English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ O ] / Of course he didn't

Of course he didn't Çeviri Türkçe

211 parallel translation
The name was a phony, of course, and I had the clerk downtown, he went over half the pictures in the gallery and couldn't pick anybody, or else he didn't want to.
Elimizdeki robot resimlere baktı ama içinden birini seçemedi. Ya da seçmek istemedi.
Of course he didn't use his own knife.
Tabii ki kendi bıçağını kullanmadı.
Of course he didn't.
Elbette yoktu.
Of course, he didn't know I was Jane's sister.
!
Of course, he and Mr. Kane didn't exactly see eye to eye. You take the Spanish American war.
Tabii Bay Kane ile Bay Leland her zaman aynı görüşte değillerdi.
But then, of course, we didn't count upon a creature... that has learned to stalk the most cunning animal... that can catch scents upon the wind... that has mastered the trick of moving through a forest as if he were transparent.
Fakat elbet ki, rüzgara rağmen koku alan, en kurnaz hayvandan sıyrılmayı öğrenmiş ve ormanda saydam gibi davranmakta ustalaşmış yaratıklar sayılmayız.
Of course, he didn't tell me what you two talked about.
Tabii ki ne hakkında konuştuğunuzu söylemedi.
Of course he didn't want to kill you.
Elbette seni öldürmek istemedi.
Of course he didn't come by, or I'd have seen him!
Elbette gelmedi, yoksa görürdüm.
Of course, I didn't believe him at first, but he meant it, all right.
Tabii önce ona inanmadım, ama o çok ciddiydi.
Well, he could have had your key copied. And he could have used it to open the door. But, of course, he didn't.
Anahtarınızı çoğaltmış... ve kapıyı açmak için onu kullanmış olabilirdi ama kullanmadı.
Of course he didn't.
- Elbette öyle.
He knew, of course, that this rather unique system of betting... Would more than likely result in a loss, but he didn't care.
Bu alışılmadık bahis yönteminin kesinlikle zarar edeceğinin farkındaydı, ama bu umurunda değildi.
Well, of course, I didn't know him until after he married her.
Eee, kuşkusuz, onunla evleninceye değin onun kim olduğunu bilmiyordum.
of course he didn't.
Tabi ki inanmadı.
Of course, at first, they didn't get on too good, her thinking he'd traded her for a profit and him making out like he don't care this way or that.
Tabii ki de, ilk defada, İlk başta çok iyi olmadı, Adamın para için yaptığını düşündüm. nasıl yapılacağı onun için o veya bu şekilde umurumda değildi.
Yes, but of course he didn't choose to attempt it in a 91-foot chamber pot.
Evet, ama o bu girişim için 91 metrelik bir kap kullanmadı.
Of course he knew, but it didn't matter to him.
Elbette biliyordu ama bunu hiç umursamazdı.
Of course, we didn't get a chance to prove our charges the last time we caught him because he burned down the jail and escaped.
Tabii ki geçen defa onu yakaladığımızda hapishaneyi yakıp kaçtığı için suçlamalarımızı kanıtlama şansımız olmadı.
Of course he didn't.
Elbette öyle demek istemedi.
Of course he didn't have to ask me twice!
Tabii ki, bana ikinci defa sormasına gerek kalmadı!
- Of course he didn't.
- Tabii ki tanımıyordu.
Of course he didn't.
Elbette etmez.
- He pretended to, and of course, he didn't suffer, he didn't die, ect.
- Hayır, dediler. Yer gibi yapardı. Tabii, acı da çekmezdi ve ölmedi falan.
Of course he didn't.
Tabii söylemez.
He didn't see me do it, of course, but Mr. Lang went to the bank and got that check himself this afternoon and then he came back and locked it in a desk drawer.
Bunu yaparken beni görmedi, elbette, fakat Bay Lang bu öğleden sonra bankaya gitti ve o çeki kendisi aldı ve sonra geri döndü ve bir masanın çekmecesine kilitledi.
