Leave them be Çeviri Türkçe
201 parallel translation
- Leave them be. They're children.
- Onları rahat bırak.
No, leave them be.
Öyle kalsın.
Leave them be, they're drunk.
Bırakın beni şu sarhoşların hesabını göreyim.
- Leave them be.
- Onları rahat bırakın.
Leave them be.
Bırak onları.
Then we will leave them be.
O zaman onları kendi hallerine bırakacağız.
We'll leave them be for now.
Şimdilik bırakalım öyle yapsınlar.
Leave them be.
Bırakın çalsınlar.
No, leave them be.
Hayır, bırak kalsınlar.
You'll leave them a name that they can be proud of all their lives.
Ömürleri boyunca gurur duyacakları bir isim bırakacaksınız.
But they'd be pleased if we were to clear off and leave this whole hunting ground to them.
Ama biz buradan gitsek ve avlanabilseler daha mutlu olurlar.
" If a man have a hundred sheep... and one of them be gone astray... doth he not leave the 90 and 9... and goeth into the mountains... and seeketh that which has gone astray?
" Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi?
Whether it be to sleep with them, to leave them or to keep them, I first try to make them laugh.
Efendim ben onlarla yatsam da, onları tutsam da bıraksam da... her zaman onları güldürmeyi denerim.
I will not suffer any person to speak to them, neither will I speak to them myself touching the trial held here this day, unless it be to ask them if they are agreed upon their verdict, without leave of the court.
Kimsenin onlarla konuşmasına izin vermeyeceğim. Kendim de konuşmayacağım. Bugünkü mahkemenin adaleti için mahkeme salonundan ayrılmadan uzlaşıp karar vermelerini rica ediyoruz.
It's gonna be kind of tough to leave the Thunder but I really think I can do them some good.
Thunder'dan ayrılmak zor olacak ama onlara yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.
Notice how you leave them with so many holes that they can no longer be mended.
Unutma ; çoraplarını kullanılamayacak kadar yıpratırsan daha sonra onaramazsın.
It is better than you leave them here than be buried with them.
Birini bıraksan iyi olur, mezarın içinde sana pek faydası olmayacak.
Be nice and don't leave them overlapping like that.
Bir toparlarsanız, üst üste gelmesinler.
Even with the men on them, the wing loading is going to be half that of the Skytruck... because we shall leave the hull, starboard boom, undercarriage... chanson and so on on the ground.
Kanatlara tutunma konusunda herkes hemfikir. Yüklenme sorun yaratmaz. Uçağın gövdesini ayırdıktan sonra aksamlar da ayrılacaktır bu şekilde iniş takımları ve sancağı kolayca bitiririz.
Leave them animals be.
Hayvanları bırakın.
Police believe the four may still be in the New York City area but expect them to try to leave the state within the next 48 hours.
Polis bu dörtlünün hala New York civarında olduğunu düşünüyor ancak eyaletten 48 saat içinde ayrılmaları bekleniyor.
It will be possible that they do not understand that we will never leave to fight them, until having learned a lesson what the world never will forget?
Onlara dünyanın hiçbir zaman unutamayacağı bir ders vermeden, sonuna kadar direnmeyip ateşkes isteyeceğimizi düşünmüş olabilirler mi?
I'll leave them where they'll be nice and handy.
İyi ve kolay bir yere bırakayım.
To ask them to leave would be an insult.
Gitmelerini istemek hakaret olur.
I won't be made to show films which leave people stunned and rigid with stupidity and which kill the lust for life inside them and destroy their feeling for themselves and the world
Benim buradaki işim, insanları... aptallaştırıp, sersemleten, içlerindeki yaşama arzusunu körelten, ve dünyaya karşı saygılarını yok eden filmler göstermek değil.
Tell them I'll kill them! Tell them... they'll be dead unless they leave!
Söyle onlara, onları öldüreceğim!
It would be no good if I leave, because I got the swamp fever... a lot of them got a rash, different things like that.
Gitmem gerekiyor çünkü astımlısı var, kurdeşenlisi var, var da var.
But if I leave the two blades there, they'll spot them and we won't be able to carry on.
