Then you understand Çeviri Türkçe
881 parallel translation
Then you understand.
O halde anlıyorsunuzdur.
It comes over you, consumes you, and then you understand.
Geliyor, iyice sarıyor seni,... o zaman anlıyorsun.
Then you understand me.
O halde beni anlıyorsunuz.
Then you understand that they will get killed?
O zaman öldürüleceklerini anlaman gerekmiyor muydu?
That scene was added, and I think that scene is so important to understand Allison's mind-set moving forward, because you see her as this, you know, this sort of sweet, naive girl, and then something massive happens. And then it's, you know...
Bu sahnenin önemli olacağını düşündüm çünkü çok büyük bir şey meydana geliyor ve bu da tatlı, saf bir kız olan Allison'ın düşüncelerinin değişmesine yol açıyor ve zaten sonrasında çok üzgün ve intikam almak istiyor.
Lock yourself up in your room just for one single day, then you'll understand me.
Sadece bir günlüğüne kendinizi odanıza kilitleyin, o zaman beni anlarsınız.
You understand, then, our purpose?
Maksadımızı anladınız değil mi?
I'll be honest, too, and then you'll understand.
Ben de dürüst olacağım, ve sen bana anlayış göstereceksin.
Then you understand the reason of my visit, Doctor.
O halde ziyaretimin nedenini anlıyorsunuz.
Then, my dear, I shall be for you, because I do understand.
O zaman senin yerine ben utanayım canım. Çünkü ben anlıyorum.
You'll never understand me, but I'll try once and then give it up.
Beni asla anlayamayacaksin, yine de bir defa deneyip birakacagim.
Then you'll understand why you ought to guard it and why the law has got to be the concern of every citizen to uphold it for your neighbour as well as yourself.
O zaman, niye korumak gerektiğini herkes için hukuku üstün tutmanın niye herkesin görevi olduğunu anlarsınız.
Then you also understand that you must die.
Öyleyse ölmen gerektiğini de anlıyorsundur.
Then you can understand this.
Öyleyse bunu anlarsın.
Then I can understand why you love it.
O zaman, burayı neden sevdiğini anlıyorum.
Then you didn't understand what Shimen said.
O zaman, Shimen'in söylediklerini anlamadın.
Have you seen the manager of the variety show? Then you'll understand.
Buranın patronunu tanısan ciddi olduğumu bilirdin.
Then you got to get doing and fast, you understand?
O zaman derhal başka bir plan yapmalısın, anlıyor musun?
- Then you ought to understand why I can't.
- Dışarıda söylediğim şeyleri duymadın mı? - Evet duydum.
If you're saying all this because you don't want to tell me the truth, because you're hiding something from me, then maybe I can understand.
Bana doğruyu söylemek istemediğin, bir şey sakladığın için böyle konuşuyorsan, seni anlayabilirim.
Then I know you'll understand what I have to tell you.
O zaman sana söylediklerimi anlayacağını biliyorum.
Well, then you should understand what I'm trying to do.
O zaman ne yapmaya çalıştığımı anlaman lazım.
Then, what I don't understand is, why did you want to dance with me?
Ne demek istediğini anlamadım, neden benimle dans etmek istedin?
- Then, perhaps, you'll understand.
- Belki siz beni anlayabilirsiniz.
But if it's Jane, if... if she'll just understand... how much a little girl needs love and understanding... then I won't mind dying... you know, if she'll just take good care of her for me.
Bunu biliyorum. Ama eğer Jane... Jane, küçük kızımızın sevgiye ve ilgiye ne çok gereksinimi olduğunu anlarsa ölmek umurumda olmaz.
Then you'll understand.
O zaman anlayacaksın.
* * Knock three times to show you understand, then fetch me a bowl of milk laced with rum. * *
Anladıysan üç defa kapıya vur ve bana rom katılmış bir şişe süt getir.
If I could just explain it clearly, then you'd understand.
