Give me a reason Çeviri Türkçe
449 parallel translation
You give me a reason.
Bana bir neden gösterdin.
Give me a reason and I'll stop it.
Bana bir sebep söyle, durayım.
There'll be hell to pay, but give me a reason and I'll do it.
Bedeli ağır olacaktır, ama bana bir neden söyle, durayım.
Give me a reason.
Bana bir neden söyle.
Can you give me a reason why I should pay you?
Sana niçin ödeme yapmam gerektiği konusunda bir sebep söyleyebilir misin?
Give me a reason.
Bana bir sebep göster.
Come on, give me a reason to fire, that is because I love.
çünkü seviyorum.
Give me a reason.
Sebebi boş ver.
If you don't give me a reason, I have nothing to say.
Buna bir sebep belirtmediğin için, söyleyecek bir şeyim yok.
Give me a reason.
Bana bir bahane ver.
- Give me a reason.
- Bana bir bahane ver.
Come on, give me a reason.
Haydi, bana bir bahane ver.
Give me a reason. I'll blow your fucking brains out.
Bana bir bahane ver de, beyninizi uçurayım.
Give me a reason, tell me about hope.
Umutlu olmak için bana bir neden göster.
It'll give me a reason to wind up the staff meeting.
Toplantıdan erken çıkmam için de sebep olur.
- Give me a reason.
- Bana bir neden söyle.
- You can't even give me a reason!
- Bana bir sebep bile gösteremiyorsun!
If you could just give me a reason.
- Aslında bana şöyle aklıma yatacak bir neden verebilsen..
Can somebody give me a reason to live?
Biri bana yaşamak için bir neden verebilir mi?
Give me a reason why I shouldn't have you arrested.
Seni tutuklatmamam için bana bir sebep söyle.
Just give me a reason.
Sadece bir neden ver bana.
Go ahead. Don't give me a reason to use this, Charlie, and you got nothin'to worry about. Fine.
Pekala, bana bunu kullanma şansı ver ki ortada sorun kalmasın.
Don't give me a reason to get mad, okay?
Sinirlendirme tamam mı?
Unless you can give me a reason not to.
Sen bana bunu yapmamam için bir neden söylemezsen tabii.
Until you give me a reason, I won't.
Bana bir neden gösterene kadar, yapmayacağım.
just give me a reason.
Öldürmemem için bir neden göster.
give me a reason, you sick fuck!
Bir neden göster, hasta ruhlu piç!
You will be heard but you must give me a good reason.
Dinleneceksin ama iyi bir sebebin olması lazım.
- Oh, I did? Well, give me a good reason.
Bana iyi bir sebep göster.
Give me a fucking reason not to be!
OImamam için bir sebep ver!
But I can't think of a good reason why I should print anything you give me.
Ama kaynağı senden gelen bir haberi yazmam için iyi bir neden göremiyorum.
No, I'm not going to give them a reason to lynch me.
Hayır, hayır. Beni linç etmeleri için onlara fırsat veremem.
You better give me a better reason.
Bana daha iyi bir sebep göstersen iyi edersin!
Because. You'll have to give me a better reason than that.
Çünkü.Bana bundan daha iyi bir sebep söylemelisin.
So can you give me one good reason why I should send my family, that took me a lifetime to raise, down that road like a bunch of damn fools to do somebody else's fighting?
Çocuklarımı büyütmek benim tüm hayatıma maloldu, yolun aşağısında bir araya toplanmış lanet aptalların savaşına göndermek için, bana iyi bir neden gösterebilirmisin?
Can you give me a single reason not to come to town with me?
Benimle şehre gitmemek için geçerli bir sebebin var mı?
The reason I'm wearing this raincoat is, as you all know... I've been busted a few times for obscenity, and the last time I was busted was in Los Angeles, and they didn't give me time to get my coat.
Bu yağmurluğu giyiyorum çünkü bildiğiniz gibi müstehcenlik yüzünden bir kaç kez tutuklandım ve en son tutuklandığımda Los Angeles'taydım ve paltomu giyecek zaman tanımadılar.
Give me a good reason I should.
Bunun için bana iyi bir neden göster.
Give me a good reason why not.
Bunun için bana iyi bir sebep göster.
Give me a reason, man! - Don't you dare try it!
Sakın denemeyin!
Sang's just signed with a major firm, and he's gonna pull in a huge salary, which would give me no reason to work.
Sang henüz büyük bir şirkete geçti, devasa bir maaş alacak ve bu da bana çalışmak için bir sebep bırakmayacak.
Give me a good reason why I should keep you on this team, Corey.
Seni bu takımda tutmam için iyi bir neden göster, Corey.
Give me a good reason.
İyi bir neden göster.
Give me a living reason she's disloyal.
Sadık olmadığına dair inandırıcı bir kanıt bul.
Give me one good reason why we should help the Juggernaut!
Juggernaut'a yardim etmek için tek bir geçerli neden söylesenize!
Give me one good reason why we're sitting here, and I'll sit down right now and never say a word.
Bana burada oturmam için tek bir iyi neden söyle. O zaman oturup, tek kelime etmeyeceğim.
Give me a good reason why not.
- Hayır. - Bana iyi bir neden söyle.
Just give me one good reason why my entire childhood was a lie... one good reason.
Çocukluğumun niye koca bir yalan olduğuna dair tek bir iyi neden göster. - Tek bir iyi neden.
Give me one good reason I'd attend a wedding reception at some fascist country club... run by a bunch of morally bankrupt fat-cat Republicans... who care more about capital gains than starving children?
Faşist şehir kulübündeki evlilik törenine katılmam için. sebep gösterebilirmisin bir demet ahlaken çökmüş Cumhuriyetçi şişman kedidilerce işletilen... kapital kazancı aç cocuklardan cok önemseyen kişilerin olduğu?
I need to tell the people something, or you've got to give me a good reason not to.
Bu şehirdeki insanlara bir şey söylemem gerek ya da söylememem için bana bir gerekçe göstermeniz.
The main reason Captain Janeway needed me was as a guide to give her information about this Quadrant, but I've never been beyond the Nekrit Expanse.
Kaptan Janeway'in, bana ihtiyaç duyduğu ana neden, bu Çeyrek hakkında, bilgi sahibi olmam, ama Nekrit Alanı hakkında, herhangi bir bilgiye sahip değilim.
give me strength 86
give me a hug 258
give me a kiss 294
give me some sugar 34
give me a sign 41
give me 926
give me your hand 884
give me that 1626
give me a break 856
give me the money 165
give me a hug 258
give me a kiss 294
give me some sugar 34
give me a sign 41
give me 926
give me your hand 884
give me that 1626
give me a break 856
give me the money 165
give me a fucking break 45
give me a second 352
give me your phone 245
give me a number 36
give me a minute 453
give me a chance 137
give me some space 28
give me a hand 451
give me some money 47
give me some 144
give me a second 352
give me your phone 245
give me a number 36
give me a minute 453
give me a chance 137
give me some space 28
give me a hand 451
give me some money 47
give me some 144