The end Çeviri Türkçe
55,449 parallel translation
And then, I will rule from the Big Bang until the end of the world.
İşte o zaman, Büyük Patlama'dan dünyanın sonuna kadar hüküm süreceğim.
Even now at the end, You're still 10 steps behind.
Şimdi, sonunda bile, 10 adım geridesin.
As we follow the savior's journey to Cavalry, we all know that in the end...
Kurtarıcımızın çarmıha kadar giden yolunu dikkate aldığımızda hepimiz farkındayızdır ki neticede...
We get to celebrate the end of Witchita together, huh?
Witchita'nın sona ermesini kutlayacağız.
Maybe I'm naive, but I feel like I could do it in a way where, at the end of it,
Belki safım ama kendini daha iyi hissedebileceği şekilde
And when I got to the end of that list, I was able to let go of the anger... and just love my mom.
Listenin sonuna geldiğimde öfkemi boşaltıp anneme sadece
This might be the end of my administration.
Bu yönetimimin sonu olabilir.
It's a chin-up with a flourish at the end.
Barfiks çekip sonunda kendini aşağı savuruyorsun.
Or maybe you've realized, here at the end that I have always been better than you?
Ya da belki de, sonunda, senden her zaman daha iyi olduğumu fark etmişsindir.
In the end, I think it was... I think it was just how he was made.
Sonuçta sanırım... o bu yaratılışta biriydi.
Because otherwise, it was the end of our marriage..... and everything we'd built up together.
Öbür türlü beraber kurduğumuz her şey ve evliliğimiz bitecekti.
So in the end, we just thought,'Well, that's how he is.'
Sonunda biz de çocuğun yaratılışı bu dedik.
In the end, it made me do a terrible thing.
Bu beni sonunda berbat bir insan haline getirdi.
'Well...' .. I guess in the end, you have to ask yourself the old question.
Ee sanırım sonuçta kendine o eski soruyu sorman gerek.
'Which means..... in the end, it pretty much comes down to punishment.
Yani sonuçta olay cezaya geliyor.
Some felt that taking entire families on a journey that their grandchildren wouldn't see the end of was inhuman.
Bazıları aile üyelerinin hepsinin yolculuğa çıkması yüzünden torunlarının zalimlerin sonunu görmeyeceğini düşünüyor.
That's not the end I'm worried about.
- Endişelendiğim son bu değil.
What the caterpillar calls the end of the world, the Master calls a butterfly.
"Sona geldim diye düşünse de tırtıl yaratıcı ondan bir kelebek yaratır."
Stick it on the end of a torpedo, and we fire it into the sun.
Bir torpido bitince yapıştırın, Ve onu güneşe ateş ederiz.
Facing the end of the world as I know it seems to have that effect on me.
Anladığım kadarıyla dünyanın sonuyla karşı karşıya kalmak benim de üzerimde aynı tesiri sağlıyor.
You know, they say when people commit suicide, they're happy at the end.
İnsanlar intihar ederken nihayetinde mutlu olurmuş.
She didn't even want the fucking dog in the end.
Kahrolası köpeği istemiyordu bile.
What actresses do at the end of the performance... during the curtain call.
Oyuncuların oyun bitince yaptığı şey. Perde indikten sonra.
My father prepared for the end.
Babam son için hazırlamıştı.
They want me to stay until the end of this.
Bunun sonuna kadar kalmamı istiyorlar.
But in the end, I did what I had to do, what I felt I needed to do.
Fakat sonunda, Yapmam gerekeni yaptım, hissettiklerim yapmam gerekiyordu.
When Robert's Rebellion was raging, people thought the end was near.
Robert'ın İsyanı baş gösterdiğinde insanlar sonun yaklaştığını düşündü.
The end of the Targaryen dynasty.
Targaryen hanedanının sonu.
" The end is near!
" Son yaklaştı!
And thousands of years before that, during the Long Night, we can forgive them for thinking it truly was the end.
Ondan binlerce yıl önce, Uzun Gece geldiğinde gerçekten sonun geldiğini düşündükleri için onları affedebiliriz.
