Remember the Çeviri Türkçe
34,491 parallel translation
Do you remember the film we watched in astrophysics?
Astrofizik dersinde izlediğimiz filmi hatırlıyor musunuz?
Remember the first night?
- İlk geceyi hatırlıyormusunuz?
You remember the night we met at the E Corp party?
Tanıştığımız geceyi hatırlıyor musun? Hani E Corp'un partisi olan gece?
Remember the time the two of you tried to fix the garage door?
Garaj kapısını tamir etmeye çalıştığınızı hatırlıyor musun?
Do you remember the woman who was injured in the tunnel collapse? She lost her foot?
Tünel çöküşünde yaralanan kadını hatırlıyor musun?
Remember the good old days, before you were a corrupt mayor, when you were just a corrupt public safety inspector?
Yolsuz bir belediye başkanı olmadan önce, yolsuz bir halk güvenliği müfettişi olduğun o güzel günleri hatırlıyor musun?
Do you remember the Painter twins?
Painter ikizlerini hatırlıyor musun?
He said you wouldn't remember the events of the last few months, but I... didn't expect that.
Son bir kaç ayda olan şeyleri hatırlamayacağını söyledi ama ben bu kadarını beklemiyordum.
You remember the family who had their historian misfire?
Tutukluk yapan aileyi hatırlıyor musun?
Do you remember the time we snuck off the palace grounds to visit the mochi festival?
Mochi festivaline gitmek için saraydan kaçtığımız günü hatırlıyor musun?
Remember the more you give, the higher the wall.
Unutmayın, ne kadar bağışlarsanız, o kadar büyük duvar. Olamaz. lütfen yapma.
I remember, from the time I was very small, I remember the sounds of bombs exploding across the street.
Çok küçük yaştan beri sokakta patlayan bombaların sesini hatırlıyorum.
Not to mention that the day the execution is set is the day that their client just happened to suddenly remember the witness in the first place.
Müvekkilinizin idam tarihi belirlendikten hemen sonra bir tanık olduğunu hatırlamasından bahsetmiyorum bile.
Hey, I couldn't remember if you liked the green apples or the red apples, so I just...
Kırmızı elma mı yeşil elma mı sevdiğini hatırlayamadım, ben de...
But I can't even remember my own face... the face I was born with hundreds of years from now.
Ama kendi yüzümü hatırlayamıyorum şimdiden yüzyıllar sonra doğduğum yüzü.
So... one of the things that I remember about him is he used to suffer from night terrors.
Onunla ilgili hatırladığım şeylerden biri de karabasan gördüğü.
She won't remember... the most important part of who I am now.
Olduğum kişinin en önemli parçasını hatırlamayacak.
But I gotta figure it's more than just the sum of what we remember.
Ama hatırladığımızdan daha fazlası olduğunu bulmak zorundayım.
The brain-frying, remember?
Beyin kızarması meselesi, hatırladın mı?
Do you guys remember when Brianna used to run away all the time when she got upset?
- Siz çocuklar, Brianna nın tüm zamanı boyunca hangi yolları kullanacağını ve bunu planladığını biliyormusunuz?
I'm sure you remember, but he's not a big fan of the Gibblers.
Eminim Gibbler'ları pek sevmediğini hatırlıyorsundur.
I remember because the cops were asking every one of us questions about that night, and like I told them... cleaned up my station, and I went home.
Ne olduğunu hatırlıyorum çünkü polisler hepimize, o geceyle ilgili sorular soruyordu ve ben de onlara çalışma alanımı temizleyip eve gittiğimi anlattım.
I remember looking out the window with Trudy, watching the Japanese tanks rolling down the Embarcadero.
Trudy ile pencereden dışarı baktığımızı, Embarcadero *'dan yuvarlanan Japon tanklarını izlediğimiz hatırlıyorum.
As we gather tonight, we remember that the Lord is close to the brokenhearted and saves those that are crushed in spirit.
Bu akşam biraraya gelerek, Tanrı'nın kalbi kırıklara yakın olduğunu ve onların sıkışmış ruhları koruduğunu hatırladık.
Remember too, that we are of good courage and would rather be away from the body and at home with the Lord surrounded by the loved ones who went before us.
Bedenden ayrılmayı tercih etmek için cesaretimiz olduğunu ve kabul günü Tanrı'yla beraber bizden önce giden sevdiklerimiz tarafından çevrelenmiş olduğunu hatırladık.
You know, when you're canvassing the crime scene and you ask people, "Did you see anybody?", a lot of the time it's hard for them to remember.