Of course, it didn't do him any good. Soon after they shipped him off to Germany and he never came back.
Hemen sonra onu Almanya'ya gönderdiler... ve bir daha geri dönmedi.
He showed us a room in the garage where he said he stayed, and I didn't really believe him, of course, but why the act?
Garajdak ¡ büyük b ¡ r odayi göster ¡ p odam ded ¡. Aslinda ona ¡ nanmadim, ama n ¡ ye rol yapti?
He didn't tell me straightaway, of course.
Elbette hemen söylemedi.
Of course, he was screwing her, but he didn't kill her.
- Evet, ama o öldürmedi.
Oh, of course he didn't.
- Hayır, öldürmedi.
We talked a lot between shows and of course I didn't realize it, - but he was falling for me.
Gösteriler arasında sürekli konuşuyorduk ve tabii ki ben fark etmemiştim ama bana karşı hissettiği bir aşka düşmüştü.
Of course, I know that he didn't really make that elephant vanish into thin air.
Tabii, gerçekten bir fili ortadan kaybetmediğini biliyordum.
He said, "No, thanks." Of course, he didn`t use so many words.
Tabii lafı bu kadar uzatmadı.
Well, at first, I called Michael and, of course, things didn't go very well... because he's just a boxer from Brooklyn... and, of course, I was a Harvard medical student.
Peki, ilk önce Michael'ı aradım, tabii ki işler pek iyi gitmedi..... çünkü o Brooklyn'li bir boksör..... ve ben de tabii ki Harvard'lı Tıp öğrencisiydim.
Of course he will go back, and we'II eat it, but when I talked to the doctor, they didn't know.
Tabii ki geri dönecek ve biz de boku yiyeceğiz. Ama doktorla konuştuğumda, onlar bilmiyorlardı.
Of course, he didn't limp so much as roll.
Gerçi o topallamaktan çok yuvarlanıyordu.
I was bullshitting of course. But I didn't know he'd get so nervous he'd kill himself.
Blöf yapıyordum tabii, ama ölecek kadar korkacağını bilemezdim.
Of course he didn't.
Tabii ki o yapmadı.
Of course he didn't tell the press that "bare minimum of expense" is a fairly loose term.
Tabi ki gazetecilere "minumum gider" dediği şeyi açıkça söylememişti.
But of course he didn't give me any money, he's trying to starve us.
Ama tabiki hiç para vermedi, bizi açlıktan öldürmeye çalışıyor.
Of course, he didn't know it was me when he invited me.
Tabii ki beni davet ederken ben olduğumu bilmiyordu.
Yeah. But, of course, Al didn't realize that until he'd spent a $ 1000 on beer.
Evet ama Al bin doları bira için harcayana kadar bunu fark edemedi.
Of course, what he didn't realize was that I could hide away on the Defiant just as easily as I could on the station.
Elbette farkında olmadığı şey benim Defiant'ta, istasyondaki kadar kolayca ortadan kaybolup saklanabileceğimdi.
Of course he didn't even see me.
- Beni yine görmezden geldi.
Well, of course he didn't actually say "bleeped." He said...
Tabi aslında şeyettiniz demedi...
But of course he didn't.
Ama tabii evlenmezdi.
Of course he didn't show you any identification.
Elbette sana herhangi bir kimlik göstermeyecek.
Of course old Homer, he didn't need a degree.
Elbette, yaşlı Homer - Onun bir dereceye ihtiyacı yok.
Now, these are some arrangements Nelson Riddle made... for Frank, you know, without Frank's voice, of course, so he could listen to them, see what he liked, what he didn't like.
Bunlar Nelson Riddle'ın yaptığı derlemeler Frank Sinatra için, bilirsin. Frank'in sesi olmadan elbette. Bunları dinlemesi için ona gönderdik ama o beğenmedi.
He didn't even pay the bill? Of course not.
- Faturayı bile ödemedi demek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]