"And the end will come when he hands over " the kingdom to God, the Father, " after he has destroyed all dominion.
Hüküm süren her şeyi yok ettikten sonra krallığı babamıza yani Tanrı'ya teslim ettiğinde sonumuz gelecek.
How's it feel... to get so close to your ascension, and end up on the ground?
Yükselişine bu kadar yaklaşıp, sonra kendini yerde bulmak nasıl bir duygu?
Before, I thought you were worried I was the one who was gonna end up dead.
Sanki geçen sefer öleceğinden korktuğun kişi bendim.
I thought the NSA was a dead end.
NSA, çıkmaz sokak sanıyordum.
We parked on the wrong end.
Yanlış tarafa park etmişim.
Did you know that the people who build malls put the escalators at either end so that you got to walk by all the shops to get to'em?
Alışveriş merkezi mimarları yürüyen merdivenleri iki uca koyuyorlar, böylece onlara ulaşmak için tüm mağazalardan geçiyorsun.
Amateur cell phone video captured this very moment, putting an end to the chaos that has gripped the city.
Şehre hakim olan kaos ortamına son veren olay amatör bir cep telefonuyla saniye saniye kaydedilmiş.
But the question is to what end.
Ama asıl soru, bu iş nereye varacak?
How often have you kept up your end of the bargain?
Bu zamana kadar sözlerini kaç kere tuttun?
The night before the Undertaking, some of my associates, especially those who were on the wrong end of your bow, thought that the hood had computer skills.
Undertaking'den önceki gece ahbaplarımdan bazıları özellikle seninle ters düşen ahbaplarım kapüşonlunun bilgisayarla arası iyi demişti.
You did uphold your end of the bargain.
Anlaşmanın kendine düşen kısmını yerine getirdin.
Are you with me? Until the bitter end.
Acı sona kadar benimle misin?
We'll continue the hunt on our end.
Sonuna kadar avlanmaya devam edeceğiz.
How does the Consul, the leader of the entire Clave, end up a Circle member?
Nasıl Clave'in lideri, Konsül, Çember üyesi olabilir ki?
Even when the drool was hanging from her lip for hours on end, until it crusted to her chin, or she fell off the toilet while taking a piss.
Hatta salyası dudaklarından ta ki çenesi kabuk tutana kadar saatlerce sallanırken ya da işerken tuvaletten düştüğünde bile farkında değildi.
A fitting end for a man of the people...
Bir halk adamı için ne münasip bir son ;
I had to end the friendship, became too codependent.
Arkadaşlığımızı bitirmem gerekti. Birbirimize fazla bağlanmıştık.
The world will not come to an end because you are taking time for yourself.
Kendinize zaman ayırdığınız için dünyanın sonu gelecek değil.
They didn't have any high-end hotels, so I booked the closest thing.
Lüks otel yoktu, bu yüzden bulabildiğimin en iyisini tuttum.
And I didn't want her to end up on the streets.
Birkaç günlüğüne kalacak yere ihtiyacı vardı. Ben de sokakta kalmasını istemedim.
I'm on my way to Wisconsin, per the arrangement, which I have kept my end of.
Anlaştığımız gibi Wisconsin yolundayım. Ben sözümü tuttum.
the end is near 23
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
ending 49
ended 73
endless 22
ends 83
ender 53
enders 31
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
ending 49
ended 73
endless 22
ends 83
ender 53
enders 31
endurance 18
end of the road 27
end of story 551
end of conversation 21
end of the week 38
end of the hall 30
end of the line 92
end of an era 18
end of discussion 146
end of days 17
end of the road 27
end of story 551
end of conversation 21
end of the week 38
end of the hall 30
end of the line 92
end of an era 18
end of discussion 146
end of days 17
end of the day 44
end of the month 22
end up like me 26
end of 34
end job 24
endlessly 20
end it 89
end quote 27
end transmission 16
endowed 33
end of the month 22
end up like me 26
end of 34
end job 24
endlessly 20
end it 89
end quote 27
end transmission 16
endowed 33