Laugh and cry Çeviri Türkçe
218 parallel translation
We could laugh and cry together.
Beraber gülüp ağlayabiliriz.
I need to audition you to see who is able to laugh and cry.
Gülebildiğinizi ve ağlayabildiğinizi... denetlemem gerekiyor.
An actor has to be able to laugh and cry at will.
Bir aktör istendiğinde gülebilmeli... ve ağlayabilmeli. Kes!
Tell him to laugh and cry on demand.
Ona istek üzerine gülmesini ve ağlamasını söyleyiniz.
When they're asked to, they laugh and cry.
Onlardan istendiğinde, gülerler ve ağlarlar.
I can make them laugh and cry and fall in love.
Onları güldürüyorum, ağlatıyorum, birbirlerine âşık ediyorum.
I think those are the best kind of movies, the kind that make you laugh and cry at the same time.
Bence en iyi filmler bunlar, aynı anda hem ağlatan hem güldüren filmler.
Louise can make people smile, she can laugh and cry and hold someone.
Louise insanları güldürebiliyor, gülüp, ağlayıp, birine sarılabiliyor.
But if everyone could find a place in their hearts for the little dog nobody wanted I know we can make them laugh and cry till we grow old together.
Ama herkes, istenmeyen köpek için kalbinde yer açabilirse... beraber yaşlanana kadar, onları güldürebileceğimizi ve ağlatabileceğimizi biliyorum.
Laugh and cry at the same things.
Aynı şeylere gülüp aynı şeylere ağlamak.
Laugh and cry
Laugh and cry
Ever since we used to laugh and cry about small things, I have loved you.
Küçük şeylere gülüp ağladığımızdan beri, seni seviyorum.
Lucky there's a man who positively can do all the things that make us Laugh and cry
Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var.
Laugh and cry
"Ağlatan ve güldüren her şeyi" "Olumlu anlatacak"
Lucky there's a man who positively can do all the things that make us Laugh and cry
Şanslyız ki bizi güldüren ve ağlatan şeyleri gerçekçe söyleyecek bir adam var
A man or a woman lives their entire life, they work and love and dream and laugh and cry.
Bir adam ya da kadın, tüm hayatını yaşar, Çalışırlar ve severler ve hayal kurarlar ve gülerler ve ağlarlar.
"Lucky there's a man who positively can do all the things that make us " Laugh and cry
Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var.
" Laugh and cry
Her şeyi anlatan adam.
" Laugh and cry
"Bizi güldüren ve ağlatan"
" Laugh and cry
Olumlu anlatacak.
I laugh and cry.
Hem gülüyor hem ağlıyorum.
- He can make you laugh and make you cry.
- Seni güldürebilir ve ağlatabilir.
And though I was not snoring, I shall snore, gape, sneeze, laugh or cry... as the humor strikes me, such being my prerogative.
Ayrıca mırıldanıp durmuyorum, ama- -
And he's not afraid to use any cheap trick to make a jury laugh or cry.
Ve jüriyi güldürmek ve ağlatmak için her ucuz oyunu oynamaktan korkmaz.
Listen here. "The solitary ego that revolves around itself and feeds upon itself, ends up strangled by a great cry or a great laugh."
Şunu dinleyin : "Yapayalnız benlik kendi etrafında dönüyor, kendisiyle besleniyor ve sonunda... büyük bir çığlık ya da kahkahada boğulup gidiyor."
There are those who cry and those who laugh.
Hem gülenler hem de ağlayanlar var.
I have seen you laugh and I have seen you cry.
Güldüğünüzü ve ağladığınızı gördüm.
Mad for glory, mad for freedom and we are gone mad you know we laugh or cry lying to the fate and fact of illusion and insanity.
İhtişam için, özgürlük için çıIgınız. ÇıIdıracağız da. Kadere, yanıIsamalara saçmalıklara yalan söylerken gülecek veya ağlayacağız.
Next hand... a house at the next hand... a wire on the doorhandle... don't stay away, come near... you both cry and laugh... a red apple on the tree... this is love, don't touch... my statement is wrong, but... you're both comer and goer.
şöyle? yalnız bir ev? kapı kulu bilse?
I make people laugh... and cry.
