Thrown Çeviri Türkçe
5,763 parallel translation
People get thrown in for no reason... for any period of time, arbitrarily.
İnsanlar keyfe keder, herhangi bir zamanda oraya atılabiliyor.
Yo, she got you thrown in the SHU.
SHU'ya atılmana sebep oldu.
I have been thrown in SHU twice already, and I love my grandmother, and she could die.
SHU'ya zaten iki kere yollandım, ve büyükannemi seviyorum, ve o ölebilir.
It's the first one I haven't thrown away.
Bu çöpe atmadığım ilk mektubu.
It's just, Vivian's just getting back on that dating horse, and I don't want to see her thrown off and trampled before she has the chance to...
Vivian bu çıkma olaylarına yeni başlıyor, bir kenara atılıp ayaklar altına alınmasını istemiyorum.
And why would he think the gun was thrown into a body of water?
Ve neden silahın suyun içine bir cesetle atıldığını düşündü?
So meanwhile, we've thrown three helicopters in the water so far.
Böylelikle, şu ana kadar suya üç tane helikopter atmış olduk.
They would put all the Vietnamese in groups, they would search them, and if they had any weapons all those weapons were thrown into the swimming pool.
Tüm Vietnamlıları guruplara ayıracaklar, üzerlerini arayacaklar, ve eğer herhangi bir silahları varsa, tüm bu silahlar havuza atılacaktı.
So then the one guy hears a yell, and he goes out into the hallway... and sees the door to his friend's room is open... and his bed is empty and the sheets are thrown on the floor.
Sonra adamlardan biri bir bağırtı duyar ve koridora çıkar. Arkadaşının odasının kapısının açık olduğunu görür. Yatağı boştur ve çarşaflar yere fırlatılmıştır.
And since I'm guessing you didn't suddenly start running guns to the Taliban I think what happened is that you were silenced, you were thrown in the basement.
Birden Taliban'a silah satmaya başlamadığını tahmin ettiğim için sesinin kesildiğini, bodruma atıldığını düşünüyorum.
I would have thrown him off his own train.
Onu kendi treninden dışarı atardım.
I know that. Because I know why you've thrown your whole life into this company and why you chose the movie business in the first place.
Biliyorum, çünkü neden bütün hayatını bu şirkete adadığını ve en başta film sektörünü seçtiğini biliyorum.
Like I said, you have the feeling... we got the key to the golden city and have thrown away.
Daha önce de dediğim gibi, sanki şehrin anahtarı elimize verilmiş de... biz de onu atıyormuşuz gibi hissediyorum.
Seb has a lot of studio sessions over beaten... but I've never thrown him to the feet.
Seb birçok kere stüdyo seanslarını ekti,... ama hiçbir zaman karşısına dikilip,... "yine gelmedin" demedim.
It's my mother, my father, the man I love, an innocent boy dying, churches blowing up, you being thrown in the hole.
Annem, babam, sevdiğim adam, ölen masum çocuk, havaya uçan kilise, seni deliğin dibine tıkmaları.
Look, Joel, have you ever even thrown a punch?
Joel, daha önce hiç yumruk attın mı?
I say they should all be thrown in the sea.
Bana göre hepsi denize atılmalı.
Or we don't find anything and we get thrown in jail for breaking and entering.
Ya da hiç bir şey bulamayız ve mülke zorla girmekten hapsi boylarız.
I'm talking sex symbol... obstetrician, and he's really thrown me off my game.
Ben seks sembolü... ebeyi bahsediyorum ve o gerçekten benim oyun Beni rahatsız atılmış bulunuyor.
Do they realize what a jelly-spined, ineffectual skank they've thrown in with?
Yer altında yaşamakan ne kadar güçsüz, yetersiz olduklarının farkında değiller mi?
I'm going to be thrown out, I'm going to have to live on the street.
Gruptan atılacağım, Sokaklarda yaşamak zorunda kalacağım.
You are not going to be thrown out, okay?
Gruptan falan atılmayacaksın, tamam mı?
You got thrown out, and I got stuck with a tab for an $ 800 bottle of vodka.
Seni dışarı attılar ve ben 800 dolarlık votka şişesi faturasıyla öylece kaldım.
Yeah, I probably should have thrown something cheaper.
Evet, muhtemelen daha ucuz bir şeyler fırlatmalıydım.
And either she jumped out or was thrown out.
Ve ya o üzerinden atladı ya dışarı atıldı.
Atlanto-occipital dislocation due to being thrown from a moving vehicle.
Atlanto-oksipital çıkığı nedeniyle hareketli bir araçtan atılıyor için.
That puts you at the end of the runway when my victim was thrown out of a moving car.
Bu pist sonunda sizi koyar benim kurban hareket eden bir arabadan atıldığında.
