In the meantime Çeviri Türkçe
4,608 parallel translation
In the meantime, I'll try to determine what message this is meant to convey.
Bu arada ben de bunun nasıl bir mesaj ileteceğini bulmaya çalışırım.
In the meantime, we'll see to your comfort.
Bu esnada, seni rahat ettirmeye çalışacağız.
And in the meantime... enjoy your bath.
Bu esnada da banyonun tadını çıkar.
But in the meantime, could you tell us what this means?
Ama bu arada, bunun ne demek olduğunu bize söyleyebilir misiniz?
In the meantime, you figure out what game Liber8's playing.
Siz de bu arada Liber8'in neyin peşinde olduğunu, öğrenmeye çalışın.
In the meantime, I've got a briefing with local police and disaster crews.
Bu arada ben de bölge polisi ve Afet Koordinasyon Merkezi ile görüşeceğim.
In the meantime, get us an entry plan.
Bu arada, sen de bize bir giriş planı getir.
In the meantime, um
Aynı zamanda
In the meantime, pay attention for any mention of clinical trials.
Bu esnada klinik denemeden bahsedilirse dinle.
Okay, well, let's table that. But in the meantime, we'll look for an apartment.
Bunu bir tartışalım ama bu arada sana bir daire bakalım.
In the meantime, you will be our guide, and you won't tell anyone.
Aynı zamanda bizim rehberimiz olacaksın ve kimseye söylemeyeceksin.
In the meantime... heart-healthy food, okay?
Beklerken sadece sağlıklı yiyecekler yiyeceksiniz tamam mı?
In the meantime, keep your mouth shut.
Bu zaman içinde, çeneni kapalı tut.
In the meantime, I gotta hunt Sam the human way.
Bu arada Sam'i insani yeteneklerimle yakalamalıyım.
In the meantime, I'm gonna move him somewhere safer.
Bu arada onu daha güvenli bir yere götüreyim.
Okay, in the meantime, one final question.
Tamam, bu sürede son final sorusunu soralım.
Okay, buddy, I'm gonna circle around the old birthday thing and figure something out that's real good, and in the meantime,
Pekala, dostum. Eskiden olduğu gibi doğum günü şeylerinin etrafında dolaşacağım ve güzel olan bir şey bulacağım, ama bu esnada...
Oh, and in the meantime, I got you a pretty crazy gift that I think is gonna make your mom freak.
Bu arada, sana anneni çıldırtacağını düşündüğüm bir hediye aldım.
In the meantime, I want you both to leave this matter alone until you hear from me?
Bu arada, benden haber alana kadar ikinizin de bu konuyu unutmanızı istiyorum.
In the meantime, you can send us the plans for your sensors, and, uh, Dr. Torres, of course, uh, should continue her work.
Bu arada sensörlerin planlarını bize yollayabilirsiniz. Tabii ki Dr. Torres da çalışmalarına devam edebilir.
- But what are we supposed to do as parents in the meantime?
- Fakat bizim anne-baba olarak bu esnada ne yapmamız gerekiyor?
But in the meantime, why don't you have a beer?
- Bu arada neden bira almıyorsun?
In the meantime, I'd like to take this opportunity to apprise you of an adjustment I have made with regards to my practice.
Bu arada fırsattan istifade size araştırmalarımdan dolayı yaptığım ayarlama konusunda bilgi vermek istiyorum.
In the meantime, be patient.
Bu arada, sabırlı ol.
And in the meantime, we go bankrupt.
Bu süre zarfında, biz de iflas ederiz.
In the meantime, we ask That mr.
Bu arada, Bay Agos'un serbest bırakılmasını talep ediyoruz, Sayın Yargıç.
The FBI's sending a team, and in the meantime, the two original agents are staking out Lester's house.
FBI bir ekip yollayacak. Bu arada bizdeki iki ajan da... -...
In the meantime, I'm gonna try and intercept his lab work.
Bu arada ben de onun kan testleriyle oynamaya çalışacağım.
I will alert you. In the meantime, I need everything you have on my brother.
Bu arada ağabeyim hakkında bildiğiniz her şeye ihtiyacım var.
In the meantime you should know that I'm gonna fix this.
Bu arada bunu halledeceğimi bilmeni isterim.
In the meantime, I'll tell you one... From memory... About...
Bu arada sana hemen ezberimden... gecenin kraliçesiyle ve nasıl kraliçe olduğuyla ilgili bir tane anlatayım.
In the meantime, that...
Bu arada,
In the meantime, maybe there's something we can do to cheer him up.
Bu arada da, onu neşelendirmek için yapabileceğimiz bir şey olabilir.
Perhaps we could offer ye some entertainment in the meantime?
Belki de bu arada size biraz eğlence sunabiliriz.
In the meantime, keep an eye on Mrs. Martinez.
Sen de biz yokken Bayan Martinez'e göz kulak ol.
In the meantime, I need full background checks
Bu arada, ihtiyacım var Tam arka plan kontrolleri
In the meantime you will be our guide, and you won't tell anyone.
Aynı zamanda bizim rehberimiz olacaksın ve bundan kimseye bahsetmeyeceksin.
In the meantime, you will be our guide, and you won't tell anyone.
Aynı zamanda bizim rehberimiz olacaksın ve bundan kimseye bahsetmeyeceksin.
- All right, fine. I'll talk to my client, you talk to your... corporate overlord and then, uh... in the meantime, get that cleaned up, cause, it's gonna leave a stain.
- Pekâlâ, müvekkilimle konuşacağım,... sen de kurum amiriyle görüş daha sonra bu arada, şunu da temizle, yoksa leke bırakacak.
She has to come to you. In the meantime, we'll keep tabs on her.
Bu sürede biz de gözümüzü üzerinden ayırmayız.
Well, Alicia's out sick and I'm making the decisions in the meantime.
Alicia hasta ve bu süreçte kararları ben veriyorum.
Just, in the meantime, it's good to stay busy.
Gideceksin. Ama bu sırada meşgul kalmak iyidir.
In the meantime, you need to get home, get some rest.
Bu arada sen eve dön, biraz dinlen.
Okay, so... in the meantime, nobody's in charge of the night shift?
Tamam. Ee... bu arada, kimse gece vardiyasında görevli değil mi?
In the meantime, we're still waiting on the mother's background check.
Aynı zamanda annesinin de geçmiş taramasını bekliyoruz.
And let's hope the Drewes don't get sick of her in the meantime.
Bu arada umalım da Drewe'ler ondan bıkmasın.
In the meantime, I'll have my guys get this loaded.
Bu arada adamlarıma parayı yükletirim.
In the meantime, Dr. Miller at the university of Washington runs a research lab, and I think you would do very well there.
Dr. Miller, Washington Üniversitesi araştırma laboratuarında çalışıyor. Orada iyi bir iş çıkaracağına eminim.
Okay, there has to be something else you can do in the meantime.
Tamam, bu arada yapabileceğin bir şeyler olmalı.
And, erm... Geoff's been helping out in the meantime, but we, er...
O zamana kadar da Geoff ilgileniyor işlerle.
Meantime, what do you want us to do about the kid in the cage in Birmingham?
Bu arada, Birmingham'daki tutuklanan,... çocukla ilgili ne yapmamızı istersiniz?
in the real world 60
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the ass 21
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the first place 155
in the beginning 230
in the 715
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the first place 155
in the beginning 230
in the 715
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96