Not that i mind Çeviri Türkçe
616 parallel translation
It's pretty late, not that I mind you and Kurt staying out late.
Vakit oldukça geç, Sen ve Kurt'un geç saate kadar dışarıda olmanıza aldırdığımdan değil.
Not that I mind splitting rails. But I do mind very much losing the beauty of that life I loved.
Odun kesmek umrumda değil ama sevdiğim o güzel hayatı kaybettiğime çok üzülüyorum.
Oh, it's not that I mind your doing card tricks, Hopsie.
Yanlış anlama, senin kağıt oyunları yapmanı eleştirmiyorum, Hopsie.
Not that I mind you in here, but I never can tell when I'll want some privacy.
Burada olmanı sakıncalı bulduğumdan değil, ama ne zaman yalnız kalmak isteyeceğimi söyleyemem.
Not that I mind chaperones, not in the least.
Şaperonları zerre kadar kafaya taktığımdan değil.
Not that I mind particularly.
Şahsen buna aldırdığım yok.
Oh, no, it's not that I mind you calling me a mummy.
Hayır bana mumya demene üzülmedim.
It's not that I mind.
Korktuğumdan değil.
Not that I mind Mr. Clemmon's dictation from 9 : 00 to 5 : 00, but...
Bay Clemmon'un 09 : 00'dan 17 : 00'a kadar emir vermesi önemli değil ama...
Not that I mind a slight case of abduction, but I have tickets for the theatre tonight.
Beni kaçırmanıza bir şey demiyorum, ama bu akşam tiyatroda yer ayırtmıştım.
It's not that I mind so much.
Ama bunu o kadar da umursamıyorum.
Not that I mind.
Aldırdığımdan değil.
In the talk I had with him the other day, he said some things that absolutely convinced me he's not in his right mind.
Geçen gün yaptığımız konuşmada öyle şeyler söyledi ki beni kesinlikle sağlıklı düşünmediğine ikna etti.
You must have had yourself a time with that little screwball, Christopher. If you don't mind, Mrs. DeWitt, I'd rather not talk about that. I thought so.
Ve Remsensler, söylenene göre Adolf Hitler'in Berlin'deki evinde 1 hafta kalmışlardı.
Then I will tell you again, I did not bring sin into that home since that is in your mind.
O zaman tekrar söyleyeceğim düşündüğünüz gibi o eve günah getirmedim.
Not that I got anybody in particular in mind -
Ama aklımda tam olarak biri yok.
While you men figure it out scientifically, I'll go and set a few traps. We may not find anything more than a diseased mind, but even that may be interesting. I'll help.
Siz beyler bu işi bilimsel olarak çözerken, ben gidip birkaç tuzak kurayım.
I know that you went away to make up your mind... whether you'd marry Shelby Carpenter or - or not.
Buradan, Shelby Carpenter ile evlenip evlenmeme konusunda kararınızı vermek üzere ayrıldığınızı biliyorum.
- I'm not sure that I'd mind anymore.
- Artık pek umurumda değil.
But you can't. I'm not young and vulnerable anymore, but my young husband was, and I... Never mind about that.
Artık genç ve kolay incinebilir değilim, ama genç kocam öyle idi ve ben neyse, boşver!
I know you told me to try and get him out of my mind... but it's not that easy.
Onu kafamdan çıkarmamı söylediğini biliyorum... ama bu o kadar kolay değil.
But when I think back about it now I realise that, all the time I was talking, the thing that was really in my mind was to remember not to ask what it was her boss Rappalo was so sorry for.
Ama şimdi düşününce fark ediyorum da tüm o konuştuğum süre boyunca aklımdaki tek şey, patronu Rappalo'nun ne için üzgün olduğunu sormamaktı.
I have not that alacrity of spirit... nor cheer of mind, that I was wont to have.
O her zamanki şevkim, hevesim yok nedense.
She misunderstood. I told her not to bother to make lunch... that I was going out, and then I changed my mind.
Ona sıkılmamak için öğlen yemeğine gittiğimi söyledim dışarı çıktım, ve sonra fikrimi değiştirdim.
Not that I mind?
Önemsediğimden değil ama...
- No, sir, maybe not that... but maybe he can make me believe I'm losing my mind.
- Hayır efendim, boşanmak değil belki. Ama belki, aklımı yitirdiğime beni inandırarak.
That's not exactly what I had in mind.