And the kilo was thrown out.
Ve kilo arabadan dışarı uçtu.
I also just realized you never should have thrown out your super-cool puka shell necklace.
Ayrıca şimdi fark ettim ki asla o süper havalı deniz kabuklu kolyeni atmamalıydın.
He has thrown you out of your office!
Seni kendi ofisinden attı.
And B : may have just thrown up a little bit in my mouth.
Ve ikincisi : Midem kalktı denebilir.
I know that you have, um, thrown your hat in the ring, and...
- Aday olduğunu biliyorum ve... - Ve adaylıktan çekilmek istiyorsun.
They're more like thrown-aways, and we're here to fill a void in their lives...
Onlar daha çok sokağa atılmış çocuklar. Biz de hayatlarındaki bir boşluğu doldurmak için buradayız.
It's a right punch thrown like a jab, but you don't set up with your left.
Küçük bir sağ yumruk gibi ama solunu kullanmıyorsun.
I was in California once as a child, and I woke up to find that I'd been thrown from the bed like a rag doll, just flung across the room.
Bir keresinde çocukken Kaliforniya'daydım ve yataktan oyuncak bir bebek gibi odanın karşı tarafına savrularak uyandım.
There are witnesses, he said, who saw the man being thrown out of a truck.
Kamyonetin arkasından atılan adamı gören tanıklar olduğunu söyledi.
A man bound and gagged, his body thrown to the kerb like a sack of grain.
Adamın biri fırlıyor, ağzı tıkalı biçimde vücudu tahıl torbası gibi kaldırıma fırlatılıyor.
For example, you might recollect that you were already in your car when that truck passed you, but you were just a second behind it when you turned onto Slocum, close enough to see that the first three numbers of the licence plate were 2-8-9 right before you saw Leonard Gilroy thrown off the back of that truck.
Mesela, kamyonet sizi geçtiğinde arabanızda olduğunuzu anımsayabilirsiniz fakat bir an için Slocum'a doğru döndüğünüzde Leonard Gilroy'un kamyonetten atıldığını görmeden önce plakanın ilk üç numarasının 2-8-9 olduğunu görecek kadar yakınlaşmışsınızdır.
You saw a man bound and gagged and thrown from the back of a truck.
Bağlanmış, ağzı tıkanmış, kamyonun arkasından atılmış. Ne yaptınız peki?
Well, good, because I'm not giving the name of someone who's just trying to get by and who doesn't deserve to be thrown in this hell by the same Congress that declares for our freedom.
Güzel çünkü geçinmeye çalışan ve özgürlüğümüzü ilan eden Kongre'nin bu cehenneme atmasını hak etmeyen birinin ismini verecek değilim.
Toys... to be played with, broken, and thrown away at will.
Sadece birer oyuncak. Oynayıp, kırıp, zamanı geldiğinde de çöpe atılacak oyuncaklar.
If they were, the only party you'd be promoting would be the one thrown in your ass up in Marienville.
İsteselerdi bundan sonra düzenleyebileceğin tek parti götünde patlayan havai fişekler eşliğinde olurdu.
I got thrown out trying to stretch a single into a double.
İlk kaleden ikinci kaleye geçmeye çalışırken oyundan atıldım.
See, back in the mid 1800s when a sea captain encountered a particularly problematic sailor, He'd have him bound with rope, thrown over the side of the ship, dragged underneath the hull.
1800'lerin ortalarında bir gemi kaptanı sorunlu bir denizciyle karşılaştığında onu bir ipe bağlayıp bordadan aşağı sarkıtır, karina üzerinde süründürürmüş.
And we get thrown the political football to make the negative attention go away.
Ve olumsuz ilgiyi uzaklaştırmak için politik bir maça atılıyoruz.
Yeah, I think Terry may have thrown some coins at the guy.
Evet, galiba Terry adama birkaç kuruş fırlatmış olabilir.
You're that slave girl that got me thrown into this cage.
Sen beni bu kafese sokan köle kızsın.
And so, the Great Wall rose and Familyland was thrown into chaos.
ve ailediyarı kaosa sürüklendi.
Crescent Heights is like being thrown in a burlap sack... and being carted across the tundra by a horse.
Crescent Heights yolu sanki çuvala konmuşsun ve... -... at arabası ile tundrayı geçiyormuşsun gibi.
He was murdered, and then thrown down the stairs.
Adam öldürülmüş ve sonra merdivenlere atılmış.
He's thrown it away.
Atmış.
throw 83
throwing 18
throw the ball 39
throw it away 117
throw up 17
throw it 160
throw it out 45
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
throwing 18
throw the ball 39
throw it away 117
throw up 17
throw it 160
throw it out 45
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18