Supreme court Çeviri Türkçe
1,166 parallel translation
It's the Supreme Court, sir.
Yüksek Mahkeme, efendim.
The dogs are probably a case for the Supreme Court.
Bu köpekler Yüksek Mahkemeye dava konusu olabilirler.
If they try to break it, I'll take it to the Supreme Court.
LIFE LEYDİ VE ŞAMPİYON Temyize götüreceğim.
We're firing everything up to the Supreme Court but...
5 gün kaldı. Temyiz mahkemesine vereceğimiz herşeyi pişiriyorduk, ancak R.W.'nin kim olduğunu bilmem lazım.
The US Supreme Court will rule later today on his fate.
Bugün ilerleyen saatlerde A.B.D Yüksek Mahkeme'si kaderine karar verecek.
It's the Supreme Court.
Bu Yargıtay'dan.
The United States Supreme Court has denied a flurry of last-minute appeals on behalf of Sam Cayhall.
Yargıtay Sam Cayhall'in son dakika itirazını reddetti.
Tonight... the Supreme Court of the United States rejected all appeals filed on behalf of Sam Cayhall.
Bu gece ABD Yüksek Mahkemesi Sam Cayhall için yapılan bütün itirazları reddetti.
I am certified to this state as a Supreme Court judge and you're sitting here rearguing a 2-year-old case.
Ben bu eyaletin yeminli Yüksek Mahkeme Yargıcıyım ve siz karşımda iki yıllık bir davadan bahsediyorsunuz.
The revelation of a missing probation report may result in the handing up of indictments by the grand jury of Supreme Court Judge Stern and Brooklyn Democratic leader, Frank Anselmo.
Kayıp tahliye raporunun ortaya çıkması Yüksek Mahkeme büyük jürisi yargıç Stern'ün ve Brooklyn Demokratik Lideri Frank Anselmo'nun suçluluğunu doğruladı.
Then by some greater miracle the state Supreme Court and U.S. Supreme Court didn't throw it out and you actually got to trial.
Ve diyelim daha büyük bir mucizeyle Bölge Mahkemesi ve Yargıtay onu geçersiz saymadı ve dava açmayı başardın. Peki ya kaybedersen?
Only place left is the U.S. Supreme Court.
- Sadece Yüksek Mahkeme kalıyor.
The Supreme Court. Call them.
Anayasa Mahkemesi'ni ara.
Thousands of people petition the Supreme Court.
Oraya binlerce kişi başvuruyor.
Lawyers dream about a case in front of the Supreme Court.
Avukatlar Anayasa Mahkemesi'nde böyle bir davanın hayalini kurarlar.
I'm not going to do it in front of the Supreme Court.
Bunu Anayasa Mahkemesi önünde yapmayacağım.
God save the United States and the Supreme Court.
Tanrı Birleşik Devletleri ve Anayasa Mahkemesi'ni korusun.
The Supreme Court couldn't possibly come down on the side of Flynt.
Supreme Court, Flynt lehine karar vermeyecektir.
I spoke to Judge Dent and he believes that the Supreme Court would uphold my ruling.
Yargıç Dent'le görüştüm... Temyiz Mahkemesinin benim kararıma uyacağına inanıyor.
Today, the Supreme Court passed the death sentence on General Dentz, the Vichy Governor of Syria and Lebanon, for turning French guns on the Anglo-French forces.
"Bugün Yüksek Mahkeme, Suriye ve Lübnan'daki Fransız Valisi..." "... General Dentz'e Fransız silahlarını Anglo-Fransızlara... "
She'll pack the Supreme Court with boys!
O erkeklerle Supreme Court hazırlayacak.
Our President, our big, big man, has appealed the decision to our Supreme Court.
Başkanımız, büyük, önemli adamımız... kararı Yargıtayımızda temyiz etti.
"seven of nine of these Supreme Court justices"
" Yargıtay'daki 9 hakimin yedisi
Now, you understand you're going to the Supreme Court.
Yargıtay'a çıkacağınızı anlıyorsun.
How is it that a simple, plain property issue should now find itself so ennobled as to be argued before the Supreme Court of the United States of America?
Basit ve sade bir mülkiyet anlaşmazlığı nasıl oldu da Amerika Birleşik Devletleri'nin Yargıtayının önüne gelecek kadar büyütüldü?
He was an American Supreme Court justice who championed equality for all people.
