That her Çeviri Türkçe
161,386 parallel translation
That is not a sentence you say every day.
Bu her gün söylediğin cümlelerden değil.
I love you all far more deeply than the day we first met, and the fact that we all still have the free will to abandon each other at any given moment... makes it all the more compelling.
Hepinizi ilk tanıştığımız günden çok daha fazla seviyorum ve birbirimizi her an terk edebilme özgürlüğümüzün olduğu gerçeği... bunu daha da güçlü kılıyor.
It was always over 100 % my fault, uh, that it didn't work out,'cause you know how it is.
Yürümemesi her zaman tamamıyla benim suçumdu çünkü nasıldır, bilirsiniz.
I say that I love my nieces and nephews, but is that what I say when once a year
Ben ise yeğenlerimi sevdiğimi söylerim. Fakat her yıl onlara bir kutu peruk kargolarken söylediğim şey bu mudur?
I have a dear friend who I know still has a flip phone, yet I continue to send her emojis of eggplants, basketballs, pieces of pizza, knowing that all she sees are squares!
Hâlâ kapaklı cep telefonu olan sevdiğim bir arkadaş var ama ona yine de sürekli emoji yolluyorum, patlıcan, basketbol topu, pizza gibi. Kadının sadece kare gördüğünü bildiğim hâlde.
We can't tell her how bad her food is because that would destroy her.
Yıkılır diye yemeklerinin ne kadar kötü olduğunu söyleyemiyoruz.
Now that it's bad, you don't want to tell her.
Durum kötü ve sen söylemek istemiyorsun.
So, actually leaving her alone with my phone... that would be bad?
Yani, kızı telefonumla başbaşa bırakmak kötü bir fikir mi sence?
Invite all these misogynistic A-holes who think that pregnancy is a weakness, convince them that she's shirking her responsibilities at Raviga.
Hamileliğin bir zayıflık olduğunu düşünen bütün kadın düşmanı piçleri çağırıp Laurie'nin Raviga'daki görevlerini aksatacağına ikna etmeye çalışıyor.
But it's probably nothing compared to the thousands upon thousands of gnarled male genitals that you get to see every day at your job.
Ama senin her gün iş olarak gördüğün binlerce eğri büğrü erkek penisiyle karşılaştırıldığında hiçbir şey diyebiliriz.
Hey, you actually still haven't told her that your takedown of Gavin Belson...
Gavin Belson'un ayağını yanlışlıkla kaydırdığını daha söylemedin mi? Daha sıra gelmedi.
Everything before that is just foreplay.
Öncesinle yapılan her şey ön sevişmedir.
That's very impressive, all of it, but you guys have to understand that companies like ours are particularly risk averse.
Çok etkileyici. Her biri. Fakat, bizim gibi şirketlerin öncelikle riskten kaçındığını anlıyorsunuzdur umarım.
I'll, of course, need an office, an attractive personal assistant, paternity leave, if that goes well, and an umbrella insurance policy if that does not go well.
İhtiyaçlarım, tabii ki de bir ofis, çekici bir sekreter, her şey iyi giderse diye babalık izni, her şey kötü giderse diye kapsamlı bir sigorta sözleşmesi.
Now, you need to break this thing off clean and clear, so you just walk into that office and... and you look her in the eyes, and you say...
Şimdi bunu, temiz ve berrak bir şekilde halletmelisin. O yüzden ofisine dal ve gözlerinin içine bak ve şöyle de...
You're always telling me how you spent your entire childhood pretending that everything going on around you was okay.
Bana her zaman çocukluğunda etrafında olan bitenlerin iyi olduğuna dair kendini inandırdığını anlatıyorsun.
People are setting up equipment everywhere, so it shouldn't look that unusual, but be careful, don't get caught,
İnsanlar her yere ekipman kuruyor, bu yüzden garip gözükmez, ancak dikkatli olun ve yakalanmayın,
You sacrificed... everything that we've worked for... for PoopFare?
Her şeyi feda ettin. Üstünde çalıştığımız her şeyi. Hem de BokBedeli için mi?
Richard, the fact that you think that success justifies all your behavior...
Richard, başarının her türlü davranışı haklı çıkardığını düşünüyorsun biliyorum ama...
I write three letters every time I start a job... a personal action plan, a letter to my 40-year-old self, and that, a resignation letter.
Her yeni işe başladığımda üç mektup yazarım, biri kişisel planlarımla ilgili, biri otuzbeş yaşındaki kendime, ve biri de istifa mektubu.
We can't have people believing that our phones blow up airplanes, no matter how much Gavin and / or Keenan may have wanted it.
Milletin telefonlarımızın uçakta patladığına inanmasına izin veremeyiz, her ne kadar Gavin ve / veya Keenan bunu istemiş olsa da.
So, every fucking HooliPhone that we're on is being pulled out of service and replaced with a new one that doesn't have our code on it.
Yani, üzerinde kodumuz olan her sikik HooliPhone servis dışı olacak ve üzerlerinde kodumuz olmayan yenileriyle değiştirilecek.
