Cross you Çeviri Türkçe
4,644 parallel translation
If your whore had died today, brave and strong, protecting a congressman inside the capitol with a nation watching... Honey, the nails, the wood, the... cross you would build and hammer her on, the worship you would feel for the rest of your days down on your knees praying to saint Olivia Pope, that would be...
Eğer senin orospu Kongre Binasında ulusun gözleri öninde Kongre Üyesini cesurca korurken ölmüş olsaydı hayatım, tahta ve çivilerden... bir haç yapıp, onu da üstüne çakar bundan sonraki günlerin boyunca dizlerinin üzerine çöküp..
We'll cross you off the list and destroy the sample when we close the case.
Vaka kapandıktan sonra sizi listeden çıkarır ve örneği imha ederiz.
He also said you'd lean back and cross your arms.
Ayrıca, geriye yaslanıp kollarını kavuşturacağını da söyledi.
So, look, just to cross you off the list, tell me what you were doing up there that night.
Bak, listeden çıkmak istiyorsan, o gece orada ne yaptığını bana anlat.
Well, honey, every night you cross examine somebody.
Açıkçası tatlım, her akşam birini çapraz sorguya çekiyorsun.
Once you cross that line, you can't go back.
O çizgiyi bir kez geçtiğinde asla geri dönemezsin.
You're not cross, are you, Mette?
Kızgın değilsin, değil mi Mette?
It wouldn't be hard for you to cross the river on a boat!
Botla nehri geçmek senin için zor olmaz!
But once he sees the advantages he will let you cross.
Ama bir faydasını görürse, geçmene izin verir.
Do you want to do the cross-country run in your pants?
Ülkeyi baştan sona donla mı koşmak istiyorsun?
I can't be cross... even with you!
Seninle bile darılamam!
-... that you ever tried to cross me.
-... anca "kanguru" olabilirsin.
But if you cross powerful people, there are consequences.
Ancak güçlü insanlarla karşılaşırsan sonuçları olacaktır.
AND REMEMBER, IF YOU CAN'T SEE THE CROSS, THE CROSS CAN'T SEE YOU.
Unutmayın, eğer siz haçı göremiyorsanız... o da sizi göremeyecektir.
I wouldn't cross the street to watch you urinate into a teacup.
Çay fincanına işemeni izlemek için yolun karşısına geçmezdim.
Yes, you've to cross the river.
Evet, nehri geçmelisiniz.
We'll cross the border into Canada where you can get treatment.
Kanada sınırını geçip tedavi olabileceğin bir yere gideriz.
If you would just stop to think a moment... if you don't sign it, I will nail you to a cross so hard you won't get a government contract as a meter maid.
Durup bir dakika düşünürsen- - Bunu imzalamazsan sana karşı öyle bir kampanya başlatırım ki park cezası bile yazamaz hâle gelirsin.
I need you to cross-reference them with all of the research I did when I was a beast.
Bunları ben canavarken araştırdığım dosyalarla karşılaştırmanı istiyorum.
Can you cross-reference?
Karşılaştırabilir misin?
You don't even know a cross?
- "Haç" diye bir şey duymadın mı hiç?
You think I'm letting you go cross-country solo?
Sence ülkeyi baştan aşağıya tek başına geçmene izin mi vereceğim?
He sat cross-legged in his swivel chair, then he turned and faced me, and his first words to me were, "When can you start?"
Döner sandalyesinde bağdaş kurup oturur sonra dönüp bana bakarak "Ne zaman başlayabilirsin?" derdi.
How about you cross me and find out?
Bana bulaş da öğrensene.
If you take the stand, I'll have to cross examine you, and I'll have to do it to the best of my ability.
Eğer kürsüye çıkarsan seni sorguya çekmem gerekir ve bunu tüm yeteneklerimi kullanarak yapmam gerekir.
And I know you didn't cross the line and break the truce for no bowl of gumbo.
Ve sınırı geçip barışı bozmanın bir kase gumbo için olmadığını biliyorum.
Mr. Cross, are you okay?
Bay Cross, iyi misiniz?
