English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ L ] / Lying down

Lying down Çeviri Türkçe

784 parallel translation
He was lying down upstairs.
Doğru. Uzanmış yatıyordu.
I can't breathe... lying down.
Yatarken nefes alamıyorum.
You take lots of girls and made them sleep in a hog sty all night, and then didn't tell them where their breakfast was coming from... the next morning, they wouldn't take it lying down.
Birçok kız, bütün gece bir domuz ağılında uyuyup... sabah yiyecek bir şey olmadığı söylendiğinde... bunu hoş karşılamaz.
Lying down, letting misery wash over you.
Hiç karşı gelmeden sefaletin seni kaplamasına izin veriyorsun.
Perhaps she has a headache and is lying down somewhere.
Sanırım başı ağrıyor, bir yerlere uzandı.
Think I'll take this lying down?
Bunu sineye çekeceği mi sanıyorsunuz?
The ones you caught from lying down with a dog, as we say in Milano.
Köpeklerle yattığın için kaptığın pirelerden, Milano'da dediğimiz gibi.
I was lying down, resting.
Yatıyordum, istirahatteydim.
Lying down on my artillery!
Benim topçular gibi yalan söyleme!
- I was lying down.
- Yatıyordum.
As a matter of fact, I was just lying down here.
Aslına bakılırsa, içeride birazcık kestiriyordum.
He didn't exactly take it lying down when they fired him.
Onu kovduklarında hiç de aşağıdan almadı.
Kind of thought he wouldn't take this lying down.
Bunun sorunsuz olacağını düşünmek aptallıktı.
Just getting up, sitting down, lying down...
Kalkıyorum, oturuyorum, uzanıyorum hepsi bu...
- Did we train to take it lying down?
- Böyle yatmak için mi eğitildik?
Would be if they hadn't all been lying down.
Hepsi yere uzanmış olmasaydı ihtimal dahilindeydi.
Oh, they were lying down, were they?
Hepsi yere uzanmış vaziyetteydi, değil mi?
- She's still lying down.
- Hala yatıyor.
Not lying down.
Yatarken olmaz.
Brother Cleary, a sinner of 14 years standing, - Sitting or lying down, will let out the misery.
14 yıldır oturup kalkıp günah işleyen Cleary kardeş artık ıstırabını dindirecek.
Well, at least you're taking it lying down.
Şey, en azından pes etmiyorsun.
- I feel like lying down for a month.
- Bir ay uzanmak istiyorum.
- Do they take this lying down?
- Bu yalan kabul edilebilir mi?
I'm not taking this lying down.
Bunu kuzu kuzu kabul ettiğimi düşünme.
Sure, Cassidy, Toliver and the others ain't gonna take this lying down.
Toliver ve diğerleri bunu yalan söylemeyecekler.
I still feel a little weak, but I think that's from lying down for so long.
Biraz halsizim devamlı yatmaktan her hâlde.
I've never kicked a man lying down before, but this may be the moment.
Daha önce hiçbir adamımın ağzına sıçmadım ama bu an, bunun başlangıcı olabilir.
Every time I see him lying down, I keep looking at his chest, hoping.
Ne zaman yattığını görsem göğsüne bakıp dua ediyorum.
I happened to see this bunny lying down.
Yerde yatan bu tavşanı gördüm.
You can be standing, sitting, lying down, head down or with your feet up, but we don ´ t move till you tell me the truth.
Dikilebilirsin, oturabilirsin, baş aşağı durabilirsin, uzanıp yatabilirsin, ama bana gerçeği söyleyene kadar hareket etmiyoruz.
" and keep the patient lying down...
" hastayı, kafası ve omuzları...
I'm the one who's supposed to be lying down.
Uzanması gereken biri varsa o da benim.
She's lying down... with her legs together and...
Böyle uzanmış, bacak bacak üstünde ve her yanı ortada!
No need to take a beating like this lying down.
Ses çıkarmadan böyle dayak yemenizin gereği yok.
He's lying down.
Yatıyor.
Well, Charles, you going to take that lying down?
Charles, bunu böyle cevapsız mı bırakacaksın?
I'll bet she's lying down beside Mr Jones!
Kesin o Jones'la aynı yataktadır şimdi!
Lying down, asleep... inactive, I can get by for an hour before taking a booster.
Sonra yatıp uykuya dalıyorum. Uykuda hareketsiz kalarak 1 saat boyunca nefessiz dayanabiliyorum.
Lying out there beneath a blanket of stars, with that old moon smiling down on you.
Tüm gökyüzünü örtü gibi kaplayan parlak yıldızlar ve aşağıdakilere gülümseyen ihtiyar ay dede.
When I looked down- - ages afterwards, it seemed- - she was lying on the floor.
Yere baktığımda - sonradan asırlar sürmüş gibi gelmişti - öylece yatıyordu.
You would say you took these down, rings and all, and,... him lying there?
Sakın bunları o orada yatıyorken aldığını söyleme?
- You're a low-down, lying Yankee.
- Sen basit ve yalancı bir Yankisin.
It was set for two persons and is complete, down to the morning paper, which was lying on the floor.
İki kişilikti ve sağlamdı, ta ki yerde duran sabah gazetesi gelene kadar.
A dead man lying face down in the mud of a field is no answer to peace.
Cephede çamura batmış ölü adamlarla barış sağlanmaz.
Ain't no sense in my lying to you Waldo, when it come down to that poor dumb animal I just
Sana yalan söylememin bir anlamı yok Waldo, o aşağıIık aptal hayvanı öldürmeye gönlüm el vermedi.
BARBARA JEAN TRENTON, STRUCK DOWN BY HIT-AND-RUN YEARS AND LYING ON THE UNHAPPY PAVEMENT, TRYING DESPERATELY TO GET
Yılların vurup kaçtığı, kaldırımda oturmuş, çaresizce uçup giden şöhretin plakasını almaya çalışan Barbara Jean Trenton.
But when I look down... it isn't my enemy lying at my feet.
Ama yere baktığımda, ayaklarımın dibinde yatan şey benim düşmanım değildi...
Now, you were lying down like this. And then what?
- Merhaba Holly.
She's inside lying'down, tryin'to get a little sleep.
İçeride yatıyor, biraz uyumaya çalışıyor.
The Yangtse - kiang isn't a river, it's an avenue... An avenue, 5.000 km long... It tumbles down from Tibet to end in the Yellow Sea with it's junks and sampans lying on the shore.
Yangtze-kiang, bir nehir değil, bir caddedir..... 5.000 km uzunluğunda, Tibetten başlayan..... Sarı Deniz'e uzanan bir cadde..... tüm güzellikler kıyında yatıyor..
But Pablito didn't take it lying down.
Adam, onun boğazını sıkarak ölümle tehdit etti, ve mektupla paketi aldı. Ama, Pablito, pes etmedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]