English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ T ] / They didn't know

They didn't know Çeviri Türkçe

2,901 parallel translation
Parker : They didn't know.
Farkında değillerdi.
They didn't even know anything was wrong until they started seeing their teeth in the Jujubes.
Kendileri bile artık dişlerinde jelibon görmeye başlayana kadar olayı çözememişler.
We know you didn't meet him until Damascus- - that's when the interrogations began, didn't they?
Onunla Şam'da karşılaştığınızı biliyoruz. Sonra sorgulamalar başladı, değil mi?
I didn't even know they banned smoking in bars.
Barlarda sigara içmeye izin vermediklerini bilmiyordum.
I didn't know they were dead until you told me.
Siz söyleyene kadar öldüklerini bile bilmiyordum.
I didn't know they had something planned.
Böyle bir şey hazırladıklarından haberim yoktu.
You know why they didn't want you to tell me?
Neden bana söylemeni istemediler biliyor musun?
I guess we know why they didn't ask for money.
- Neden para istemediklerini anladık şimdi.
I didn't say I was selling. I want to know what they're worth.
Eminim bu güzelliklerin peşinde birileri vardır.
They thought he was ridiculous, that he didn't know what he was doing.
"Bunu bu şekilde yapamazsın."
They didn't know where they were or who was holding them.
Nerede olduklarını veya Onları kimin tuttuğunu bilmiyorlarmış.
But the studio didn't know. They were lost.
Stüdyo bunu bilmiyordu, kaybolmuşlardı.
They know I didn't like it.
Çin seddini görmüş ve beğenmemiştim.
I didn't even know they had that.
- Böyle bir şey yapacaklarından bile haberim yoktu.
They didn't know that to look for.
Nereye bakacaklarını bilmiyorlardı.
Zola's gonna be fine because we're awesome surgeons, and if Meredith and Derek didn't know that she was here, Zola would still be fine, the adoption wouldn't be in Jeopardy, and they wouldn't be in a room somewhere going out their minds imagining the worst.
Biz çok iyi cerrahlar olduğumuz için Zola iyileşecek ve Meredith'le Derek onun burada olduğunu bilmeseydi, Zola yine iyileşecekti evlat edinme işi tehlikeye girmeyecek, onlar da bir odada oturmuş en kötüsünü düşünerek kafayı yiyor olmayacaklardı.
It's just, you know, like, when my parents met, they didn't have the Internet- - they just went out on a blind date and fell in love.
Annem ve babam tanıştıklarında internetleri yokmuş. Birbirlerini hiç görmeden buluşup âşık olmuşlar.
No, they didn't say, "we know you work."
Hayır, "biliyoruz, sen çalışıyorsun" demediler.
I didn't know they would go after her too.
Onun da peşinde olduklarını bilmiyordum açıkçası.
The driver didn't know what lane they were in.
Sürücü hangi yolda olduğunu bilmiyordu.
People didn't know they wanted it or needed it and it turns out they did.
İnsanlar bunu istediklerinden ya da buna ihtiyaçları olduğundan emin değillerdi. Ama görünüşe göre istiyorlardı.
They didn't know whether to cry or shit themselves.
Ağladılar mı yoksa sıçtılar mı anlamadılar.
I told them I didn't know, but they didn't believe me.
Onlara bilmediğimi söyledim, ama bana inanmadılar.
I didn't even know they still made them.
Bunu hâlâ ürettiklerini bile bilmiyordum. Üretmiyorlar.
just about everyone who didn't know they were going to become a doctor and hoped they weren't going to Vietnam.
Doktor olup olmayacağını bilmeyenler Vietnam'a gitmemeyi umanlar.
I didn't know they were- -
Nereye koyacağımı- -
I didn't know they had been working on this shit like it's the cure for cancer.
Kansere çare arar gibi bunun üzerine çalıştıklarını bilmiyordum ki.
We really didn't know what they had.
Ellerinde ne olduğunu gerçekten bilmiyorduk.
