Don't have one Çeviri Türkçe
3,785 parallel translation
And I don't mean it literally,'cause, clearly, they have- - there's scenes between'em that we know what we're talking about, but he's a eunuch in more ways than one.
Gerçek anlamda söylemiyorum tabi açıkça aralarında belirli sahneler var. Hepimiz neden bahsettiğimizi biliyoruz. Ama o bir yönden daha fazla şekilde hadım.
I don't think I have one.
Beni sinirlendirecek bir şey olduğunu düşünmüyorum.
Don't have one?
Yok mu?
Don't throw everything away because these people have convinced you that no one could love you but them.
Bu insanlar seni onlardan başka hiç kimsenin sevemeyeceğine ikna ettiler diye hayatını heba etme.
- We don't have one.
- Kasamız yok.
I don't have one.
Hiçbir fikrim yok.
Sorry I don't mean to sound ungrateful but I'm I the only one who won't have anyone in here to be with there isn't anyone now
Nankörlük yapmak istemiyorum ama burada eşi olmayan bir tek ben varım. Hiç kimse yok.
You gamble that I don't have one bullet left?
Daha bir sürü var!
Don't you have to be under one first?
Öncelikle birinin altında olman gerekmez mi?
I don't really know of too many other people who have a relationship like the one that we do.
Gerçekten çok diğer insanların bilmiyorum Yaptığımız gibi bir ilişki kim.
My big secret is... that I don't have one.
- Büyük sırrım falan yok benim.
I don't have one.
Yok.
I don't really have one.
Gerçekten yok.
If you see a mob fighting with bricks, you don't join in the fight unless you have one, too.
- Dövüş onunla Ve keyfini çıkar
I don't have one maternal bone in my body.
İçimde zerre kadar analık duygusu yok.
I don't have room on my camel, and you don't even have one.
Benim devede hiç yer yok, senin deven bile yok.
You don't have to be a genius to work that one out.
Bunu anlamak için bir dahi olman gerekmez.
Can we just have one night where we don't talk about politics?
Bir geceyi de siyaset konuşarak geçirmesek olmaz mı?
Well, I don't want to be the one to say it, but if we are not going to have dessert, - then I think I am going to leave.
Bunu söylemek istemezdim ama eğer tatlı yemeyeceksek sanırım kalkmak zorundayım.
I don't care that you only have one mic.
Tek mikrofonunuz olması umurumda değil.
Yours is the only one I don't have.
Bende olmayan sadece seninki.
And what makes you think I don't already have such an arrangement with one of your colleagues?
İş arkadaşlarından biriyle, bu anlaşmayı çoktan yapmış olmadığımı sana düşündüren ne?
I forgot, we don't have one of them.
Unutmuşum, bizde onlardan yok.
You don't have one?
Hiç mi yok? Yok.
You have one son, don't you, Mormont?
Bir oğlun var, değil mi Mormont?
- We don't have one second.
- Bir saniyemiz yok.
Plus, the kicker, honestly, is like, one of the most important guys on the team and you don't have to worry about getting your head bashed in every play.
Ayrıca şutör, takımın en önemli elemanlarından biri ve maçlarda kafanın kırılmasından korkmana gerek yok.
If I don't have them back by sundown I will kill each and every one of you.
Günbatımına kadar elimde olmazlarsa, hepinizi tek tek öldürürüm.
We don't have one.
- Yönetmeni yok.
- We don't have one.
- Yönetmeni yok.
I don't have one.
Bende plan yok.
I don't have one right now, but I can get one tomorrow
Şu an yok, ama yarın bir tane olacak.
Either I went after an innocent man, or you don't have the ovaries to go after a guilty one.
Ya ben suçsuz bir adamı yok yere suçlu konuma soktum ya da sizin suçlu bir adamı yargılayacak cesaretiniz yok.
- I don't have one.
- Bende yok.
I don't really have answers for a puzzle like that one.
Böyle bir bilmece için cevabım yok.
I wish I knew * * you're invited * don't be a D-bag and be late * * you have a plus-one
# Sizi davet eden kim? Keşke bilseydim. # # Davetlisiniz,... # #... adilik edip, geç kalmayın. #
You know, it's funny, I don't have any real clarity on that one, Burton.
Komik, çünkü, bununla ilgili net bir şey söyleyemiyorum, Burton.
I don't have another one.
- Başka yok.
Yeah, I mean, I don't have a ring or anything, but I think, like, a full-on, down-on-one-knee - proposal with the velvet box might freak her out, because, you know,
Yüzüğüm falan yok ama sanırım elimde kadife kutuyla diz üstü çökerim tepesi atabilir ama.
I have to go'cause God knows if I don't bring her cake, she won't have one.
Ben gideyim ben ona pastasını götürmezsem pastasız kalırlar kesin.
Whatever. Why don't you just have one?
Alsana bir tane.
Why don't you stay and have one beer with me?
Kalıp benimle bir bira içsene.
I don't want to have one of these big things with you.
Seninle o biçim bir şeye kalkışmaya niyetim yok.
I don't wanna have just one man.
- Tek bir erkeğe sahip olmak istemiyorum.
It's the one thing Selina asked for and I don't have it and it's ruining her night.
Selina benden tek bir şey istedi ama bende yok ve gecesini mahvediyor.
All right, well, you don't have to be psychic to know she probably came from one of these houses. This neighborhood's a cesspool.
Pekala, bu evlerden birisinden geldiğini anlamak için medyum olmaya gerek.
Mr. Ballou, I don't know if you know how this works, but unless you have a firm alibi, you're painting yourself as our number one suspect.
Bay Ballou, bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyor musunuz, bilmem ama sağlam bir mazeretiniz yoksa kendinizi bir numaralı şüpheli yaptınız.
I don't have a story of electric love, but I do have a fantasy of one... with you, A Player Named Gus.
Elektrik aşkıyla ilgili bir hikayem yok, ama birisinin hayali var seninle olan hayalim, Gus Adlı Bir Oyuncu.
- Where's your lunch box? - l don't have one.
- Senin öğle yemeğin nerede?
I don't know that I even have nerve to get on one.
Bir boğanın üzerine çıkmaya cesaretim olduğunu bile bilmiyordum
Not because I have a gun... and not because where we are no one would hear you anyway... but because we're adults... and adults don't shout, they talk.
Bunu benim silahım olduğundan demiyorum. Ya da hiçkimsenin hiçbir şekilde bizi duyamayacağından demiyorum. Bunu istememin sebebi biz yetişkinleriz.
don't have to 46
don't have it 23
have one 71
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
don't have it 23
have one 71
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142