English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I really didn't

I really didn't Çeviri Türkçe

4,712 parallel translation
Well, I didn't really offer...
Şey, ben aslında o kısmı...
I didn't see the movie, so I don't really know how it works.
Filmi izlemedim, o yüzden tam ne olduğunu bilmiyorum.
I just looked at my daughter, and I didn't really recognize her.
Az önce kızıma baktım ve onu tanıyamadım.
Clifford, I really hope I didn't overhear you discussing our competitive zeal regarding the Moose Lodge with someone outside the order.
Clifford, inşallah yanılıyorumdur, çünkü senin Geyikler Locası ile girdiğimiz o kapışmayı daha henüz aramıza Tekris olmamış birine anlattığını duydum, sanki.
Uh, to be honest with you, I didn't really sleep last night.
Dürüst olmam gerekirse, Geçen akşam hiç uyuymadım.
I really didn't know what's going on then, what they were going to do.
O esnada tam olarak neler olup biteceğini bilemiyordum.
It was probably still mid to late afternoon and I didn't really get up until the next morning when Fred came hammering on my door, saying Carl's been in an accident.
Sanırım öğleden sonraydı. Ertesi sabaha dek kalkmadım. Fred gelip kapımı yumrukladı ve Carl'ın bir kaza geçirdiğini söyledi.
I really didn't mean that.
Öyle demek istemedim.
I didn't really wanna build... a spaceship anyway. That's cool.
Zaten uzay gemisi falan yapmak istememiştim.
You know, I didn't have friends, really.
Bilirsiniz, arkadaşım yoktu, gerçekten.
I didn't really like myself.
Kendimi pek beğenmezdim.
I really didn't feel like talking to you.
Gerçekten de seninle konuşuyor gibi hissetmemiştim.
I didn't really know what to do.
Ne yapacağımı bilmiyordum.
I didn't know how special but, the thing is, I knew he could really fight.
Ne kadar özel bilmiyorum, ama gerçekten dövüşebileceğini biliyordum.
I know I didn't really get a look at her.
Biliyorum ona gerçekten bir bakmadım.
I didn't really want to come in.
İçeri gerçekten girmek istemedim.
I mean, say you had a kid, and then you realize you didn't really want the kid.
Bir çocuğunun olduğunu söyledin ve bir çocuk istemediğinin farkına vardın.
♪ That I really didn't mean
# Hiç yapmak istemeyeceklerimi
♪ I've done a lot of foolish things that I really didn't mean
# Aptalca pek çok şey yaptım, hiç yapmak istemeyeceklerimi
I didn't really have the best influence.
Benimkiler pek iyi olamamıştı.
Yeah, I know, but, that's different because it's our wedding money that we're spending, so I didn't really have a choice.
Evet biliyorum ama bu farklı, şurada harcadığımız düğün paramız bu yüzden seçme şansım yoktu
I didn't really mean to hurt you
Seni asla incitmek istemedim
No, believe me, I'm not just being modest when I say I really didn't do anything that anybody else in my position... wouldn't have done, so...
Hayır, birşey yapmadım inanın. Yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı derken alçakgönüllülük yapmadığıma inanın.
Well, I meant to get up really early, but I was still the last nap and I had to fill the dishwasher'cause I was last downstairs, which was a rip-off'cause I didn't get anything to eat.
Çok erken kalkmam gerekiyordu ama hâlâ kestiriyordum. Bulaşık makinesini doldurmam gerekti. Çünkü aşağı kattaydım ve berbat bir durumdu.
I didn't really have anything else to do.
Gerçekten yapacak başka bir işim yoktu.
Oh, I didn't really mean you had to do that. Okay.
Cidden içmeni istememiştim.
I really didn't think this through.
Hic dusunmeden yaptim.
I really didn't see her.
Sahiden onu gözüm görmedi.
I told myself that it was because I was afraid to scare her... but really... it was because I was afraid to watch her say her goodbyes because I just didn't want it to be real.
