My stuff Çeviri Türkçe
6,733 parallel translation
Bunch of witch doctors. Gonna kill me, these people. Where's my stuff at?
Bu cadı doktorlar adamı öldürür, kıyafetlerim nerede?
What was I supposed to do, pack up all my stuff and go with you?
Ne yapsaydım, bütün eşyalarımı toplayıp seninle mi gelseydim?
How about we start with why you two have been going through my stuff?
Siz ikinizin neden benim eşyalarımı karıştırdığınızla başlasak ya?
I realize our last endeavor was less than fruitful, but the guys lied and sent me again when they realized you didn't give me a chance to do my stuff.
Geçen seferki deneyimimiz beklentimizin altındaydı Ancak adamlar bana işimi yapmam için şans vermediğini görünce yalan söyleyip beni geri gönderdiler.
Can you grab my stuff?
Eşyalarımı alabilir misin?
Where did Turbo put all my stuff?
Turbo tüm eşyalarımı nereye koydu?
When they gave me my stuff back at the hospital, there was this envelope with my name on it.
Hastaneden çıkarken eşyalarımın... arasında adıma bir zarf buldum.
You can keep my stuff.
Eşyalarım sende kalabilir.
Well, can I at least come in and get my stuff?
Eh, can En azından gelir ve eşyalarımı almak?
Don't touch my stuff!
Eşyalarıma dokunma!
- Let me put my stuff down.
- Eşyalarımı indireyim de.
I kind of got arrested and it was in with my stuff.
Tutuklanmıştım ve eşyalarımın arasındaydı.
Do not mess with my stuff.
Eşyalarımı kurcalama.
I'll get my stuff.
Eşyalarımı alayım.
To take my stuff, Jess.
Çalmayı kes artık, Jess.
- My clothes. My stuff.
- Kıyafetlerim, eşyalarım?
Did you go through my stuff?
eşyalarımı kurcaladın mı?
So other people went through my stuff, too.
Yani diğer insanlar da benim eşyalarımı kurcaladı.
I won't come back, but you don't have to take my stuff!
Geri gelmem söz, mallarımı almanıza gerek yok!
I'm filling two cars with stuff, and you're gonna be my Christmas helper.
İki araba malzeme alacağım sen de Noel yardımcım olacaksın.
Oh, my God, they're just making this stuff up.
Tanrım, bu şeyleri uyduruyorlar.
And he started showing off, doing wheelies and stuff, to put me in my place, but then he flipped up over the handlebars and came down hard on his face.
Caka satıyordu, ön falan kaldırıyordu, bana haddimi bildirmek için. Ama sonra gidonun üzerinden aşıp yüzüstü kapaklandı. Üzücü.
I do plenty of stuff in my personal life that johnny law would frown upon.
Ben de boş zamanlarımda komiserin kaşlarını çatarak bakacağı şeyler yapıyorum.
I help you because you're my friend, but I cannot keep doing this stuff.
Arkadaşım olduğun için sana yardım ediyorum ama artık bunu yapamam.
It likes all my ideas, gives me ice, and it keeps stuff cold.
O benim bütün fikirlerimi seviyor, ve bana dondurma veriyor, ayrıca herşeyi soğuk tutuyor.
Okay, so, I'm gonna leave the rest of this kitchen stuff here for when my cousin Sofia moves in.
Pekâlâ, geri kalan mutfak eşyalarını kuzenim Sofia'nın alması için burada bırakacağım.
Hey, I've risked my life for other stuff.
Başka şeyler için de hayatımı riske attım.
You did a lot of good stuff for my kids when I wasn't there for them, and I never thanked you.
Ben çocuklarımın yanında değilken onlar için çok güzel şeyler yapmışsın ve bunun için sana hiç teşekkür etmedim. Yani...
I tell you, I could eat this stuff for the rest of my life.
Hayatım boyunca bunu yiyebilirim.
I was told that the only way that I could get funds for my colored glues and for good school stuff was if I put it aside in some private development deal, which I now realize was a factory for handguns.
Renkli yapıştırıcıları ve kaliteli okul malzemelerini alabilmemin tek yolu olarak özel bir gelişim anlaşması yapmam gerekiyormuş. Bu fabrikanın tabanca fabrikası olduğunu şimdi öğreniyorum.
You know, all that stuff about pushing me out and taking over my family,
Sen iterek ilgili tüm bu şeyler biliyorumBeni dışarı ve ailem devralarak,
My whole department's long on this stuff.
Bütün departmanım bunları alıyor.
I don't know. All my book deals went to shit, and my editor says they're gonna stay that way until I come up with some proof that all that stuff actually happened.
Bilmiyorum, kitap anlaşmalarım iptal ediliyor bu olayların yaşandığını ispatlamazsam editörüm iptallerin bu şeklilde devam edeceğini söylüyor.
I don't this stuff to cure my nightmares okay.
- Kâbuslarıma son vermek için buna ihtiyacım yok, tamam mı? - Tamam.
I have witnessed all the fake latex stuff on my movie sets.
Film setlerimdeki sahte kauçuk ekipmanlar bana yetti.
It's just stuff my family brought.
Ailemin getirdiği eşyalar işte.
'Cause I have stuff going on in here and in here, and I need my shirt to be a reflection of that.
Çünkü buramda ve buramda olan bitenler var ve tişörtüm bunların bir yansıması olmalı.
I swiped a whole case of this stuff from my uncle before coming.
Gelmeden önce amcamdan bir kasa bunlardan arakladım.
My father just has not dealt with, any of my mother's stuff, so...
Babam, annemin eşyalarının üstesinden gelemiyor.
I was uh clearing out the last of my moms stuff the other day and I,
- Annemin eşyalarını toparlıyordum da...
And now, I got some good stuff up my sleeve.
Şimdi senin için güzel şeylerim olacak.
But if you know half as much about my work as you seem to, then you know this stuff isn't really new to me.
Ama, eğer benim çalışmalarımın yarısını bilmiş olsaydınız bunların benim için yeni şeyler olmadığını anlardınız.
Why would my name cause people to lose focus on pertinent business stuff?
Adım neden insanların dikkatini dağıtıp işe odaklanamamalarını sağlasın ki?
And besides, that stuff was my dad's racket.
Ve ayrıca, bu tür işler babamın işleriydi.
Whose stuff is this in my bag?
Çantamdaki eşyalar kimin?
What about my ledgers and all that stuff? My accounting books?
Peki, muhasebe defterlerim ne alemde?
And I help my dad with business stuff.
Babamın hesap kitap işlerine yardım ediyorum.
Most of that stuff belonged to my brothers.
- Onların çoğu kardeşlerimin.
I gotta grab some stuff from my place, and then get out to the site.
Evimden birkaç eşya alıp bölgeden çıkmam gerekiyor.
In front of her, and I don't want to know her stuff, either, I mean seriously, my mother's lovely.
Hiçbir şeyini bilmek falan da istemiyorum cidden annemin aşklarını falan.
I saw her in my classes and stuff, but... that was about it.
Sınıftayken görüyordum ama hepsi o kadar.
stuff 485
stuffed 27
stuffing 22
stuff happens 27
stuff like that 238
stuff it 26
stuff and nonsense 20
my star 16
my stomach hurts 70
my story 55
stuffed 27
stuffing 22
stuff happens 27
stuff like that 238
stuff it 26
stuff and nonsense 20
my star 16
my stomach hurts 70
my story 55