English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ P ] / Put that down

Put that down Çeviri Türkçe

3,016 parallel translation
- You put that down!
Bırak onu.
They put that down every time I go.
Nereye gidersem bir kenara not alıyorlar.
Bob, put that down, please.
Bob, bırak şunu ya.
Put that down!
Bırak onu!
Put that down, Seven.
Bırak onu, Yedi.
Can you please put that down?
Şu şeyi bırakır mısın?
Charlotte, put that down.
Charlotte, indir şu zımbırtıyı.
Put that down.
Onu yerine koy.
Put that down.
Bırak onu.
- What's this? - Hey, put that down! Put it down!
- Yerine koy onu!
Put that down.
Bırak onu yerine.
- Put that down I.
- Bırak onu.
Put that down, bro.
Kaldır onu.
PUT THAT DOWN.
Bırak onu.
Put that down.
İndir hemen onu.
Put that down!
Bırak şunu.
Put that down!
Bırak.
- Put that down, Kevin.
- İndir onu Kevin.
Hey. Unless you're Googling halftime speeches that don't totally suck... I suggest you put that down and coach.
Eğer tamamen bok etmemek için Google'da devre arası konuşması nasıl yapılır diye bakmıyorsan telefonu bırakmanı ve koçluk yapmanı öneririm.
'Eh'what? Put that down.
Bırak onu elinden.
Put that cigarette out, or I go down and use your top of your knob as an ashtray.
Sigarayı söndür yoksa dilini kül tablası olarak kullanırım.
Put down that whip. "
Kamçınızı bırakın. " dedin.
Put that thing down.
İndir şunu.
Put that knife down and talk, OK?
- Bıçağı bırak ve konuşalım, tamam mı?
" you put down that prick punch.
Hemen bırak o işaret zımbasını.
And maybe ifshe didn't put down the books that Mr. Anderson gives me.
Ve belki Bay Anderson'ın okumam için verdiği kitapları o kadar eleştirmese.
Put that move down please.
Aşağıya koy lütfen.
- I said put that fucking knife down!
- Şu lanet bıçağı bırak dedim!
Put that gun down!
O silahı yere indir!
You know he's the one that put Willie down.
Willie'yi bu hale getiren o, biliyorsun.
Put that thing down.
Kapat şu şeyi.
Why don't you put that pitchfork down?
Neden şu dirgeni yere bırakmıyorsun?
Maybe if you see A Giant Mechanical Man, you know, wondering down the street, towards you. Maybe that could put it in perspective everything.
Belki sokakta yürürken karşınıza dev bir mekanik adam çıkabilir ve belki bunu görmek bir şeyleri daha iyi anlamanıza yardım eder, anladınız mı?
Put that knife down immediately!
Hemen o buçağı yere bırak!
Put down that gun.
- İndir silahını.
Put down the gun that you've got pointed at the door and walk out here.
Elinde kapıya doğrultmuş olduğun silahı bırakıp buraya gelmen.
Oh, yeah? I asked you to come down here so that I can sign some of these stocks over and put them in your name. So I can get out from underneath this goddamn audit.
Buraya boşa gelmedi.. ve adını da bu yüzden koyduk
Put that gun down before you blow one of your tits off!
Silahı yere bırak göğüslerinden birini uçurmadan önce!
Put that scalpel down.
Bırak şu neşteri.
- Put that gun down!
Ellerini havaya kaldır! Kımıldama!
Just put that down.
Kapıyı silahla açacak değilim.
I put him down, I turned on that fucking monitor, I looked up, and then he was gone.
Onu yere bıraktım, sikik ekranı açtım ve tekrar baktığımda yoktu.
Beet, put the camera down, that's enough of this shit.
Kamerayı indir Cüce, bukadarı yeter.
Put that stuff down.
Eşyayı yere koy.
Put that fucking stuff down.
Lanet eşyayı yere koy!
everything I've become... requires that you be put down like a sick pet.
olacağım her şey seni hasta bir evcil hayvan yapmaya yeterli.
He should have put that guy down sooner.
Daha kısa zamanda adamı yere sermeliydi.
And that isn't to put him down.
Ama bu onu yere sermezdi.
I put down my King for that?
Bunun için papazımı attım?
You should lay down, put some ice on that.
Üzerine biraz buz koyup uzanmalısın.
Wow! Wow! Put that phone down!
Aptalca bişey yapmayın

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]