I work hard Çeviri Türkçe
2,129 parallel translation
- I work hard. - At what?
Sıkı çalışırım.
I work hard for us.
Bizim için çok sıkı çalışıyorum.
I don't know about you, but it seems like it takes hard work to kill somebody.
Seni bilmem ama bence bu birini öldürmek için oldukça yorucu bir yol.
I've never seen him work this hard for a girl, And believe me, there's been plenty.
Hayatımda onun, bir kadın için bu kadar deli olduğunu görmedim ve sayısız sevgilisi oldu.
It's not. It's hard, and I only work with him a few hours a day.
Çok zor ve ben onunla günde birkaç saat geçiriyorum sadece.
I don't work hard?
Benim işim zor değil mi?
I hope you guys work hard like this...
Çocuklar umarım hep böyle sıkı çalışırsınız...
Of course, I came to see your hard work.
Elbette yaptıklarınızı görmeye geldim.
It took a lot of hard work. - You know what I'm saying? FRANKIE :
Ehlert bu haftanın sonuna kadar bir satış elemanını yollamamı istiyor.
We got the young lady's letter, but the trouble is, she didn't have any experience of hard work that I could tell, so...
Ama sorun şu ki... -... hiç ağır iş tecrübesi yok. - Ama çok sıkı çalışan biridir!
I would think a work of art as famous and costly as a Rembrandt would be hard to sell.
Rembrandt'ınki kadar ünlü ve pahalı bir tabloyu satmak sor olur bence.
You're gonna have to work very hard, but you've given me a very good idea, and I thank you.
Bunun için çok çalışman lazım. Ama bana çok iyi bir fikir verdin sana çok teşekkür ederim.
I would not be here tonight If not for the hard work Of the s.C.A.R.B. Board of trustees...
Bu akşam seçkin Güney Kaliforniya emlakçıları sayesinde karşınızda bulunuyorum.
Well, tomorrow i'm gonna bust his ass, and he's gonna learn some respect for hard work.
Yarın ona haddini bildireceğim ve çalışanlara saygı göstermesini öğrenecek.
Eh, Mr. Burns, I did a little blood work earlier today and I'm afraid I've got a bit of hard news.
Bay Burns, bu sabah kan tahlili yaptım ve sonuçlar pek iç açıcı değil.
I would work just as hard as everyone, but I'll look better doing it.
Bende herkes kadar çok çalışacağım ama bu işte daha iyi görüneceğim.
I don't know everything about you, but I do know that you work really hard to understand yourself.
Haklısın, seninle ilgili bilmediğim birçok şey olabilir ancak kendini geliştirmek için vermiş olduğun onca çabanın farkındayım.
But it's so hard so I had to work out my desire somewhere.
Arzularımı başka birisine çekmek zorunda kaldım.
Jesse and I are hard at work.
Jesse'yle birlikte çok çalışıyoruz.
You know, Sarah, I had to work so unbelievably hard to get my family there today.
Bugün ailemi bir araya toplamak için çok uğraştım.
I know how hard you work for things.
Bunun ne kadar zor olduğunu biliyorum.
- Well, I'd hate for that money to give you any less incentive to really work hard.
- Sana vererek de içindeki çok çalışma isteğinin kaybolmasını hiç istemem.
It's one thing to blow off regular classes, but this devalues all the credits I work very hard for.
Normal dersleri ekmen neyse, ama bu sıkı çalıştığım tüm o derslerin değerini düşürüyor.
But the way I see it families where parents get up every morning and go to jobs that are hard so they can get their kids through school and life and struggle to make it all work and manage to do it with dignity and a little humor well, that's not average that's extraordinary.
Ama benim gördüğüm kadarıyla ailelerin her sabah erken kalkıp, işe gitmeleri zor olsa da çocuklarını okula bırakabilir ve her şeyin yolunda gitmesini sağlayabilirlerdi. Ve biraz neşe ve anlayışla hepsini yönetebilirdi. Bu sıradan bir şey değildir.
I just... I know how hard you work.
Ne kadar çok çalıştığını biliyorum.
Hmm, still hard at work, I see.
Görüyorum ki hâlâ çok çalışıyorsun.
I was being nice, you know, considering, you know, I just come home from work, you know, hard day, nose to the grindstone and that, you know.
Kibar oluyordum, sonra işte, düşünüyorum, işten eve yeni geldim, sonra, zor gündü, canla başla çalıştım gibi gibi.
Hard at work, I see.
Görüyorum ki çok çalışıyorsun.
If I wasn't here, you'd be stuck with all the hard work.