The prosecution, in my opinion, didn't know what to do with the fact that they found 10 years'worth of magazines,
Savcılık, Michael Jackson'ın heteroseksüel olduğu ve güzel çıplak kadın fotoğraflarının ilgisini çektiği izlenimi veren
And I mostly borrow people's cars who didn't know they were being borrowed.
Ben genelde, ödünç verdiklerinden haberi olmayan insanların arabalarını ödünç alırım.
I didn't know the names of most of the creatures I saw. They looked like little deities, so perfect were their colors and gestures.
Bu terk edilmiş noktada gözlerimi açan bütün evrenin bir yansımasıydı sanki.
They didn't know I was listening.
Onları duyduğumun farkında değillerdi.
Me playing video games was an effort for me to understand what was going on with the Columbine characters because it was said that they had played video games and so I didn't know what they were.
Columbine'dakilerin neler yaşadığını anlamak için bilgisayar oyunları oynuyordum. Çünkü bilgisayar oyunu oynadıklarını söylüyorlardı ve ben anlamıyordum.
When someone was killed in the house, they didn't even know.
Evde birisinin öldürüldüğünün,... farkında bile olmadılar.
I don't mean they didn't really enjoy it, but you know how you can be enjoying something, but you're also kind of looking around, out of the corner of your eye, because you know people are watching you enjoy it?
- Keyif almadıklarını söylemiyorum bilirsin, bir şeyden keyif alırsın ama insanların seni izlediğini bildiğin için aynı zamanda şöyle bir göz ucuyla çevreye bakarsın ya?
They beat them with innovation and they beat them with fortitude that they... They didn't know they had.
Onları yaratıcılık kullanarak ve sahip olduklarını bilmedikleri bir dayanıklılıkla yendiler.
You know, they didn't kill Carl, only Barker could do that.
Biliyorsun, Carl'ı onlar öldürmedi, ancak Barker bunu yapabilirdi.
Maybe she didn't know where they were being taken.
Belki de nereye götürüldüklerini bilmiyordu.
I DIDN'T KNOW THEY WERE GOING TO DO THE SMOOCHY, SMOOCHITY.
Onların hikayedeki buluşan o iki peri olduğunu bilmiyordum
They were selling drugs, and I knew that, you know, but I didn't concern myself with the particulars of what they were doing.
Uyuşturucu satıyorlardı ve bunu biliyordum ama yaptıkları şey hakkında kendimi endişeli hissetmedim.
I didn't know what to do, they had paperwork.
Ne yapacağımı bilemedim, ceza yazıyorlardı.
Well, they were up to something, and we didn't know what.
Bir iş çeviriyorlardı ve ne olduğunu bilmiyorduk.
I didn't know they voted for that in England.
İngiltere'de bunun için oylama yaptıklarını bilmiyordum.
They seemed to know something we didn't.
Bizim bilmediğimiz bir şey biliyor gibiydiler.
THEY DIDN'T KNOW EACH OTHER. THEY HAD NOTHING IN COMMON, EXCEPT FOR THIS APARTMENT.
Bildiğimiz kadarı ile bu kadınların hiç biri birbirlerini tanımıyorlardı.
Interpol sent their report to me too, they didn't know I'd been removed from the investigation.
İnterpol bana da bir rapor yolladı. Benim soruşturmadan alındığımı henüz bilmiyorlar.
I didn't know they were going to set you up.
Sana tuzak kuracağını bilmiyordum.
And they didn't know shit. Where's my money?
Ve bir bok da bilmiyorlardı.
They knew they needed to get the suspicion off themselves. But what they didn't know is that Lado. Was already making plans of his own.
Kendi kendilerinden şüphelenmeyi bırakmaları gerektiğini biliyorlardı ama bilmedikleri şey ise, Lado'nun da zaten onlar için plan yapıyor olduğuydu.
My brothers didn't even know they were at war.
Kardeşlerim savaşta olduklarını bile bilmiyorlardı.
They didn't know you fought because of an insult just because a man said to you, "I spit in your mother's pussy!"
Sırf bir adam hakaret etti diye,... anana küfretti diye kavga ettiğini bilmiyorlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]