Come to that Çeviri Türkçe
17,747 parallel translation
It won't come to that.
Bu yaşanmayacak.
Let's hope it doesn't come to that.
Umalım ki olmasın.
Let's hope it doesn't come to that.
Umalım da durumlar o raddeye gelmesin.
Eventually, you just sort of come to accept that.
Sonunda, bir bakıma bunları kabul etmeye başlarsın.
If you don't want to come out in the field with us anymore... No, no, that's not...
- Eğer bizlerle birlikte sahaya gelmek istemiyorsan...
It's also come to my attention that Special Agent Patterson removed several highly classified files from this office illegally and left them in Mr. Wagner's possession.
Ayrıca Özel Ajan Patterson'ın oldukça gizli bazı dokümanları gizlice ofisten çıkartıp Bay Wagner'in mülkünde bırakması dikkatimi çekti.
Soon you'll come to see that.
Yakında bunu anlayacaksın.
I've worked for ZOMO for seven years, and that self-portrait is the closest I've ever come to meeting him.
ZOMO ile 7 yıl çalıştım ve şimdiye kadar onu gördüğüm haline en yakın olan otoportre bu.
That's--that's not true. I can't respect any woman who tries to come between a mother and her child.
- Anneyle çocuğu arasına girmeye çalışan bir kadına saygı duyamam.
If you're holding on to something that could damage you and by extension, this station, come to me with it first, so we can get ahead of this thing together.
Size ve uzantınıza zarar verecek bir şey tutunduğunu düşünüyorsanız bu büro da hemen bana geleceksiniz önce böylece düzeltip yolumuza bakacağız.
Sorry, that had to come out.
Affedersin, kendimi tutamadım.
I just figured that, you know, I'd give you guys a day to settle in and then I'd come see you all tomorrow.
Dedim ki size yerleşmeniz için izin vereyim yarın da gelip görürüm.
See, the vectors that we engineered seemed hopeful. But it... It took us months to come up with even those few.
Üzerinde çalıştığımız vektörler umut vericiydi ama o umutlara bile ancak aylar sonra ulaşabildik.
Well, I'm a little worried that if I give you the wrong answer, you'll kill me right where I sit, but... yeah, I've come to consider you a friend.
Eğer sana yanlış cevabı verirsem, beni oturduğum yerde öldüreceğinden korksam da arkadaş olduğumuzu düşünüyorum.
Your skill with the staff how did you come to acquire that skill?
Asa konusundaki maharetini nasil edindin?
You have to swear... that you'll never come back and you'll never tell anyone about us, not even your own people.
Yemin et şimdi. Asla geri dönmeyeceksin ve bizden kimseye bahsetmeyeceksin. Kendi arkadaşlarına bile.
Come on, you're just saying that to make me feel better.
Yapma, iyi hissetmem için öyle söylüyorsun.
Well, that's gonna make it awkward when you come to bed.
O zaman yatağa geldiğinde bir hayli ilginç olacak.
Come on, you need to think about that before you go giving up on yourself.
Hadi, kendini koyvermeden önce bunun hakkında düşünmen gerek.
Girder came back to life, and he's all Young Frankenstein now, and he only recognizes Iris, and she lured him to my workshop so we could demagnetize him, but the machine shorted out, so he's about to come through that door
Girder tekrar hayat döndü. Genç Frankenstein'lık yapıyor. Sadece Iris'i tanıyor.
That stranger is waiting for you to come home.
O yabancı eve gitmeni bekliyor.
That's what you say but we both know it's true, you've come here to kill me and you're calling me the devil, isn't that - -
Öyle diyorsun ama ikimiz de biliyoruz. Buraya beni öldürmeye geldin, iblis olduğumu söylüyorsun değil mi?
Does that mean, when this is all over, you're planning to come home?
Yani her şey bittiğinde eve dönmeyi mi planlıyorsun?
When you were a little girl and your dad and I would leave you with a sitter, when we'd come home, that's exactly how we'd find you... in front of the television fighting to stay awake.
Sen küçükken, babanla seni bakıcıya bıraktığımız zamanlarda eve döndüğümüzde seni aynen böyle bulurduk. Televizyon karşısında uykuya direnirken.
And that is why I've been asked to come and speak to you about the student who has been trolling your school message boards.
Bu yüzden de okul panosunu trolleyen öğrenci hakkında sizinle konuşmak için buraya çağırıldım.
I paid $ 150,000 for the semen that's about to come out of that stallion, and I would very much like to be there to see that it happens.
Birazdan aygırdan çıkacak sperm için 150,000 dolar ödedim. Çıkarken orada olursam çok memnun olurum.
It-it feels like something inside of me that's trying to come out.
Sanki içimdeki bir şey çıkmaya çalışıyormuş gibi.
I can't wait to see the look on that AAR prick's face when we come in there and gut him like a- -
Gidip eline verince adamın suratında oluşacak ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum.
Come on, there's got to be something he does that irritates you.