Burada olmasaydım tüm zor işlerle sen meşgul olurdun.
I don't want to waste money my daughter made with hard work.
Kızımın zar zor kazandığı parayı çar çur etmek istemiyorum.
Because you're here, I can work hard.
Sen yanımda olduğun için, sıkı çalışabiliyorum.
I wanted to say thank you to you for all the hard work
Şimdiye kadarki yardımların için teşekkür edecektim.
Right. I'm so hard to work with, a man killed his wife.
Benimle çalışmak ona ağır geldiği için karısını öldürdü.
Wow, I never had to work so hard to get someone's attention.
Birinin dikkatini çekmek için hiç bu kadar çok uğraşmamıştım.
I can feel her watching me, it's such hard work to keep my eyes closed, but if I open them, that something loaded is gonna come out of her mouth and pop the bubble that we've been floating in.
Beni seyrettiğini hissedebiliyorum, ve o an gözlerimi kapalı tutmak çok zor oluyor, ama biliyorum ki gözlerimi açarsam o güzel dudaklarından içinde süzüldüğümüz tatlı pembe baloncuğu patlatacak büyüklükte laflar dökülecek.
I chill out after a long, hard day's work.
Bütün günün yorgunluğunu gelip burada atarım. Cuma günlerine bayılıyorum!
{ \ And } It bothers Jimmy how hard we work for them.
Onlar için bu kadar çalışmamız Jimmy'i rahatsız ediyor.
I'm not afraid of hard work.
- Ben sıkı çalışmaktan korkmuyorum.
With your cousin Mike gone, I'm going to need you to work twice as hard today.
Kuzenin Mike gittiğine göre bugün iki kat fazla çalışman gerekecek.
I assume you're being generously rewarded by both nations for your hard work.
Sanırım bu sıkı çalışmanız için iki ülke tarafından da cömertçe ödüllendirileceksiniz.
Maybe I don't have to... I don't have to work so hard.
- Belki de o kadar o kadar çok çalışmama gerek yoktur.
And I'll do all the hard work.
- Bütün zor işleri ben yapacağım.
I work so hard for it.
Bunun için çok çalıştım.
I know more than anyone how hard you work here.
Buradaki herkesten daha çok çalıştığını biliyorum.
I mean, you work too hard.
Yani, çok fazla çalışıyorsunuz.
I'm just telling you so that you get that you have to work really hard to fix me. I know that.
- Biliyorum.
In case you haven't noticed, nessa, I actually work really hard for our future.
Fark etmediysen söyleyeyim Vanessa geleceğimiz için çok sıkı çalışıyorum.
I don't know about you, but I need a promotion because I work way too hard and I'm brilliant. Mmm!
Sizi bilmem ama ben çok çalıştığım ve de zeki olduğum için zam almayı hak ediyorum.
I work so hard to-to set the mood, and-and when I see those, I feel the egg go right back up my Fallopian tube.
Havaya girmemiz için çok uğraştım ama bunları gördüğüm zaman yumurta, fallop tüpümden geri kaçıyormuş gibi hissediyorum.
Yes. Do you know how hard I had to work to make this place?
Burayı yapmak için ne kadar çok çalıştığımı biliyor musun?
I know it's hard work. It's not just that it's hard work, Jimmy.
Sadece zor bir iş değil, Jimmy.
i work for a living 16
i work here 240
i worked hard 20
i work alone 58
i work for the government 18
i work out 41
i work nights 19
i work for you 30
i worked 44
i work for him 28
i work here 240
i worked hard 20
i work alone 58
i work for the government 18
i work out 41
i work nights 19
i work for you 30
i worked 44
i work for him 28
i work with him 23
i work 156
i work there 30
i work for mr 21
work hard 130
work harder 35
hardware 22
hard 725
hardy 174
hardly 502
i work 156
i work there 30
i work for mr 21
work hard 130
work harder 35
hardware 22
hard 725
hardy 174
hardly 502
harder 533
hardman 24
hardcore 24
harding 62
hard pass 21
hardison 43
hard kill 18
hard day 29
hard times 35
hardly ever 25
hardman 24
hardcore 24
harding 62
hard pass 21
hardison 43
hard kill 18
hard day 29
hard times 35
hardly ever 25
hard work 70
hard worker 16
hard to tell 74
hardworking 26
hard to starboard 26
hard to explain 19
hardly at all 16
hard to say 179
hard right 23
hard to believe 105
hard worker 16
hard to tell 74
hardworking 26
hard to starboard 26
hard to explain 19
hardly at all 16
hard to say 179
hard right 23
hard to believe 105