English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / It's about time

It's about time Çeviri Türkçe

4,650 parallel translation
It's just every time you say that speech, I think about where you've been and where you're going and our future children and America and just our history as a nation.
Bu konuşmayı her yaptığında nereden gelip, nereye gittiğini ve gelecekteki çocuklarımızı, ve Amerika'yı ve ulusal tarihimizi düşünüyorum.
It's no time to worry about others right now.
Şimdi başkaları için endişelenecek zamanımız yok.
It's time she learned about the real world.
Gerçek dünyayı görme vakti geldi.
Then, it's about time...
Vakit neredeyse geldi...
Okay? It's about time I got a little responsibility.
Biraz sorumluluk sahibi olmanın vakti geldi.
It's not a good time to talk about the kids
Çocukların meselelerini konuşacak zamanım yok. Şu anda çok işim var.
Well, it's about time I finally got a return for them lazy shits.
Peki, bu konuda zamanı Sonunda bir dönüş var onlar tembel pislikler için.
Well, it's about time.
Nihayet!
Don't you think it's time to tell the world who that song was written about?
O şarkının kimin hakkında yazıldığını açıklama vaktiniz gelmedi mi sizce?
I think it's about time I talk to him.
Sanırım artık onunla ben konuşmalıyım.
Figure it's time we do something about that old sophomore photo of yours, huh?
Ne ararsan. Lise ikide çekildiğin o fotoğraf hakkında artık bir şeyler yapmalı diye düşündüm.
It was about what you want your first time with Collin to be. It's fiction. I didn't do anything.
Bu parti alevlenmek üzere.
It's about time Gibbs.
Hele şükür, Gibbs.
I figure once we've served our time for all the bad things we've done, then it's just about letting go and moving on.
Bence yaptığımız her kötülüğün cezasını çektikten sonra geriye sadece her şeyi geride bırakıp yola devam etmek kalıyor.
I suppose it's about time the Grimm knew the truth about my brother and me.
Sanırım Grimm'in ben ve kardeşimle ilgili gerçeği bilmesinin zamanı geldi.
Ain't it about time for the next love injection?
Sıradaki aşk iğnesinin zamanı gelmedi mi?
Boy's been a tick on our ass for over a year now, and it's about time the son of a bitch was handled for once and for all.
Herif bir yıldır kıçımızdaki çıban gibi oldu, ve artık orospu çocuğunun sonsuza kadar halledilmesinin zamanı geldi
I'd probably just ignore it, but, see, there's a pattern that's starting to emerge now, so... maybe it's time I just started accepting this about myself.
Belki de bunu kabullenme vaktim gelmiştir.
What about you? What I'm trying to say is, dear brother, it's time to come home.
- Şunu diyorum ki sevgili kardeşim eve dönme vaktin geldi.
I think it's about time I had some fun for a change.
Değişiklik yapıp biraz eğlenmemin zamanı geldi diye düşünüyorum.
Now, we talk about this all the time, let's just put it to bed.
Bunun hakkında sürekli konuşuyoruz, şimdilik yerinde bırakalım.
- Because if you do, it's time to stop being polite about it.
- Eğer seviyorsan,... kibar olmaya bir son vermenin zamanı geldi.
I just realized that this is the first time I've ever worked here and not been pissed off about it.
İlk defa burada çalışırken sinirlenmediğimi fark ettim.
It's about time you play with the big boys.
Sonunda büyükler liginde oynuyorsun.
When a man starts talking about having an open marriage, it's not because he wants his wife to have a good time.
Eğer bir erkek açık ilişkiden bahsediyorsa, bunun sebebi eşinin iyi vakit geçirmesini istemesi değildir.
Well, it's about time you joined the club.
Aramıza katılmak üzeresin.
Well, actually, it's about a thousand miles above us in geocentric orbit, where it's pretty much sunny all the time.
Aslında bu şey, bizden 1500 km yukarıda, jeosantrik orbitte ve orası her zaman güneşli.
Even if by some remote chance in hell, you are telling me the truth about the.45, it's no stretch to imagine that it came into your possession at a later time.
Bana 45'lik silahla ilgili doğruyu söylüyor olsan bile silahın daha sonradan eline geçtiğini hayal etmek çok zor değil..