Did you send him an inventory, so that he could request and clear a static IP address for each server? No.
Ona her sunucu için statik IP istemesi için bir envanter listesi gönderdin mi?
He's everything that's packed into the back of this giant fucking truck.
Bu koca kamyonun arkasında depolanmış olan her şey.
So, anyways, my office is unlocked if you guys just wanna, like, toss that on my desk or whatever.
Her neyse, odamın kapısı açık. belki masamı kullanmak istersiniz falan, takılın.
No, the man did... because of sex... that I gave to her.
Bir erkek vurdu. Sevişmekten ötürü. Kadınla olan tabii.
I look around me now, and all I see are brave faces that have come so far from your homes, families, your children, to risk so much on behalf of generations of human beings that you'll never meet but who will owe you... everything.
Şimdi çevreme bakıyorum da evlerinden, ailelerinden ve çocuklarından hiç tanıyamayacakları ama her şeylerini size borçlu olacak olan pek çok insan nesli için bu kadar risk alan ve uzaklara gelen cesur yüzler görüyorum.
First of all, I know you want me to bite at that ; I'm not going to.
Her şeyden önce buna kanmamı bekliyorsun ama yemedim.
Deacon Joe's attorney just informed the DA that he's bringing a signed confession from his client detailing the name and location of every single one of his victims. All of them?
Papaz yardımcısı Joe'nun avukatı savcılığa müşterisinin kurbanlarının her birinin ad ve yer detayını gösteren bir itirafname yollamış.
I need to know that we can be open about everything.
Her konuda birbirimize açık davranmalıyız.
But what if I asked you to trust me, that there was a reasonable explanation, but I can't tell you.
Senden bana güvenmeni ve her şeyin makul açıklaması olduğunu ama sana anlatamayacağımı söylemiştim.
So you need to think about your family, everything that you've built.
Öncelikle aileni ve inşa ettiğin her şeyi düşünmelisin.
I got everything that I've ever wanted.
İstediğim her şeye sahibim.
Her grandpa always said that...
Dedesi her zaman şunları söylemişti...
No, tell Rachel that Helena's not gonna let her suck stem cells out of her babies!
Hayır! Rachel'a söyleyin Helena, bebeklerinin kök hücrelerinin alınmasına izin vermeyecek!
You know, I've given my heart to this community, and I can't help but feel a little bit hurt that you're pushing me to decide, but, you know...
Bu topluluğa her şeyimi verdim ama beni karar vermeye zorlayarak kendimi biraz incinmiş hissetmeme engel olamam ama biliyor musunuz...
No, I learned all about that stuff in health class at school.
Hayır, her şeyi okuldaki sağlık dersinden öğrendim.
Hmm? Questions that only her mother can answer.
Sadece annesinin cevaplayabileceği sorular.
I don't think Lisa loves it when you call her that.
Lisa'nın bu lakabı sevdiğini sanmıyorum.
Yeah, well, I have accepted that you can't have everything you want all the time.
Evet, ve ben kabullendim. Her istediğime her zaman sahip olamayacağımı anladım.
You bring that up in every session.
Bu konuyu her seansta açıyorsun.
You do that all the time.
Bunu her zaman yaparsın.
That's not right. A nuclear weapon would...
Nükleer bomba her yeri altüst eder.
Its followers believe that every person has two souls... a good soul and an earthly soul.
Müritler her insanda iki ruh olduğuna inanır. İyi ruh ve dünyevi ruh.
It's complicated. See, school records tell me that Zion grew up in Mercy Cross, the only son of a single mother named Ashanti Clarke who supported them in her work as Obeah priestess.
Okul kayıtlarına göre Zion Mercy Cross'ta büyümüş ve Ashanti Clarke adında bir Obeah rahibesinin tek çocuğuymuş.
Yeah, although a reluctant one. Says here that when they caught him,
Zion yakalandığı anda her şeyi itiraf etmiş.
And to anyone who finds it suspicious that you would write her a loving poem on the day she was killed, can you tell me what these are?
Öldüğü günde ona.. ... böye aşk dolü bir şiiri yazmanın kuşkulu olduğunu düşünenler bana bunların ne olduğunu söyler misiniz?
That's the other 317 poems I wrote to Margaret... one for every Friday, because that was the day we met.
Bunlar Margaret'a yazdığım 317 diğer şiir. Her Cuma için bir tane, çünkü cuma günü tanışmıştık.
I imagined that I was someone completely different, and suddenly, everything seemed... better.
... ve birden her şey daha iyi görünmeye başladı.
Well, I know that you will be dead in days if you don't rid yourself of her.
Tabi, senin günler içinde öleceğini biliyorum. Eğer böyle olsun istemiyorsan ondan kurtulmalısın.
I believe that everyone is born with a flame of goodness, and if my light or yours go out, remember, we're not alone in this world.
Her insan içinde tanrısal bir ateşle doğar., ve benim ışığım veya sizinki bunu ortaya çıkarıyor., Bizim bu dünyada yalnız olmadığımızı hatırlayın.
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313