Amerikan Anayasa Mahkemesi yargıcıydı, herkes için özgürlüğü savundu.
The apparent targets were three Supreme Court justices scheduled to speak here today... and anyone unlucky enough to be within a mile of the scene.
Hedefler görülüyor ki, bugün burada konuşma yapacak olan 3 yüce mahkeme yargıcı, ve şanssız bir biçimde buranın 1 mil yakınında olacak kişilerdi.
That's what Rockefeller said, but the Supreme Court is not swallowing it.
Rockefeller öyle diyor, ama Yargıtay uzlaşmaya yanaşmıyor.
The Supreme Court hasn't been able to.
Çünkü yargıtay bunu başarabilmiş değil.
Oh, big Supreme Court clerk.
Çok iyi bir eğitim aldım, Jack.
Pish-tosh. It's not as though I'll be addressing the Supreme Court. I'll simply be talking to the board.
Anayasa Mahkemesi değil yal Kurulla konuşacağım.
L'Italien, the Supreme Court refused to hear your appeal.
L'Italien... Yüksek Mahkeme temyizini reddetti.
It may not go to the Supreme Court, but I take it seriously.
Yüksek Mahkemeye gitmeyebilir ama ben ciddiye alıyorum.
State Supreme Court ordered a blood transfusion on a pregnant mother, Jehovah's Witness, to save the baby.
Eyalet Yüksek Mahkemesi kan nakli emretti hamile bir anneye, Yehova Şahidi'ne, bebeği kurtarmak için.
The Supreme Court considered legalizing doctor-assisted suicides.
Yüksek Mahkeme doktor destekli intiharı yasallaştırmayı bile düşündü.
That was prior to 1957, thank you very much, state supreme court.
Bu 1957 yılından önceydi. Sağolasın, Eyalet Temyiz Mahkemesi.
Gentlemen, I regret to inform you that the state supreme court has determined that forcing cadets to cross The Eliminator is a barbaric and malicious practice. - Yes!
Beyler, üzüntüyle bildiririm ki Eyalet Temyiz Mahkemesi, öğrencileri Temizleyiciyi geçmeye zorlamanın barbarca ve kötü niyetli bir antreman olduğuna karar verdi.
Oh, please! Dear, for your information, the Supreme Court has roundly rejected prior restraint.
Bilgin olsun, yüce mahkeme, bir önceki başvurunu, oy birliğiyle reddetmiştir!
Mr. McDermott, that is a Supreme Court free speech case... that has no bearing in the premises.
Bay McDermott, bahsettiğiniz dava yüksek mahkemede bir özgür konuşma davasıydı. O davanın bu davayla bir ilgisi yok.
Which the Supreme Court later found unconstitutional.
Daha sonra bu yasa anayasaya girdi.
The Supreme Court defends inmates'right to marry.
Yargıtay mahkumların evlenme hakkını savunmuştu.
- The Supreme Court ruled on.
Kaybederiz. - Ayrıca kendimizi daha ümitsiz bir duruma sokmuş olacağız.
- The Supreme Court screwed up?
Nedir o? - Çuvalladı. Kim?
The Supreme Court, they're old.
Bunun hiçbir külfeti olmayacak mı?
The Supreme Court blew that ruling.
Tek yapmam gereken bunu söylemek.
Why don't you take it up with the city council? I thought I'd start with the state supreme court.
Yerel çemberde güçIü olabilirsiniz, ama profesyonel olarak konuşmak gerekirse hayatı sizin için oldukça zorlaştıracağıma inanıyorum.
This is the highest court of the supreme government of the province.
Bu, yöredeki en yüksek mahkeme.
Women were excluded, but the Supreme fucking Court forced the Bohemian to let the coozes in.
Kadınlar alınmazdı, Ama sikik yüksek mahkeme kancıkların girmesi için zorladı.
The Supreme Court said...
Turner'daki Yargıtay'ın da belirttiği...
- Summary judgment motion. - The Supreme Court ruled on that.
- Yargıtayın bu konuda bir hükmü var.
- The Supreme Court. Bad ruling.
... bir detay hakkındaki yorumlarımı açıklama fırsatı sunuyor.
court 157
courtney 292
courtesy 22
courtois 20
courtside 17
court is in session 17
court is now in session 32
court is adjourned 44
court press 23
court adjourned 25
courtney 292
courtesy 22
courtois 20
courtside 17
court is in session 17
court is now in session 32
court is adjourned 44
court press 23
court adjourned 25