyeceklerini düşünerek yanılıyorlardı ama onun son sözleri boş ve lanetlenmiş evinde yankılanırken çocukların çektiği acıyı izlemek istiyor olamazsınız.
It can't be.
Olamaz.
I've done the best I can to find a suitable home for you, but nothing I do seems to be good enough.
Size uygun yuvayı bulmak için elimden geleni yaptım. Ama ne yapsam yetmiyor.
We're as safe as can possibly be expected.
Daha güvende olamazdık.
Which might be more than I can say about us.
Keşke bizim için de aynısını söyleyebilsem.
If somebody can help me up to my foot, I'm pretty sure I'll be able to get back to work.
Biri ayağıma uzanmama yardım ederse işe dönebilirim diye düşünüyorum.
- It can't be fixed.
- Yapılmaz o.