Böyle bir şey aklımdan hiç geçmedi.
I mean, I didn't mind not being well-read and things like that, until you.
Yani, sana kadar okumuş falan olmayı önemsemedim.
That idea's been running through my mind. I'm not a bit proud of it.
Aklıma bir fikir gelmediği için gurur duymuyorum.
I'm of the opinion that he was in sufficient possession of his faculties so he was not dominated by his unconscious mind.
Fikrimce... akli dengesi yeterince yerindeydi. Dolayısıyla bilinçdışının hükmü altında değildi.
That's not what I had in mind.
Aklımdan geçen bu değildi.
As a surgeon, it's not my business to probe into the mind... but I'd say that tension is a sign of an exhausting inner struggle.
Cerrah olarak, bunu kurcalamak bana düşmez ama... tansiyon yorucu bir iç mücadelenin işaretidir.
Captain, I hope you do not mind a little professional advice but... when a person is nervous and irritable... you can be assured that something is missing in their life.
Kaptan, umarım küçük profesyonel tavsiyeme kızmazsınız. Bir insan gergin ve tedirginse kesinlikle bir şeyler eksik demektir.
Not that I'm a puritan, mind.
Ama bağnaz da değilimdir yani.
Not, mind you, that I'm anti-British.
Beni İngiliz karşıtı sanmayın.
But I am convinced that in this case the not speaking is a refusal of one part of the mind to allow the other part to express itself freely.
Ama konuşmamak, aklın bir tarafını reddetmekken diğer tarafının içinden geçen her şeyi özgürce ortaya koyması konusunda ikna oldum.
THAT'S NOT EXACTLY WHAT I HAD IN MIND.
Jerry sinir krizi geçiriyor.
Mind you, I'm not mean, He'll stop that vase out of your wages,
Ben kötü değilim. Vazonun parasını maaşınızdan keser.
I'm told you've had counsel and been given orientation, mr. Wordsworth, but i'm still not sure in my own mind that you understand the purpose of this hearing.
Size bilgi ve yönelim verildiği söylendi, Bay Woodsworth ama hâlâ bu duruşmanın amacını kavramış olduğunuzdan emin değilim.
And even now I feel that way, and yet, somewhere in the back of my mind, something tells me it's not true.
Şimdi bile aynı şeyi düşünüyorum, yine de zihnimin arkalarında bir yerlerde, bir şeyler bana bunun doğru olmadığını söylüyor.
Now, mind you, I'm not saying yes, but you know, I wanna talk about that business proposition.
Şimdi, bak! Evet demiyorum ama... anlarsın işte, şu iş teklifi hakkında konuşmak istiyorum.
That's not exactly what I had in mind but you get the idea.
Aklımdaki tam olarak bu değil ama sen anladın.
That is not exactly what I had in mind, Mr Eckland.
Ben onu demek istememiştim Bay Eckland.
I'm not up in the air with a mystery in my mind, because that at least gives me an answer.
Kafamda bir gizem havalarda uçmuyorum. En azından bir cevabım var.
Keep in mind that I do not like headstrong individuals!
Dik kafalı adamları hiç sevmem, bunu sakın unutma!
But I hope you'll bear in mind that this is not a reservist cruise.
Ama burasının bir yedek donanma gemisi olmadığını unutmayın.
That recognition is null and void if I happen to suddenly realize... that you are not of sound mind.
Eğer aklının başında olmadığını bir anda fark edersem o onay geçersiz hale gelir.
That is not what I had in mind, Mr. Towns.
Beni anlamıyorsunuz.
I know that you went away to make up your mind... whether you'd marry Shelby Carpenter or- - or not.
Buradan, Shelby Carpenter ile evlenip evlenmeme konusunda kararınızı vermek üzere ayrıldığınızı biliyorum.
Bowling is wonderful exercise, Felix, but that's not the kind of relaxation I had in mind.
Bowling iyi bir egzersiz, Felix, Fakat, benim aklımdan geçen eğlence bu değildi.
What I do is God's will and my prayer always is that He will allow no thought to enter my heart or mind that is not His will. He has...
Tüm yaptığım Tanrı'nın iradesi ve her zaman Tanrı'nın isteği dışında bir düşünceyi kalbime ve aklıma sokmaması için dua ediyorum.
not that i know of 367
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that 758
not that long ago 19
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that 758
not that long ago 19