Tam olarak açıklayabilseydim eğer o zaman anlardınız.
Then you can understand how we Italians can take whatever happens to us philosophically.
Felsefi anlamda bize ne olursa olsun, biz İtalyanların nasıl katlandığımızı anlayabilirsiniz.
If I understand you correctly, then, Karabin's treasure was only copper!
- Altın...
If I understand you correctly, then, Karabin's treasure was only copper! Maybe...
Eğer doğru anladıysam, Karabine'nin hazinesi bakırdan başka birşey değildi.
Made that myself. Of course, it's not as good as the one i got at home. I had more time then, you understand?
Ruhani bir geçit olabilir.
I can't stay with her... and then with you, do you understand?
Onunla kalamam... Seninle de... Anlıyor musun?
If you do understand, then you'll realize... Why there can never be a marriage between us.
Eğer biraz sonra anlarsan,... neden aramızda bir evlilik bağı olamayacağını da anlayacaksın.
Then you've gotta use language and methods that hogs and pigs understand.
Buraya, hep şey olarak dönmeyi hayal ettim...
Then I really don't understand you.
Seni gerçekten anlayamıyorum.
Then she didn't understand you.
O zaman seni anlamamıştır.
Then you've got to understand me.
O halde sen de beni anlamalısın.
Ivan sing me any song you know then I'll sing you a song you will not understand
İvan bana bildiğin bir şarkı söyle. Sonra ben sana bir şarkı söyleyeceğim. Anlamayacaksın....
When you know ten times more math than you know now, then you'll understand it.
Şu anki seviyenden 10 kat daha fazla matematik bilir duruma geldiğinde tüm bunları anlayacaksın.
Then you'll understand.
O zaman anlayacaksın işte.
How you'll cry out then, the day when you finally understand how, and with whom you were married.
Kiminle ve nasıl evlendiğini en nihayetinde öğrendiğin gün nasıl da ağlayacaksın.
But am I to understand that if there is resistance during phase one, you would then go to phase two and even to phase three, which would mean the destruction of the entire city?
Birinci aşama sırasında direniş olursa, ikinci hatta üçüncü aşamaya geçip şehri yok edeceğiniz sonucunu çıkarabilir miyim?
I want you to understand... and then forgive me...
Anlamanı ve beni affetmeni istiyorum...
If there's anything that you don't understand, then ask me.
Anlamadığın bir şey olursa, gelip bana sor.
Well, then, you'll understand.
Bunu anlamalısınız.
You must understand that back then, and I'm talking about cycling, it was the only way people had of getting around.
1943'te Bobet'le Dunlop finalinde başladım. - Aynı sınıftaydık. - Bu doğru mu?
Then perhaps you are too ill to understand what "can't get back" means.
Belki "dönemeyiz" in anlamını anlamayacak kadar hastaydın.
HA! THEN WE SHALL MAKE YOU UNDERSTAND!
Öyleyse anlamanı sağlarız.
That stuff... eat it, man. You know, you're supposed to be so pro-us, then eat us, you understand?
- Biliyorsun, bizden yana birisin o zaman ye, anlıyor musun?
If you were going to be a nun, to serve God, then I could understand.
Ama bir rahibe olacaktın, Tanrı'ya hizmet edecektin... Anlayamıyorum...
then you're an idiot 17
then you're wrong 16
then you know 40
then you 156
then you're right 18
then you die 16
then you're on your own 16
then you can 17
then you're a fool 17
then you should 20
then you're wrong 16
then you know 40
then you 156
then you're right 18
then you die 16
then you're on your own 16
then you can 17
then you're a fool 17
then you should 20
then you go 36
then you know what 34
then you said 18
then you tell me 17
then you'll know 16
then you say 25
then you should go 18
then you do it 25
then you can go 37
you understand 3206
then you know what 34
then you said 18
then you tell me 17
then you'll know 16
then you say 25
then you should go 18
then you do it 25
then you can go 37
you understand 3206