Bildiğin gibi, bir olay yerini incelerken insanlara "Birini gördünüz mü?" diye sorunca, çoğu zaman hatırlamaları zor olur.
I do remember you from the funeral.
Seni cenazeden hatırlıyorum.
I don't think I ever remember sitting on the stairs.
Bu merdivenlerde oturduğumu hiç hatırlamıyorum.
As we get everything off to the warehouse, remember we are filing chronologically, not alphabetically.
Her şeyi depoya götürürken, dosyalamayı alfabetik değil kronolojik olarak yapmayı unutmayın.
The bus, remember. Be careful. Careful.
Otobüse hadi, dikkatlice.
I can't remember the...
Hatırlıyamıyorum...
You're the one who taught me right from wrong, remember?
Doğruyla yanlışı bana öğreten sensin, hatırladın mı?
Just remember the Moondog Mystery Phrase, and you could go from sinner to winner.
sadece ay köpeği sırrı ifadesini hatırlayın.
And just remember, everybody, just be natural, be realistic, be in the moment.
Herkes doğal olsun gerçekçi olun ve anı yaşayın.
I don't even remember what I said at the start of this sentence!
Ben cümlenin başında ne söylediğimi bile hatırlamıyorum.
I know Kirk's a bit of a dizzy duck, but remember, you're doing this for the kids.
Kirk'ün şaşkın ördek yavrusu olduğunu sanıyordum ama bunu çocuklar için yaptığını unutma. Doğru.
Oh, wait, I remember when I fucked the two, I woke up in the...
İkiyle yatışımı hatırlıyorum, uyandım...
So, I remember when I fucked the two, Hank.
İkiyle yatışımı hatırlıyorum Hank.
Yeah, I remember I've hit you in the face before.
Yüzüne geçirdiğimi hatırlıyorum.
The Android you know and remember is already gone.
Sizin tanıdığınız ve hatırladığınız Android çoktan gitti.
Just remember, we have it in our power to start the world over again.
Unutmayın, dünyayı yeniden başlatma gücüne sahibiz.
Yeah, last week I realized I couldn't even remember what the ocean sounded like.
Evet. Geçen hafta okyanusun sesini bile hatırlayamadığımı fark ettim.
There was this one night I remember, It was while we were living out in South America, he was still in the forest collecting samples.
Hatırlıyorum da, bir gece, biz Güney Amerika'da yaşarken hâlâ ormanda numune topluyordu.
- I'll come through, Gallo, but you better remember your part of the deal.
Becereceğim Gallo ama üzerine düşeni unutma.
As you all may remember, a sinkhole recently opened up in the town center.
Mahallede bir süre önce bir yarık açılmıştı hatırlarsanız.
"What you always have to " remember about the Irish is they get mean.
İrlandalılar hakkında unutmamanız gereken şey kaba insanlar oldukları.
And we're going to enforce the law and Americans should remember that, if we're going to have law and order.
Kanunları uygulayacağız, kanun ve nizam istiyorsak Amerikalılar bunu hiç unutmamalı.
I remember my father having to have guns at his disposal at all times because of the fact that at any moment we might expect to be attacked.
Babamın sürekli silah taşımak zorunda kaldığını. Çünkü her an saldırıya uğrayabilirdik.
So, as long as you can remember and spell the name of your state, you can introduce legislation.
Eyaletinizin adını hatırlayıp heceleyebildiğiniz sürece yasaları yürürlüğe sokabiliyorsunuz.
[Nixon] And we are going to enforce the law, and Americans should remember that, if we're going to have law and order.
Kanunları uygulayacağız. Kanun ve nizam istiyorsak, Amerikalılar bunu hatırlamalı.
The important thing to remember here is that this is your fault for not listening to me. How does that help me?
- Bunun bana ne yardımı oluyor?
remember them 28
remember these 16
remember the plan 16
therese 78
then 34485
there 14012
theatre 45
theo 635
the better 784
theresa 292
remember these 16
remember the plan 16
therese 78
then 34485
there 14012
theatre 45
theo 635
the better 784
theresa 292
theme 39
there you go 7508
these 760
theodore 193
they 3238
theater 45
the simpsons 168
therefore 1419
them 588
there you are 4720
there you go 7508
these 760
theodore 193
they 3238
theater 45
the simpsons 168
therefore 1419
them 588
there you are 4720
the world is yours 18
the big bang theory 136
theft 135
theory 66
their 132
themselves 24
therapist 58
thee 27
therapy 98
there's always hope 39
the big bang theory 136
theft 135
theory 66
their 132
themselves 24
therapist 58
thee 27
therapy 98
there's always hope 39