You found something on Cross?
Cross'la ilgili bir şey buldun mu?
Were you in New York with Mr. Cross and Mr. Whalen after the Chitauri invasion?
Chitauri istilasından sonra Bay Cross ve Bay Whalen ile birlikte New York'ta mıydınız?
If you cross that line, I am not gonna be your friend anymore.
Bu sınırı aşarsan eğer, bir daha senin arkadaşın olamam.
You started to tell me the only way to cross a frozen lake.
Bana donmuş bir gölden geçmenin sadece bir yolu olduğunu söylemiştin.
It's about knowing what you can cross off your list that you don't want.
Önemli olan istemediklerinin üstünü çizebilmen.
And if I'm sedated and we cross paths with those juiced freaks, the ones who flip cars and smash people up, are you gonna take them on?
Ya ben uyuşturulmuşken, arabaları fırlatıp milleti kırıp geçiren o güçleri artmış kaçıklarla yolumuz kesişirse onlarla sen mi ilgileneceksin? Bizi sen mi koruyacaksın?
Is there a line you won't cross?
Altını çizmediğin cümle kaldı mı?
You just, you can't cross that line.
O çizgiyi bir daha geçemezsin.
You just can't cross that line.
O sınırı bir daha geçemezsin.
If you choose to cross swords with me, I will make you remember you married a soldier.
Bana kılıç çekmeyi seçersen bir askerle evli olduğunu hatırlatırım.
I want you to cross...
Sizin karşıya geçmenizi...
Not to mention, did you honestly think that the party was prepared to bear the cross of the President's chief of staff's husband having relations with a married man? I don't think so.
Belirtmeye bile gerek yok, dürüstçe gerçekten partinin, Başkan'ın Personel Şefi'nin kocasının evli bir erkekle ilişkisini kabullenmeye hazırlandığını düşündün mü?
Sweetheart, you are the burden that I carry on my back as I make my way to salvation. You are my cross to bear.
Tatlım, sen günahlarımdan kurtulma yolunda sırtımda taşıdığım bir külfetsin.
Donald, I'm gonna quietly cross my fingers before I ask, but what blood type are you?
Donald, bunu sormadan önce sana bol şans diliyorum. Hangi kan grubusun?
Double-cross us and boom, we get to see what you turn into.
Bize ihanet et veee güm, Neye dönüştüğünü o zaman görürüz.
How dare you cross the border?
Burayı nere sanıyorsun?
When I stop Pan's curse, and you cross that town line, you will have the life you always wanted.
Pan'ın lanetini durdurduğumda ve siz kasaba sınırını geçtiğinizde her zaman istediğin o hayata kavuşacaksın.
You might kill me, But I cross Simmons, He'll hunt down my wife,
Beni öldürebilirsin ama Simmons'a kazık atarsam karıma, kız kardeşime musallat olur.
Once you cross state lines, you got to stop complaining about shotgun.
Eyalet sınırlarını aşana dek koltuk hakkında şikayet etmeyi bırakmanız lazım.
As Hecate is our witness you will not cross me.
Hekate şahidimizdir ki bana karşı gelmeyeceksin.
You slammed on the brakes on purpose. Yep. Cross that off the bucket list.
Pantolonunu çıkardığında tangası sanki James Franco'nun iki kayanın arasına sıkışmış kolu gibiydi ve orada 127 saat kalmak istedim.
Unless you want us to cross the desert alone, you need to get a move on.
- Çölü yalnız geçmemizi istemiyorsan kalkman gerek.
You'd drop everything you were doing, hop in this car and take a cross-country trip to your estranged father's funeral.
İşi gücü bırakıp bu arabaya atlar, ülkenin bir ucundan bir ucuna senden ayrı yaşayan babanın cenazesine giderdin.
You can thank me after you cross the finish line and the celebration begins.
Bitiş çizgisini geçtikten ve kutlamalar başladıktan sonra teşekkür edersin bana.
cross your heart 18
cross your legs 16
cross your fingers 16
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
cross your legs 16
cross your fingers 16
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
yours 1007
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63