English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ J ] / Just like this one

Just like this one Çeviri Türkçe

646 parallel translation
Just now in Lalah-Poor's room, I found a comb which looked just like this one.
Fakir-Lala'nın odasında bu tarağın aynından buldum.
When I was little, I had a hat just like this one.
Küçük bir çocukken benim de buna benzer bir şapkam vardı.
Just like this one.
Tıpkı bunun gibi.
We have a radio just like this one.
Bizim de tıpkı bunun gibi bir radyomuz var.
72 rifles... just like this one.
72 tüfek... işte bunun gibi.
I was born in a small town just like this one.
Bunun gibi küçük bir kasabada doğdum.
" Chickens cackling in a barn Just like this one
" Bir farkları yok tavuk gıdaklamasından İşte bu da onlardan
Me and Lane got up on the high ground... left Grady sitting by a fire, just like this one.
Lane'le ben tepeye çıkmıştık... Grady'yi ateşin başında bıraktık, tıpkı bunun gibi.
In 1555, in Rome itself, in an orphanage just like this one, three orphans were responsible for horrible things, which could only be the work of a diabolical mind.
1555'de Roma'da tıpkı böyle bir yetimhanede 3 yetim, sadece şeytani bir zihnin yaptırabileceği korkunç şeyler yapmışlar.
- Just like this one?
- Bunun gibi mi?
The burglar left a calling card just like this one.
Soyguncu, aynen buna benzer bir kart bıraktı.
In a few weeks, a boat just like this one will take me back on this same wharf and you will hold me in your arms.
Bir kaç hafta içinde, buna benzer bir tekne ile geri geleceksin ve beni kollarına alacaksın.
- Dae Han killed my brother in a tournament just like this one.
Dae Han böyle bir turnuvada ağabeyimi öldürdü
I got one just like this.
Bundan bende de var.
I'd like one McCanles to give something to this state... and not just take from it.
Benim istediğim McCanles'ların Bu ülkeye birşey vermesi ülkeden sadece alması değil.
It were a sunny day, like this one we just had.
Yaşadığımız şu gün gibi, güneşli bir gündü.
Well if I ain't exactly in eyeshot when you want me, Miss Harms, just give one whistle like this.
Elbette, görünürlerde yoksam,... beni çağırmak istediğinizde, Bayan Harms,... böyle bir ıslık çalmanız yeterli.
God didn't make all this country just for one man like Ryker.
Tanrı bu ülkeyi Ryker gibi adamlar için yaratmadı.
Willa Harper, there are certain plain facts of lif e that adds up... just like two plus two makes four, and one of them is this- -
Willa Harper, hayatta ikiyle ikinin dört ettiği gibi bazı değişmez gerçekler vardır.
A friend of mine got one just like this in Germany.
Aynısından bir arkadaşım almıştı Almanya'dan.
And he just stood there. Watching this one, gloating over it like a bloody watch dog.
Orada durup bana sanki bir bekçi köpeği gibi sinsice baktı.
Every cloud has a silver lining, Sam, except this one has a pink one, just like those fancy pink bloomers you gave to Michelle?
Her gecenin bir gündüzü vardır, Sam, Güzel günlerde olacak, sence Michelle'e pembe bir elbise hediye etsem hatamı yapmış olurum, ha?
I'm just the man who has to send people out on jobs like this one.
Sadece, böyle görevlere adam göndermek zorunda olan biriyim.
We told him how one pinto sykes is wanted by the law in three states, but treats this town like it was his personal property just because he was born and raised here.
Pinto Sykes'ın üç eyalette kanun kaçağı olduğunu ama burada doğup büyüdüğü için kasabaya kendi malıymış gibi davrandığını söyledik.
But just one little thing like this and we're up the creek without a paddle.
Ama böyle küçük bir şey daha olursa başımız büyük belaya girer.
I just want you to know that I've been flying for quite some time now... and it hasn't always been for crummy outfits like this one.
Fakat sana şunu söylemeliyim. ben uzunca zamandır uçuyorum... ve hiçbir zaman bu tür işe yaramaz teçhizatlarla uçulduğunu görmedim.
I heard one just like it this morning.
Bu sabah da tıpkı bunun gibi bir ses duydum.