Korkmasından çekindiğim için böyle yaptığımı söyleyip durdum kendime. Ama aslında "hoşça kal" diyişini izlemekten korkmuştum. Gerçek olmasını istemiyordum.
No, it's really terrible. I didn't, you know...
Hayır, bu çok kötü bir durum.
Man my Grammy really loved Lauren didn't she?
Büyükannem Laure'i gerçekten çok severdi, değil mi?
He loved you... but when he died... I think he felt like he didn't really know you.
Seni çok sevdi ama öldüğünde sanki seni hiç tanımadığı hissine kapıldı bence.
I didn't come forward with my affair... Because I knew it would make me look really, really bad.
Evlilik dışı ilişkimi itiraf etmedim... çünkü bunun beni suçlu göstereceğini biliyordum.
I didn't even really know until an hour ago.
Bir saat öncesine kadar ben bile bilmiyordum.
I MEAN, YOU DIDN'T REALLY HAVE AN ACCIDENT OR ANYTHING LIKE THAT?
Yani, kaza ya da benzeri bir şey gelmedi değil mi başına?
I would really appreciate if you didn't say anything to anyone, please.
Kimseye söylemezsen çok sevinirim.
We didn't really start to worry about it until I think she was eight, um, when the doctor wanted us to seek a nutritionist to kind of address the issue.
Kızımız sekiz yaşındayken doktor bu problem için bir beslenme uzmanı aramamızı söyleyene kadar bu konuyla ilgili bir endişemiz yoktu.
I really did sound angry there, but it seemed to me that the Siskel-Ebert effect was that a film was either good or bad and the rest didn't matter so much.
Burada hakikaten öfkeli yazmışım ama..... o sıralarda Siskel-Ebert etkisine göre bir filmin iyi ya da kötü olması ve geri kalan her şeyin pek bir öneminin olmamasına takmışım.
I didn't really understand what the job meant.
Ben gerçekten iş ne demek anlayamadım.
I really didn't feel like I needed a love life, you know?
Gerçekten bir aşk hayatına ihtiyacım varmış gibi gelmiyordu, anlıyor musun?
And, uh, I remember one time when I was just out on the monkey bars with my friends, I had to go really bad, and I didn't want to, and I just--I just started just pissing my pants.
Hatırlıyorum bir keresinde arkadaşlarımla parktayken çok fena sıkıştım ama gitmek istemiyordum ben de altıma işedim.
Sydney Pollack was really nice, but sometimes I didn't understand what he was saying, but I was too shy to ask.
Sydney Pollack harika biriydi, ama her zaman söylediklerini anlamıyordum. Sormaya da çok utanırdım.
But I didn't do anything wrong. Really?
Ama ben yanlış bir şey yapmadım.
Maybe... if we had had more time I would have found something about you I didn't like, really couldn't stand which would be very useful right now.
Belki daha çok zamanımız olsaydı sende sevmediğim, gerçekten katlanamadığım şeyler bulurdum ki bunlar şu an gerçekten çok işime yarardı.
And I fell really hard for him and I didn't expect it to happen, but now that it has, I just feel like I can't ignore my feelings any longer.
Vaziyet böyleyken duygularımı daha fazla saklayamayacağım.
About being really shocked, I didn't buy it for a second.
Kahroldum falan dedin ya, hiç inandırıcı değildi.
I didn't know what scared really was until today.
Bugüne kadar ne kadar korkutucu olabileceğini bilmiyordum.
I'm really glad I didn't have that piece of cake.
O pastayı yemediğim için mutluyum.
I really didn't take enough pictures.
Yeteri kadar fotoğraf çektirmedik.
And I'm really sorry I didn't believe you about Beth.
- Beth konusunda sana inanmadığım için özür dilerim.
I used it to murder my girlfriend. I didn't really feel like holding on to it.
Kız arkadaşımı öldürmek için kullandığımdan tutasım gelmedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]