Babanın da, sinirlerine dokunan bir huyu vardır illa.
It's all about the group of people that are gonna come to her defense!
Olay, o kadını savunmaya geçecek olan insan grubu aslında!
Hey, if you really want to know about all that stuff, come by here real late.
Bu olanlar hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsanız geç vakitte gelin.
It feels like something inside of me that's trying to come out.
İçimde dışarı çıkmaya çalışan bir şey varmış gibi geliyor.
I am a classic stereotype that is tough to come by nowadays, because Italians don't emigrate so much to America no more.
Günümüzde rastlanması çok zor bir klasik basmakalıp tipim çünkü İtalyanlar artık Amerika'ya pek fazla göç etmiyor.
We're gonna need to come to terms with that.
Bunun bir çaresine bakmamız lazım.
And that's why we have to come together as a community and resist any temptation to use Troll Trace, Maggie.
Bu yüzden biraraya gelmeli ve Trol Avı'nın kullanımını durdurmak için birlik olmalıyız, Maggie.
It needs to come before that.
Şundan önce gelmeleri gerekli.
"We cry that we are come to this great stage of fools."
"... ağlarız çünkü bu büyük maskaralar sahnesine çıkarız. "
"When we are born, we cry that we are come to this great stage of fools."
"... doğduğumuzda ağlarız çünkü bu büyük maskaralar sahnesine çıkarız. "
I can tell you come from a family that fought hard to get to where they did.
Çünkü sana bulundukları yere gelebilmek için epey mücadele veren bir aileden geldiğimi söyleyebilirim.
that, if they were to come to light, not in my paper, obviously, but, if they were to come to light it would be bad for them.
Benim gazetemde değil tabii ama ortaya çıkarsa onlar için kötü olur.
It's good of you to come here and say all of that, AJ. Thank you.
Buraya gelip bunları söylemen güzel birşey A.J. Teşekkür ederiz.
His plan for me is to let you know that his plan for you is the dumbest, most boring plan he's ever come up with.
Benim için planı sana şunu söylemem senin için olan planı, bulduğu en aptal, en sıkıcı plan.
Come to church tomorrow. Listen to my sermon. You don't leave a Christian after that, it's yours.
Sonrasında Hristiyan olarak ayrılmazsanız orası sizindir.
Jesse custer, do not come near me with that thing, i swear to god.
Sadece kıçımızla. Jesse Custer o şeyle bana yaklaşma.
I know you see yourself as a plucky heroine who broke a story as big as Watergate and then gave it to my biggest competitor, and I know you think that once the Daily Planet runs the story that you will have a fancy job there, and I know that you believe in the end that I will admire your gumption for scooping me and I will beg you to come back.
Watergate kadar büyük bir haberi en büyük rakibimin ellerine vererek kendini cesur ve kahraman gibi gördüğünü biliyorum ve Daily Planet bu haberi yayımladığında orada güzel bir mevkiye geleceğini ve nihayetinde senin bu girişkenliğini takdir edeceğimi ve tekrar buraya gelmen için yalvaracağımı düşündüğünü biliyorum.
Do you think that he'll be ready to come home soon?
Sizce yakında eve dönmeye hazır olacak mı?
Just tell me what was so important that I had to come here.
Buraya gelmemi gerektirecek kadar önemli olan şeyin ne olduğunu söyleyin.
Yeah, Barry was explaining to us that there's an infinite number of Earths and they all vibrate at different speeds so they can occupy the same place, but never actually come into contact with each other.
Evet, Barry sonsuz sayıda Dünya olduğunu ve hepsinin farklı hızlarda titreştiklerini söylüyordu bu sayede hepsi aynı uzayda yer alabiliyordu ama hiçbir zaman birbirleriyle bağlantı kuramıyorlardı.
That those who once may have shunned you will, in a moment of crisis, come to your aid.
Bir zamanlar dışladığınız kişilerin yardımınıza koşmasını sağlar.
I suppose I've come to believe that...
Galiba buna inanmaya başladım...
I just hoped that the day might come that I get to hunt the hunter.
I sadece bir gün o ı avcı avlanmak için olsun gelebileceğini umuyordu.
come to me 469
come to daddy 102
come to my room 21
come to think of it 380
come to my house 24
come to mama 72
come tomorrow 54
come to bed 181
come to your senses 45
come to my place 28
come to daddy 102
come to my room 21
come to think of it 380
come to my house 24
come to mama 72
come tomorrow 54
come to bed 181
come to your senses 45
come to my place 28
come to mommy 20
come to papa 106
come to the office 16
come together 24
come tonight 20
come to dinner 16
come to us 32
come to my office 34
come to 31
to that end 82
come to papa 106
come to the office 16
come together 24
come tonight 20
come to dinner 16
come to us 32
come to my office 34
come to 31
to that end 82
to that 33
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161
that all started with a big bang 89
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161
that all started with a big bang 89
that's my best friend 28
that'll be it 25