It's about time I got my clutter out of here, give you a chance to put your stamp on this office.
Kendi ıvır zıvırımı toplayıp senin mührünü bu ofise koymanın zamanı geldi.
Well, it's about time.
Zamanı gelmişti.
It's about time.
Neredeyse tam zamanında.
It's about time you started realizing that.
Nihayet anladın bunu sonunda.
It doesn't seem like any of my business, but I think you've always been someone... who's extremely passionate about your life and what you're doing, and if you have a partner that seems to hesitate all the time, with things of life, I don't know if that's gonna make you happy.
Burnumu sokmuş olmak istemiyorum ama bence sen hayatı ve işiyle ilgili ekstrem tutkuları olan bir insansın ve partnerin senin hayatındaki şeylere sürekli tereddüt eden biriyse...
We know it was a long time ago, but anything you can tell us about Amanda's abduction could maybe help with our case.
Uzun zaman geçtiğini biliyoruz ama Amanda'nın kaçırılışıyla ilgili söyleyecekleriniz bu olayda işimize yarayabilir.
Babe, I, I said that I, I will come on this trip to, to help you with your film and it's your birthday and we're going to have a great time, but I'm not about to say that I believe in Bigfoot.
Bebeğim, filmine yardım etmek için bu geziye katılacağımı söyledim. Senin doğum günün ve iyi vakit geçireceğiz. Ama kocaayağa inandığımı söyleyecek değilim.
Well, since I've got all the info I need about Agent MacGuffin, that creep, I figure it's time to get back to all the fun of being me.
Artık Ajan MacGuffin hakkında ihtiyacım olan bilgileri edindiğime göre tekrar kendim olmanın eğlencesini sürebilirim.
It's about damn time we talked about Barry.
Barry'i konuşma zamanı geldi.
Well, my Uncle went into a cornfield and blew his brains out, but that was a long time ago, and my mom says we're not allowed to talk about it.
Bir keresinde amcam mısır tarlasına gidip beynini uçurdu ama çok uzun zaman önceydi ve annem bu konuda konuşmamıza izin vermiyor.
It's about time.
Sonunda gelebildin.
Captain thinks I could make it through buds, become a SEAL, but after what happened, I'm not so sure about the military anymore.
Yüzbaşım buradan sıyrılıp özel time gireceğimi düşünüyor ama bu olanlardan sonra orduyla işim olacağını pek sanmıyorum.
It's about time.
Zamanı gelmişti.
I think it's about time we started!
Başlama zamanı geldi bence!
It's time we talk about Nasser Hejazi.
Nassir Hejazi'den konuşmanın vakti geldi.
- It's time we talk about Nasser Hejazi... whose name you used to embezzle more than $ 45 million.
Nasser Hejazi hakkında konuşmanın vakti geldi. 45 milyon dolardan fazla parayı zimmetine geçirmek için kullandığın isim.
It's time we talk about Nasser Hejazi.
Nasser Hejazi hakkında konuşmamızın vakti geldi.
It's time we talk about Nasser Hejazi, whose named you used to embezzle more than $ 45 million.
Nasser Hejazi'den konuşmamızın vakti geldi. 45 milyon dolardan fazla parayı zimmetine geçirirken kullandığın isim.
It's about time his parents did something.
Artık ailesini bir şeyler yapmasının zamanı gelmişti.
Assuming they reload in the shortest time possible it'll take them about twenty more seconds.
Sıradaki topu en hızlı şekilde doldursalar bile bu en azından yirmi saniye daha alır.
Now, I take it now's not a good time to talk about that whole non-compete clause?
Anladığım kadarıyla şu an, rekabet hükmü hakkında konuşmanın sırası değil.
I wish there was a couple more rules, honestly, but at the same time, if that's what we signed up for with no rules, then that's what it is, so I-I don't really feel bad about it.
Gerçekten bir kaç kural daha olmasını dilerdim ama aynı zamanda eğer kuralsız bir şekilde kaydolduysak o zaman öyle olsun. Bu yüzden kendimi kötü hissetmiyorum.
Every time you see me, it's about something stupid.
Beni her görmeye geldiğinde... -... saçma sapan bir şey için oluyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]