Say you're right Çeviri Türkçe
873 parallel translation
Now say you're glad to see me, or I shall go right back.
Beni gördüğüne sevindiğini söyle, yoksa hemen dönerim.
Sure, they always say you're right
Tabii, hep seni doğruluyorlar.
You're gonna stay right here and do as I say from now on.
Bundan böyle burada durup sadece benim söylediklerimi yapacaksın.
Say, you're not gonna tell me I'm not right, are you?
Bana yanıldığımı söylemeyeceksin ya?
Folks say you're no good except for fighting and hell raising and I'm thinking they're plumb right.
İnsanlar, kavga ve huzursuzluk çıkardığını, kötü biri olduğunu söylüyor. Bence çok da haklılar.
- You say you're being paid for this. - That's right.
- Bu işi para karşılığında yapıyorsunuz.
Say, you're all right.
Çok iyi adamsınız.
It's the same here, I should say, if you're right about these girls.
Bu kızlar hakkında doğru düşünüyorsanız aynı durum söz konusu diyebiliriz.
Now, hold on, Mr. Potter. You're right when you say my father was no businessman. I know that.
Babamın iş adamı olmadığını söylediğinizde haklıydınız.
And you're quite right when you say that I don't like this interest you have in Blanche.
Blanche'a olan ilginden hoşlanmadığımı söylerken de oldukça haklıydın.
Say, that's a right smart harness you're wearing.
Elbisen çok şık.
You say my words will not convince because you're afraid I know the right words.
Sözlerimin sizi ikna edemeyeceğini söylüyorsunuz çünkü sözlerimin doğru olmasından korkuyorsunuz.
I don't know how to say this, and I don't know if I have the right... But I've always thought maybe you're like my own kid.
Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, buna hakkım var mı onu da bilmiyorum... seni her zaman kendi çocuğum gibi gördüm.
All right, say you're gonna love me.
Beni seveceğini söyle!
All right, you, say you're gonna love me.
Beni seveceğini söyle!
I dare say you're right.
Sanırım haklısın.
I dare say you're right.
Söyledikleriniz doğru.
- Let's say you're right.
- Diyelim ki, haklısın.
You say that all this is a dream, and that when you're electrocuted you wake up, and when you wake up, we all disappear, right?
Bunun bir rüyadan ibaret olduğunu söylüyorsun ve sana elektrik verilince uyanacağını ve sen uyandığında bizlerin yok olacağını, değil mi?
Now, if you answer me right away, I'll know the motives you're trying to conceal. And I'll know the real reasons for the things you do and say.
İlk sözcük acı.
Right now, short of a Confederate miracle you're going to be walking in a parade with both your legs cut off.
Şimdiden sonra, neredeyse bir Birleşik Devletler mucizesi sayılabilecek şekilde... her iki bacağın kesik halde, gösteride yürümek zorundasın...
Why don't you just come right out and say you're glad you have a team of loudmouths?
Neden sadede gelip gevezelerle dolu bir takımın olduğundan memnun olduğunu söylemiyorsun?
You know, you're just about right.
Biliyor musun, haklı sayılırsın.
And you're right.
Haksız da sayılmazsın.
All right, I'd say you're worth 500.
Pekala, sanırım 500 edersiniz.
right. i should definitely say you're suffering from severe personality disorder, sir sublimating itself in a lactic obsession which could get worse depending on how much money you've got.
Şiddetli kişilik bunalımı geçiriyorsunuz. Laktik obsesyonla süblimleşiyor ve paranıza bağlı olarak daha beter hale gelebilir.
What you're tryin'to say is there's no charge, right?
Yani beni tutuklamayacağını söylemek istiyorsun, öyle mi?
You're here. It's right up the hill.
Vardınız sayılır hemen şurdaki tepenin üstünde kaldı...
You're gonna say, "Which diamonds?" Right?
"Hangi elmasları?" diyeceksin, değil mi?
Huo-Shan, I got to say it. You're right.
