English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ F ] / Face to face

Face to face Çeviri Türkçe

23,087 parallel translation
You have no food and then you come face to face with a rabid beast!
Senin hiç yemeğin yok ve Kudurmuş canavarla karşı karşıya kalıyorsun!
It's hard for me to get a read on someone if I'm not seeing them face to face.
Üç uzun yıl boyunca her hafta bir not aldık.
And if he was sewing that in the face, then the postmortem slashing could be a forensic countermeasure to hide the surgical component.
Eğer yüze dikiş atıyorsa ölüm sonrası kesik de cerrahi öğeyi gizleyecek adli önlem olabilir.
Well, Sarah didn't go outside much, and according to one of these email exchanges, she was really embarrassed about the tumors on her face, but Joseph encouraged her to give it a try.
- Sarah dışarı pek çıkmıyormuş ve yazdıklarına bakılırsa yüzündeki tümörlerden utanıyormuş, ama Joseph denemesi için cesaretlendirmiş.
Nice to finally put a face to all those notes.
Notlardan sonra yüz yüze görüştüğümüze memnun oldum.
I want you to face the truth that's...
- Gerçekle yüzleşmeni.
You know, not everything I do deserves to be seen as a slap in the face to you.
Yüzüne çarpan her tokatın sorumlusu ben değilim ki.
And I'd gotten distracted by Dan once again proving my complete inability to choose the right thing, even when the right thing is standing right there, staring me in the face.
Dikkatim Dan yüzünden dağılmıştı once again proving my complete inability to choose the right thing,... üstelik o doğru karşımda durup bana bakıyorken bile.
I've had to face some hard truths about myself and my marriage and who Nancy and I are... were... to each other.
Kendimle ve evliliğimle ilgili, Nanacy'nin ve benim, birbirimiz için ne ifade ettiğimize dair bazı gerçeklerle yüzleştim.
You don't take your fucking face and your arms and your legs and your torso down to hell.
Suratını, kollarını, bacaklarını, gövdeni cehenneme götürmüyorsun.
And you look her in the face, eye to eye, and you're holding on tight, and you love her, and she loves you and you're inside of her and she starts coming and then you come.
Onun yüzüne bakarsın, göz göze gelirsin ona sıkıca sarılırsın. Onu seversin, o da seni sever. Onun içine girersin.
I know I say a lot of stuff about you, especially to your face, but thank you for your help last night.
Senin hakkında çok konuştum, hem de çoğu yüzüne karşı, ama dün geceki yardımın için teşekkür ederim.
Do you want to be punched in the face with my ring hand?
Yüzüklü parmağımla yüzüne yumruk mu yemek istiyorsun?
Han, you have to face this bully.
Han, bu belalınla yüzleşmelisin.
Nice of you to show your face!
Sonunda yüzünü görebildim.
You may face an attack from your own military, so I've decided to use my mercenaries to protect you.
Kendi ordundan gelen bir saldırıyla karşı karşıyasın bu yüzden paralı askerlerimi seni korumak için kullanmaya karar verdim.
- Neither are you, but we still need to talk face-to-face.
- Sende, Fakat yinede yüz yüze konuşmamız gerek.
I wanted to be the first face you saw when you woke up.
Uyandığında ilk göreceğin kişinin ben olmasını istedim.
Doctor, can you remove this mask for a second? I need to see her face.
Doktor, maskeyi biraz çıkarabilir miyiz yüzünü görmem gerek.
I mean, when we're face-to-face.
Yani, yüzyüzeyken.
I don't want to look at his face anymore.
Onun daha fazla yüzüne bakmak istemiyorum.
Because you disgust me, and I never want to see your face again.
Çünkü tiksiniyorum senden bir daha yüzünü görmek istemiyorum.
Wait, maybe if you touch my face, I'll be able to feel it.
Bekle, belki sen dokunursan eğer hissedebilirim.
It's good to put a face to a name.
İsmine bir de surat eklemen güzel oldu.
It's worth dying, to see the look on your face.
