The excitement Çeviri Türkçe
1,183 parallel translation
He bit me in all the excitement.
Heyecandan beni ısırdı.
A few days before you were due home, I'd get a fever from the excitement.
Eve dönmene bir kaç gün kala heyecandan ateşlenirdim.
The excitement charged through his body.
Heyecan vücudunu kapladı.
Oh, my goodness. In all the excitement, we let you down.
Hay aksi, bütün bu heyecan içinde sizi hayal kırıklığına uğrattık.
From the excitement.
Heyecan yüzünden.
What's the excitement, T.J.?
Neden sevindin, T.J.?
After that, I'll be so tired out from all the excitement I'll be comin'home.
Evet. O kadar heyecandan sonra yorgun düşer, hemen eve dönerim.
I lose the excitement.
Heyecenımı kaybettim.
All right, everybody, the excitement's over.
Pekâlâ millet, eğlence sona erdi.
He somehow created a theater in which people could observe... that was vastly entertaining and exciting... but in which the excitement didn't overwhelm you.
Bir şekilde, heyecanın seni bunaltmadığı ama aynı zamanda insanların çok eğlendirici ve heyecanlı gözlem yapabildiği bir tiyatro yaratmayı başarmıştı.
The excitement she felt thinking about the identity of the two brothers... exasperated her to such a degree that she felt lost.
İki kardeşin birbirine benzerliğini düşünürken hissettiği ilgi... onu kendini kaybetmiş hissettirecek kadar yüksek bir seviyedeydi.
Don't you miss it sometimes... the excitement?
Bazen heyecanı özlemiyor musun?
Young lady, if I missed the excitement, don't you think I would bait my hook?
Genç bayan, eğer heyecanı özleseydim, oltamı atmaz mıydım?
I only play for the excitement of the game.
Sadece oyunun verdiği heyecan için oynarım.
Don't mind us, we are here for the excitement.
Takma bizi sen, Biz sadece curcunaya geldik.
With the excitement and the escape... I don't remember it looking like that.
Heyecanla kaçarken bu halde olduğunu unutmuşum.
The excitement of the electoral process.
Seçim propagandasının heyecanı.
I can't stand the excitement!
"Vay canına" deme sırası bende!
Oh, for sure. Of course, that's part of the excitement of it.
Kuşkusuz, heyecanın bir parçası bu.
Well, I am a little worried about that, but with all the excitement, she probably forgot.
O konuda biraz endişeliyim ama heyecandan unutmuştur herhalde.
Of course I understand the excitement and... um.
Elbette anlıyorum, heyecanlı ve... ee.
And miss all the excitement?
Bu macerayı kaçıracak mısın?
Me die and miss all the excitement?
Ben öleyim de bütün macerayı kaçırayım mı? Hayır!
You guys already missed all the excitement.
Ama tüm eğlenceyi kaçırdınız.
Yeah, I know, I can hardly stand the excitement.
Yetkili birine kapıyı açtırmamız gerekmiyor mu? - Arama emriyle mi geldik? - Hayır.
I came into this for the action, the excitement.
Ben bu işe hareket ve heyecan için girdim.
That it was only feeling the excitement of working for the resistance.
Bunun direniş için çalışmaktan dolayı duyulan heyecan olduğunu söyledi.
I was just curious about what all that excitement was about back on the barge.
Ben sadece, geminin arkasında yaşanan gerginliğin nedenini merak ettim.
I was just curious about what all that excitement was about back on the barge.
Sadece mavnanın gerisindeki bütün o heyecanın ne için olduğunu merak etmiştim.
The human being is always seeking a new sense of excitement.
İnsan oğlu her zaman yeni bir heyecan arayışı içindedir.
There is a real air of excitement here at Hayward headquarters as the last statewide poll showed him leading by a margin of 8 % % %.
Burada Hayward merkezinde gerçek bir heyecan havası var çünkü son eyalet çapında yapılan anket onu % 8'lik bir payla önde gösteriyordu.
But the real excitement, of course, is gonna come at the end of the summer, during Sexual Awareness Week.