I was walking on a country road... just like this one.
Tıpkı şimdikine benzer bir köy yolunda yürüyordum.
This thing is over, I think I'll get me one just like her.
Bu iş bitsin bir tanesini yatağa atacağım.
That was when I was married to the wrong one. I didn't like the colour. This is the one I want to have, so if you could just change the forms round
Belgeleri değiştirirseniz bunu şimdi alabilirim.
Just one minute, Mr Carlson. It's like this - this is not just a kidnapping, this is a murder now.
Bakın Bay Carlson, artık bu olay adam kaçırma değil.
I felt like... I started walking with these old, clunky shoes I had on... and this long dress, and I felt like I was about 45 years old... and I was an old, beat-up whore just walking down the st... down some city street someplace... with no place to go and no one to love me and not caring at all that anybody would rape me.
Kendimi 45 yaşında, ayağımda eski, hantal ayakkabılar üzerimde uzun bir elbiseyle sokaklarda gezen yaşlı, yıpranmış bir fahişe gibi hisset...
Find me one just like this.
Bunun aynısından bir tane bulsana.
Just like this, one at a time?
Bunun gibi, hiç olmadı mı?
No one'but good people house me and feed me'just like you have this evening.
Hiç kimse. İyi insanlar beni barındırıp, besliyor. - Bu akşam sizin yaptığınız gibi.
You know, we have one just like this back on the dining room table in our house.
Biliyor musunuz, bizim evimizde de yemek odasında tam bunun gibi bir tane var.
One of the plates shifted and he was too close to it... and it hacked his head off and the blood just squirted like this.
Levhalardan biri kaymış ve adam çok yakında olduğu için kafası kopmuş ve kan şu şekilde fışkırmış.
Like he gave me this ring one day, just like that.
Bir gün pat diye bana bu yüzüğü vermişti.
One total catastrophe like this is just the beginning!
Bu felaket sadece bir başlangıç!
Now, suppose purely by chance among the distant ancestors of this crab there came to be one which looked just a little bit like a human face.
Bu yengecin ilk yakalanan atası, sanırım daha az insan yüzüne benziyor olmalıydı.
There is no life before this one, just like there's none afterwards.
Sonrasının da olmadığı gibi.
You had one just like this.
Buna benzer bir şeyin vardı.
Come on. If you just do this one last thing for me, one bad thing, and then we'll bury'em and I'll take you fishing, or anything you want. Just like we used to.
Eğer benim için son bir şey yaparsan, son bir kötülük, önce onları gömeceğiz, sonra da seni balığa götüreceğim, ya da istediğin başka bir şeyi yaparız, tıpkı eski günlerdeki gibi
I don't find it easy to talk at a time like this, but I got to say something about that guy up there, and I can sum it all up in just one word... courage, dedication, daring, pride, pluck, spirit, grit, mettle
Böyle bir anda konuşmak hiç kolay değil ama yukarıdaki adam hakkında bir şey söylemeliyim ve her şeyi tek kelimeyle özetleyebilirim... Cesaret kararlılık, cüret, onur, moral, metanet, şevk ve...
The next song, if you don't mind, just this time, I'd like to sing to a real man, if there is one among you.
Sıradaki şarkı, eğer senin için mahzuru yoksa sadece bu seferlik, gerçek bir adama şarkı söylemek istiyorum. Tabi eğer aranızda gerçek bir adam varsa.
Like this one It has to be just like it
Bunun gibi, aynen bunun gibi olmalı.
A limo, just like this one.
Bu limuzinin tıpatıp aynısı.
You would then just look for a bite on the inside of the thigh... like this one, piercing the artery.
Kasıkların bir ısırık izi olup olmadığına bakmalısın bunun gibi, atardamar ısırığı.
Do this one just like the last time.
Bunu en son seferdeki gibi yap.
You just can't go around acting like one in this house!
bu evde yaptıklarını çevrede yapamazsın!
Now, Kelly... I want you to look at this. Because one day you'll have a beautiful diploma just like this, that reads...
Şimdi Kelly şuna bakmanı istiyorum çünkü bir gün aynı bunun gibi... harika bir diploman olacak.Şöyle yazıyor...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]