Huo-Shan, sen haklıydın evladım!
- Right, then. - You come here... you're liable to say you found us.
Buraya gelirsen... bizi bulduğunu söyleme fırsatı doğar.
You walk in, and right away they say you're crazy.
İçeri giriyorsun ve hemen deli olduğunu söylüyorlar.
I must say... -... you're quite a top-level magistrate. - That's right.
Söylemeliyim ki sen oldukça üst düzey bir sulh hakimisin.
You're intelligent enough to grasp exactly what I have to say to you right now.
Geliyor musun, Annabel?
Depends on who you're with, right? They're just the words we can't say all the time.
Yanınızda kimin olduğuna göre değişiyor, değil mi?
AII right, you're upset because I didn't come to you in person and say good-bye, right?
Pekala, üzgünsün çünkü bizzat yanına gelip seninle vedalaşmadım, değil mi?
Let's say you're right and it is Jacques.
Diyelim ki sen haklısın ve o Jacques.
You're absolutely right, counselor.
Kesinlikle haklısınız sayın avukat.
You're right I'll wait'til morning to say hello.
Haklısınız. Kendisine merhaba demek için sabahı bekleyeceğim.
Hey, all right! What do you say? We're defense, buddy.
Defansta biz varız dostum!
Say, you're a local, right?
Siz buralısınız, değil mi?
Is that what you do? Yeah, you're almost right.
Evet, tutturdun sayılır.
You're right, I'll ask them to wind up their business I have nothing to say but I have only got money twice none has been sent to me since I also suffered the danger of being assassinated
Haklısın, onlardan daha iyi bir iş bulmalarını isteyeceğim! Eminim seni dinlerler, ama anlamadığım bir şey var... Uzaktayken bana sadece 2 kere para gönderdin sonra tamamen unutuldum!
Since when is it dancing when someone sticks out her butt? You're right.
Kıçını dışarı çıkarmak ne zamandır dans sayılıyor?
You're trying to say you just got an urge to contribute to his committee before you met with him and then right after?
Kendisiyle buluşmanızdan hemen önce ve hemen sonra... derneğe bir bağış yapma ihtiyacı mı duydunuz?
I won't say you're wrong, but I won't say you're right.
Yanılıyorsunuz demiyorum ama haklı olduğunuzu da söylemiyorum.
Or maybe go down and say - yes, you're right, and along with the working class demand changes in the management.
Aşağı inip "Haklısınız, el ele verirseniz işçi sınıfının talepleriyle her şey değişir." mi desem?
All right, but I say you're wrong, and I say that I'm gonna be there at that Socialist Party convention to take the seat that belongs to me, and I urge everyone here today to be there to take the seats that belong to you!
Pekâlâ, ama ben hata yaptığını söylüyorum. Ve diyorum ki bana ait olan sandalyeyi geri almak için Sosyalist Parti kongresinde hazır bulunacağım. Ve herkese size ait olan sandalyeleri geri almak için orada olun diyorum!
Well, I dare say you're right, I wasn't paying attention.
Eminim haklısınızdır. Doğrusu fazla dikkatimi veremedim.
All I can say is we're right, they're wrong and hope you believe us.
Sadece haklı olduğumuzu söyleyebilirim ve umarım bize inanırsınız.
All right, Mr Matchmaker, you're on.
Pekâlâ Sayın Çöpçatan, anlaştık.
say you're sorry 71
you're right 14205
you're right here 32
you're right on time 69
you're right there 73
you're right about that 111
you're right about one thing 37
right 138679
right now 7642
rights 33
you're right 14205
you're right here 32
you're right on time 69
you're right there 73
you're right about that 111
you're right about one thing 37
right 138679
right now 7642
rights 33
righteous 110
righty 73
righteousness 17
righto 145
right back at you 108
right here 3759
right on 537
right there 2847
right behind you 176
right on time 239
righty 73
righteousness 17
righto 145
right back at you 108
right here 3759
right on 537
right there 2847
right behind you 176
right on time 239