İnsanları güldürürüm... ve ağlatırım.
When I was young and handsome and had my power I'd make a movie and make them laugh and make them cry.
Genç ve yakışıklı olduğumda ve gücüm varken bir film yapardım ve onları güldürürdüm ve onları ağlatırdım.
It's where a bunch of cute people find ugly dates, pretend to like them take them to a party and laugh at them until they cry.
Bir grup güzel insanın çirkin eşler bulup getirdiği ve onları ağlatana kadar gülüp alay ettiği partidir.
My uncle learned to laugh, and I learned to cry.
Eniştem gülmeyi öğrendi. ben de ağlamayı.
Cartoons have the power to make us laugh and to make us cry.
Çizgi filmler bizi güldürme ve ağlatma gücüne sahipler.
Who will laugh, and who will cry?
Kim gülecek, kim ağlayacak?
An actor can cry at will, even if he's happy and laugh even if he feels unhappy.
Bir oyuncu istendiğinde... mutluysa bile ağlayabilir, ve kendini mutsuz hissediyorsa bile gülebilir.
Once the contract is signed, we pay you and we want you to laugh or cry on demand.
Sözleşme imzalandığında, size ödeme yaparız... ve sizden söylendiğinde gülmenizi ya da ağlamanızı isteriz.
Very slowly it teaches love, it makes them laugh, and it makes them cry.
Sevmeyi zor öğrenir, ağlatır, güldürür.
It shows true and false dreams... it makes them laugh, and it makes them cry.
Gerçek ve yanlış rüyalar gösteriyor... Ağlatır, güldürür.
And you wanna laugh and you wanna cry... cos you feel so lucky that you found it and so scared that it'II go away, all at the same time.
Hem gülmek, hem de ağlamak istersin. Çünkü onu bulduğun için kendini şanslı hissedersin ama aynı zamanda da gitmesinden korkarsın.
The rest of the time, we laugh and even cry.
Zamanın geri kalanında güler ve ağlarız
I owe it to you that I saw what real education could be like to laugh with the colleagues to cry, to get mad, to be moved sometimes experiencing failure and using it to grow in life both students and teacher evolving together I saw that type of teaching
Gerçek bir eğitimin nasıl olabileceğini gösterdiğin için sana borçluyum. Onlarla gülüp ağlamak, yerince duygulanmak, yerince çıldırmak... Bazen de başarısız olup bunu hayatta olgunlaşmak için kullanmak.
Do we have to laugh and cry and come to terms? No.
Gülüşüp, ağladıktan sonra mı sonuca gelmek zorundayız?
He is the bright light in Kiran's dark life... they laugh, cry, play and fight together.
O, Kiran'ın karanlık yaşamındaki parlak ışıktır. Onunla ağlar, güler, oyun oynar.
Know that in the days and years to come... You will laugh together. Cry together...
Gelmekte olan günler ve yıllar boyunca beraber güleceksiniz, beraber ağlayacaksınız...
I've heard him pour out his heart... seen him cry, laugh and play... and get angry.
Onun bana kalbini açtığını duydum. Ağladığını, güldüğünü ve eğlendiğini gördüm. Sinirlendiğini gördüm.
We'll be angry, cry and laugh.
Sinirlenecek, ağlayacak ve güleceğiz.
And everybody would laugh at the right places and cry in the right places
Ve herkes doğru yerlerde gülerdi ve doğru yerlerde ağlardı.
And you will cry, and I will laugh, and -
Ve siz ağlayacaksınız, bense güleceğim ve -
If you cry too much and laugh, you'll grow hair on your anus
Çok ağlayıp sonra gülersen, anüsünde kıl çıkar.
I'll laugh, because if I cry from my sorrows everyone will get sad and cry.
Gülümseyeceğim, çünkü acılarım için ağlarsam, herkes üzülür ve ağlar.
crying 1097
crystal 343
cry me a river 35
crying continues 42
crystal meth 25
crystal clear 38
crybaby 30
laughs 7926
laughing 2659
laugh 300
crystal 343
cry me a river 35
crying continues 42
crystal meth 25
crystal clear 38
crybaby 30
laughs 7926
laughing 2659
laugh 300