Yüzündeki ifadeyi görerek ölmeye değer. Hangi ifade?
I'm trying to feel bad about it, but my face keeps doing this.
Kötü hissetmeye çalışıyorum ama yüzüm böyle yapıp duruyor.
We have to let him face things alone through all hardships.
Onun yalnız başına yüzleşmesine izin vermeliyiz Tüm zorluklarla.
I should've flown to Dallas and taken you out for drinks and line dancing and told you face-to-face.
I dallas uçtu ve içecekler için dışarı alınması gerekirdi. Ve hat dans ve yüz yüze söyledi.
Why don't you just come out and deliver your villainous monologue face-to-face?
Neden sadece dışarı çıkmıyor. Ve rezil monolog yüz-yüze teslim?
Dearly beloved, we are gathered together here in the sight of God, and in the face of this congregation, to join together this man and this woman in holy matrimony.
Sevgili konuklar Tanrı'nın huzurunda ve cemaatimizin arasında bu adamı ve kadını kutsal evlilik bağıyla bir araya getirmek için burada toplandık.
But when you see me not smiling, you mustn't think I'm sad or displeased with you, only that I'm trying to spare my face.
Fakat, gülümsemediğimi gördüğünde üzgün olduğumu ya da sana kırgın olduğumu düşünmemelisin. Sadece yüzümü korumaya çalışıyorum.
If you think you're to play the hero an'face this alone, you're greatly mistook.
Kahraman rolünü kendin oynayıp, bununla yalnız yüzleşeceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun.
Oh, Lace, could I just say I am so happy to see your face?
Lace, yüzünü gördüğüme ne kadar sevindiğimi söyleyebilir miyim?
I know why he came onboard, why he changed his face to look like Jace Corso.
Neden gemiye bindiğini ve neden Jace Corso gibi görünmek için yüzünü değiştirdiğini biliyorum.
So you didn't have to see his face.
Sırf yüzünü görmemek için.
Punch her hard in the face just once and send her to the hospital, with a broken nose and a skull fracture.
- Yüzünü sadece bir sefer sertçe yumrukluyor ve onu kırık bir burun ve kafatası çatlağıyla hastaneye yolluyorsun.
I'd like to see my face.
Yüzümü görmek istiyorum.
You want me to describe what his face and body looked like?
Yüzünün ve vücut şeklinin nasıl göründüğünü tarif etmemi ister misiniz?
The lord make his face to shine upon him and be gracious unto him and give him pace.
Tanrı onun yüzüne nur indirsin ona karşı merhametli olsun ve ona huzur versin.
So nice to finally put a face with the voice.
Sonunda sesinizi duymanın yanında yüzünüzü de gördüğüme sevindim.
And he lied about it right to my face.
Karşıma geçti ve bana yalan söyledi.
- She'd have to see my face to slam a door in it.
- Kapıyı yüzüne çarptığımı görüyordu.
Looking at my very nice face makes it hard to say no.
Güzel yüzüme bakarak hayır demen zor olabilir.
You need to face yourself, Axl.
Kendinle yüzleşmek zorundasın Axl.
Learning to be gracious in the face of defeat, that shows maturity.
Yenilgiyle karşılaştığında nazik olmak, olgun olduğunu gösterir.
And believe me, it's definitely not your job to make your mother lose face.
İnan bana annenin saygınlığını kurtarmak senin işin değil.
Okay, so then go to option two... "The Face."
O zaman ikinci seçeneğe git... "Yüz."
♪ And when I knew I had to face another day ♪
Hızlı ol. - Tamam.
So why don't you have the guts to ask me to my face, Detective?
Neden direk yüzüme karşı sormuyorsunuz Dedektif?
There is no way he could have stood up to your interrogation and come out with that smile on his face.
Senin sorgundan sağ çıkıp yüzünde bir gülümseme olmasının hiçbir yolu yok.
And it's scary to face the unknown, but we have more to do in our lives.
Ve bilinmeyenlerle yüzleşmek zordur. Ama hayatımızda bunu daha çok yapmalıyız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]