Gerçek eğlence, yaz mevsiminin sonundaki "Cinselliğinin Farkına Varma" haftasında olacak.
The men shout of excitement... and throw their hats to the air.
Erkekler çoşkuyla haykırdı... ve şapkalarını havaya fırlattılar.
Dr Haydock, I would be very distressed if I thought you believed that the only excitement in my life was predicated on the unfortunate fate of helpless victims who somehow seem to fall into my path.
Eğer tek eğlencemin çaresiz kader kurbanlarının sorunları olduğunu düşünüyorsanız üzülürüm.
But if you love the guy, it should all come together with a certain sense of danger and excitement.
Eğer bu adamı seviyorsan, tehlike ve heyecan..... mutlaka bir araya gelmek zorunda.
The least bit of excitement, it's curtains.
Hank'te de aynısı var. Birazcık heyecanda nalları diker.
- I bet the only excitement the guy ever had was getting off.
Hayatındaki tek heyecanın o fahişeyle yatmak olduğundan eminim.
Now, as the sexual excitement mounts....
Şimdi, cinsel heyecan artarken...
We been here 12 goddamn days and this is the first bit of excitement.
1 2 gündür buradayız ve bu yaşayacağımız ilk heyecan.
Since the first balloons were spotted over the United States there's a sense of excitement unparalleled since the end of World War / /.
Birleşik Devletler semalarında ilk balonlar görüldüğünden beri duyulan heyecan II. Dünya Savaşı'nın bitiminden beri görülmedi.
It was a weary vigil, but it had the sort of excitement a sportsman feels when he lies before the watercourse and waits for the big game.
Beklemekten sıkılmıştım, ama büyük oyunu bekleyen bir sporcunun heyecanını hissederek saklandığım yerde onu bekledim.
The equipment may have changed, but the raw excitement remains the same.
Ekipanlar değişmiş olabilir ama saf heyecan hep aynı kalıyor.
You know, this gritty kid from the streets of Harlem really creates excitement.
Harlem'li bu çocuk gerçekten heyecan veriyor.
I hope I'm not the cause of this excitement.
Umarım bu kargaşa benim yüzümden değildir.
That'll add some excitement to the game.
Böylece oyuna biraz heyecan katmış oluruz.
On this occasion, the school was bursting with excitement.
Bu olaydan dolayı, bütün okul heyecan içindeydi.
You know, when I was your age, I used to have the itch to keep moving all the time, always looking for that next piece of excitement.
Biliyormusun, ben senin yaşındayken... hep bir şeylerin peşindeydim hep bir sonraki heyecanı beklerdim.
"I don't want any more excitement. " I just want to go where the weather's good and watch kids play ball. "
"Artık heyacan istemiyorum Havanı güneşli olduğu bir yere gidip top oynayan çocukları seyretmek istiyorum".
20 years on the force, I never had so much excitement!
Yırmı yıIdır görevdeyim böyle bir şey olmadı.
Do you think the world would still like me if I stopped being Mr. Excitement?
Bay Heyecan olmaktan vazgeçersem dünya yine de beni sever mi sence?
The slightest excitement can trigger a monstrous eating binge.
En ufak bir heyecanlandırma bile çok korkunç bir yeme aşkını tetikleyebilir.
excitement 58
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
the enemy of my enemy is my friend 31
the eiffel tower 27
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
the enemy of my enemy is my friend 31
the eiffel tower 27
the emperor 45
the engineer 26
the earthquake 16
the earth 70
the english 33
the envelope 30
the entire time 23
the eyes 87
the engine 37
the exorcist 20
the engineer 26
the earthquake 16
the earth 70
the english 33
the envelope 30
the entire time 23
the eyes 87
the engine 37
the exorcist 20
the e 178
the evidence 36
the explosion 32
the enemy 72
the eagle 29
the energy 24
the egg 46
the elevator 53
the economy 24
the ex 117
the evidence 36
the explosion 32
the enemy 72
the eagle 29
the energy 24
the egg 46
the elevator 53
the economy 24
the ex 117