Fakat tabakaları koyduğum yerde bırakırsam, foyamız ortaya çıkar. O zaman bütün makineler için sonsuza kadar bu işten vazgeçmek zorunda kalırız.
Should they be transferred to the Enterprise? I do not believe we should leave them here, sir.
Yıldızfilosu'na yıllarca başarıyla hizmet ettiği biliniyor.
If your next generation can't stand the Martial Arts temptation. And leave you to be the sword man again. Can you stop them?
eğer sonraki nesil savaş sanatlarına ilgi duymazsa tekrar Kılıç Ustası olabilirsin onları durdurabilir misin?
I consider them... I consider them to be symbols, and I leave symbols to the symbol minded.
Ben onları... ben onları sembol olarak görüyorum, ve o sembolleri sembol kafalılara bırakıyorum.
I will urge them not to be impulsive but if finally they choose to leave the Enterprise will not turn them away.
Onları düşüncesizce davranmamaya teşvik edeceğim, ama nihayetinde ayrılmayı seçerlerse de... Atılgan onları geri çevirmeyecek.
Leave them and be lynched for the pleasure!
Bırak onları da zevk için linç edilsinler!
I can't even be bothered to bonk them, which does sort of leave me a bit nowhere.
Onlarla sikişmeyi bile düşünmedim ki böyle olunca hiçbir yere varamadık.
- Don't be naive. Do you really think I'd leave them to follow us or call the police?
Bizi takip etmeleri ya da polis çagirmalari için onlari serbest mi birakacaktim?
I don't expect them to be happy about it. But once my troops are in place I think you'll find it very difficult to get them to leave.
Bundan mutlu olmalarını beklemiyorum ama birliklerim buraya ayak bastığında onları o kadar kolay gönderemeyeceksiniz
Leave them books on the table and I'll be sure he gets them.
O kitapları masanın üzerine bırakın, ona ulaştıracağım.
It would be rude to them for us to leave now.
Burayı terketmek çok kaba olabilir.
But you'll be fired... if you tell them to leave you alone?
Ama onlara seni yalnız bırakmalarını söyleseydin kovulacaktın.
If we leave them there, they'll be at our back.
Eğer onları orada bırakırsak, arkamızda olacaklar.
It's gonna be hard to leave them all.
Onlardan ayrılması zor olacak.
Then I thought I don't always have to be the one who's watching them leave.
Ben her zaman, gidişlerini izleyen kişi oluyordum.
I believe I can get them to back off if I talk to them directly but if any of us leave here we'll be arrested.
Yüz yüze konuşarak onları ikna edebilirim ama buradan ayrıldığımız anda tutuklanırız.
Alright, alright! It's obvious be have to do something, but we can't just make them leave!
Bir şeyler yapmamız gerektiği açık, ama onları öylece sokağa atamayız.
Oh, uh, once we leave, we'll be contacting clients I've had - - ask them to come with us.
Ayrıldığımızda, sahip olduğum müşterilerle iletişime geçeceğiz. Bizimle gelmelerini isteyeceğiz.
He called, he said, "l'll be home in 20 or 25 minutes. " Don't let them leave. "l said," Don't worry about that. "
Aradı ve "20, 25 dakikaya evde olurum bir yere ayrılmasınlar" dedi.
You can't leave them here. This could be the only chance... we ever get to save ourselves.
- Bu, kendimizi kurtarabilmek için tek şansımız olabilir.
No need to be letting off no shotgun to tell them to leave, either.
Tüfekle korkutmak yerine gitmelerini isteyebilirdin.
I don't want to leave them to be killed.
Kendilerini öldürmeleri için onları bırakmak istemiyorum.
If your captain or anyone else is hurt, it wouldn't be right for me to leave without seeing them.
Kaptanınız veya başka biri yaralı varsa onları görmeden buradan dönmem pek doğru olmaz.
They will soon be old enough to leave and now whenever she can, she kicks them out to get a taste of the outside world.
Kisa süre sonra ayrilacak kadar büyümüs olacaklar ve ne zaman yapabilirse, dis dünyanin tadina bakmalari icin onlari atacak.